Hayatı yavaş yavaş tadını çıkara çıkara yaşamalı. Mutlu günler vaad etmeli zaman. Yazın sıcağından kışın soğuğundan şikayet etmeyi

Hayatı yavaş yavaş tadını çıkara çıkara yaşamalı. Mutlu günler vaad etmeli zaman. Yazın sıcağından kışın soğuğundan şikayet etmeyi bırakıp bahar kokuları içinde biraz da sonbahar hüznüyle karışık olmalı. Yalnızlıkları, kalp kırıklıklarını, gitmeleri, fotoğraflarda eksilen yüzleri düşünmemeli şimdi. Bu an için, bir kere olsun herşeyi, herkesi bir kenara bırakmalı. Bütün memleket ve dünya sorunları bir kenara itilmeli. Müzik olmalı. Herkes sevdiği şarkıları söylemeli. Kim olduğumuzu unutmalı , egomuzu terketmeli. Ne anne-baba ne çocuk ne kadın ne erkek olmalı şimdi. Dünyaya ümitle saflıkla bakan bir canlı olmalı sadece. Diğerlerinden farklı olmaya çalışmadan, herkes gibi sıradan… Yağmur sonrası toprak kokuları içinde, bir anne şefkatinin verdiği güvenle, eskinin tecrübesiyle ilerlemeli. Yolu kesenler olmamalı. İçten bir kadın kahkahası duyup sebepsiz gülümsemeli. Papatyalar açmalı yol dönemeçlerinde. Ağaçlar meyvelerini vermeli. Vergi, maaş hesaplamaları yapılmadan, yarının nasıl çıkartılacağı düşünülmeden, küslükleri düşünüp üzülmeksizin, kariyer için kendini parçalamadan, açlık olmadan yaşansın seçtiğimiz bu  zaman. Canına acımasızca kıyılan hırslar ve kin olsun. Herşeyi kolayca unutabilen insanoğlu kırgınlıkları da unutmalı. Gururu görmezden gelmeli. Kafaları karıştıran iç sesleri duymamalı bazen. Bir kuş gibi kanatlanıp uçabilmeli. Uzaklık olmamalı. Beyazlayan saç telleriyle barışmalı. Ne bir yalanın yarası, ne bir geçmiş sancısı... Huzur olmalı sadece. Bir defa için bile olsa mutluyum denilebilmeli. Acılar kadar mutluluk da dile gelmeli kaçmadan, kovalamadan, ılık bir rüzgar çarparken yüzümüze yürümeli yalın ayak. Ama acelesiz ve yolun sonunu düşünmeden... Kalplerde kırgınlık bırakıp gidenleri affetmeli. O hep nefret ettiğimiz iyimserlik çökmeli belki de üstümüze. Önüne çıkılan her renge bir parça siyah katmadan önce durup bir düşünmeli. Yaz akşamları, dost sohbetleri kadar içten olmalı bütün bunlar. Bir an için olsun inanmalı. Tüm bunları benim değil parmaklarımın yazdığına şaşırmamalı. Delirmeli. Deliler kadar güçlü, cesur ve vurdumduymaz olmalı. Akıllı olmayı da  bilmeli tabii. Ama başkalarının bilmesi gerekmemeli. Deliliğin eğlencesi, akıllılığın bilmecesi, insanlığın bütün derecesi bizim olmalı. Melody Margot’dan bıkmadan aynı şarkıyı dinlemeli. Filmdeki kız gibi valizsiz gidebilmeli, herşeyi bırakıp, geri dönmeksizin.
Siz ve ben bu yazılanları okumayı-yazmayı bitirdikten sonra hiçbirşey değişmeyecek. Ben başka bir şarkıyı yeniden defalarca dinleyerek, yeni şeyler yazmaya başlayacağım belki de. Sizin içinizdeki sesler iyi-kötü yorumlar yapacak cümlelerimi kesip duracak. O kadar ki yeniden okumak gerekecek bazen aynı cümleyi. O sesleri susturup son cümleyi siz koyacaksınız, sonra belki başka yazılara geçeceksiniz, ben başka bir şarkı dinliyor olacağım, telefonunuz çalacak belki de ya da yapmanız gereken şeyler aklınıza gelecek. Mutluluk biz evimizin içinde, onun bizi gelip bulmasını beklerken, penceremizin önünden geçip gidecek belki. Biz yine belkilere kalacağız. İste biraz da bu yüzden durmayı bırakıp yola koyulmalı. Aşk olmalı ve tabii ki yine bu defa da her zaman olduğu gibi bambaşka olmalı. Kaçıncı kez dinlediğim bu şarkı bittiği zaman artık tadında bırakmalı. Güzel yerinde bitirmeyi bilmeli.