Maç bitti. Bu yazı yazılırken, neticeden haberim yoktu. Türkiye’ni

Maç bitti. Bu yazı yazılırken, neticeden haberim yoktu. Türkiye’nin Dünya Kupası'na gitmesini tabii ki isterdim. Ama iki gün öncesine kadar... Oysa şimdi, bunu hakettiğimiz konusunda çok kuşkuluyum. Niye mi?

Çünkü yaşadığımız son iki gün tek kelimeyle rezaletti. İsviçre Milli Takımı'nı Türkiye’ye getiren uçağın kapısı açıldığı andan itibaren bu insanlara reva görülen muamele her halde uzun yıllar unutulmayacak.

Bu, İsviçre’ye yenildiğimiz gece planlanıp, yürürlüğe sokulmuş bir operasyon. Bizzat Fatih Terim’in yönlendirdiği, federasyon adına milli takı mlar sorumlusu Davut Dişli’nin kışkırttığı bir yıldırma, sindirme operasyonu. Üstelik, gümrük görevlilerinden emniyet güçlerine kadar devletin ilgili kurumları da bu operasyonda rol aldı.

Fatih Terim’i zaten tanıyoruz. Teknik direktörlük kariyeri boyunca, saha dışında yürüttüğü psikolojik savaşlarla meşhurdur.

Nitekim, önceki gün düzenlediği basın toplantı sında, yapılan herşeyi onaylayan bir tutum içindeydi. İsviçreli oyuncuların 2 buçuk saat gümrükte bekletilmelerini mütebessim bir ifadeyle “security önemlidir” sözleriyle yorumladı. Tabii, İsviçre Milli Takım oyuncuları bu ülkeye uyuşturucu ya da silah sokacaklardı ya! Tepeden tırnağa aranıp narkotik köpeklerine koklatılmaları çok yerinde oldu!

Davut Dişli’ye hiç girmeyelim... Federasyon’da hangi çevrelerin kontenjanından görev yürüttüğünü bilmeyen var mı? Sedat Peker’le yaptığı telefon konuşmaları herhalde hafızalardadır. Beni asıl şaşırtan Federasyon Başkanı oldu. “Beklemediğimiz olaylar. Ama haklı tarafları var” dedi, Federasyon Başkanı... İsviçreliler'in otobüsünün yumurta yağmuruna tutulmasına açıkça onay verdi. Tabii, peşinden ilave etmek ihtiyacı duydu: “Ama orada kalması gerekir” diye... İnanabiliyor musunuz? Türkiye’nin Futbol Federasyonu Başkanı, hukukçu insan, nazik kişiliğiyle temayüz etmiş Bıçakcı bile “yumurtaya kadar” diyor. Yani sadece taş atmayın! Ceza almayalım. Dert bu; ceza almamak.

Allah aşkına ilk maçta İsviçreliler ne yapmışlar? Söyleyin, bildiğiniz somut olayları tek tek sıralayın... İnönü’de, Sami Yen’de, Kadıköy’de olmayan ne yapılmış? Ben size sayayım... İstiklal marşımız ıslıklanmış. Peki, Türkiye’de oynanan bir tek milli maç var mı, rakip takımın ulusal marşının ıslıklanmadığı? Var diyen maçın adını söylesin. Fatih Terim, basın toplantısını yapacağı odaya alınmamış, bekletilmiş. Hadiseye tanıklık eden Radikal yazarı Eray Özer, basın toplantısının yapılacağı salonun girişini, o esnada konuşmakta olan İsviçre Teknik Direktörü Kuhn ve gazetecilerin tıkadığını, bekleme olayının bundan kaynaklandığını yazdı. Olup biten bundan ibaret. Aslına bakarsanız, mesele gayet net.

Sahadaki futbol konusunda söyleyecek sözleri olmayan Türk futbol yetkilileri, baraj maçını bir tür savaş haline dönüştürüp dikkatleri başka yerlere çekmek istediler. Başta da dediğimiz gibi... Siz bu satırları okurken, kimin Almanya biletini cebine koyduğu, bu sayfanın tepesinde iri puntolarla yazacak. Bileti Türkiye almışsa, doğrusu benim için sürpriz olacak. Yok, Almanya umudu berhava olduysa, bu gelişmenin Türk futboluna çeki düzen vermek için vesile olmasını dilemekten başka yapacak bir şey yok. Hele ki, bu harikulade oyunu terörize etmeyi marifet sayanlardan kurtulmamızı sağlarsa, ne ala!