İspanya bir yandan güncelle uğraşırken bir yandan da gelenekleriyle hesaplaşmakta. Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralan, boğucu

İspanya bir yandan güncelle uğraşırken bir yandan da gelenekleriyle hesaplaşmakta. Avrupa Birliği dönem başkanlığını devralan, boğucu işsizlik sorunuyla cebelleşen İspanyol toplumu, bir yanda da Franko dönemiyle hesaplaşmaya, tarihe malolmuş çarpıklıklarıyla yüzleşmeye çabalıyor. Bugünkü mektubumu, böyle bir “gelenekseli sorgulama” hikâyesine ayırdım.
Eğer her ülkeyi temsil eden bir hayvan bulmaya çalışırsak İspanya’ya dair hayvanın boğa olacağı şüphesiz. Her ne kadar Katalanlar buna tepki olarak, Katalunya’yı temsil eden hayvanın bir eşek olduğu inancına sahip olsalar da uluslarası tahayyüle hâkim olan İspanya-boğa eşleşmesi sarsılmayacak kadar güçlü. Buna ilaveten, İspanya denilince akıllarda canlanan ilk tabloda, tıklım tıklım dolu bir arenanın ortasında elindeki kırmızı pelerini ve kılıcıyla, azgın bir boğa ile mücadele eden bir matadorun yer aldığını iddia etmek, sanırım yanlış olmayacaktır.
İlk kez bu ülkeye geldiğimde ben de kendimi, boğa güreşiyle yatıp kalkan bir İspanyol toplumu görmeye hazırlamıştım. Bu beklentim, ömrümde gördüğüm ilk boğa güreşi arenasının kapısına alelacele yazılmış, öfkeli duvar yazısını gördüğümde, ilk defa sarsılmıştı: “Boğa güreşi cinayettir!” Üstüne üstlük bu şaşkınlığımı boğa güreşinin en popüler olduğu Endülüs’ün Cadiz şehrinde yaşamıştım. Daha sonra, Barcelona’ndaki valilik binasının önündeki meydanda imza toplayan küçük bir gruba rastladığımda kafam iyiden iyiye karışmıştı. Vücutlarının farklı noktalarına oklar saplamış, üzerlerine kan görünümlü kırmızı boyalar dökmüş ve başlarına sembolik boynuzlar takmış bu ilginç grup, Katalunya’da boğa güreşi düzenlenmesine son verilmesi için imza topluyordu.
İçlerinden biri meraklı bakışlarımı fark edip, bana amaçlarını anlatmıştı. Aklımda kalan şu cümle, eylemlerinin sebebini özetliyor: “Bu vahşeti durdurmalıyız, yeter!”  
İşte imza toplayan o grup, yani Katalanca ‘Yeter’ anlamına gelen ‘Prou’ örgütü, bugünlerde hedefine hiç olmadığı kadar yakın. 2009’un son günlerinde Katalan Bölge Parlementosu’nda yapılan oylamada, Katalan sınırları içinde boğa güreşlerinin yasaklanmasını öngören bir yasa için çalışmalara devam etme kararı çıktı. Oylamanın ardından, 180 bin imzalı dilekçeyi parlementoya sunarak yasaklamayı gündeme getiren Prou örgütü oylamanın, 67’ye karşı 59 gibi küçük bir farkla sonuçlanmasına rağmen, boğaların çektikleri eziyete son verme yönünde çok önemli bir adım olduğunu açıkladı. Katalanlar’ın aldığı bu karar İspanyol kamuyounda, diğer özerk yönetimlerin de benzer adımlar atabilmesini cesaretlendiricek bir örnek olarak değerlendirildi.  
TARTIŞMALI BİR GELENEK
Aslına bakılırsa, boğa güreşi İspanyol kültürünün tarihi bir unsuru olduğu derecede, sonu gelmeyen tartışmaların da odağında olmuş bir gelenek. Roma İmparatorluğu’ndan bu yana İberya yarım adasında süregelmiş boğa güreşi, 18. yüzyılda bugünkü formunu kazanmış. Başta İspanya olmak üzere, Portekiz ve Güney Amerika’daki İspanyol kolonilerine yayılan boğa güreşi, sevenleri tarafından bir sanat olarak görülmüş ve halen de görülmekte. Mesela, Ernest Hemingway için boğa güreşi sanatçının ölme riskini taşıdığı ve performansının cesaretiyle ölçüldüğü tek sanat. Milliyetçi bir İspanyol için ise, boğa güreşi İspanyol olmanın alameti farikalarından biri.
Boğa güreşlerine karşı olanların çıkış noktaları ise oldukça çeşitli. Katalan Parlementosu’nu da harekete geçiren en yaygın eleştiri, boğanın maruz kaldığı şiddetin, acı çektirilerek yavaş yavaş öldürülmesinin, hayvan haklarıyla dolayısıyla insanlıkla bağdaşmayacağı yönünde. Güreş karşıtlığını besleyen bir diğer sebep ise boğa güreşlerinin Franco rejimi döneminde kazandığı anlam, boğa güreşinin bu dönemde İspanya’nın ulusal sporu olarak dayatılmış olması. Boğa güreşinin İspanyol zenginlerinin eğlencesi olduğu gerçeği ise, geleneğin halk nezdinde fazla yaygınlaşmamasına yol açmış. Zira geçen yaz, Madrid’teki güreşlerin bilet fiyatları karaborsada 3 bin avroya alıcı bulmuştu. Son olarak, boğa güreşinin içerdiği kan ve şiddet öğelerinin çocukların psikolojik gelişiminde hasara yol açacağı görüşü, güreşlere mesafeli duranların bir diğer dayanağı.    
BOĞA GÜREŞİNİN KARANLIK GELECEĞİ
İşte tüm bu eleştiriler, ‘corrida’ yani boğa güreşinin son yıllarda maruz kaldığı itibar kaybının ardında yatan etkenler. 2007 yılının ağustos ayında İspanyol kamu yayıncısı RTVE’nin televizyondan canlı boğa güreşi yayınlarına son vermesinin ardından, bu kez de Katalan Parlementosu’nun aldığı karar, boğa güreşinin karanlık geleceği hakkında ipuçları vermekte. Bu gidişatı kamuyou yoklamaları da destekliyor: İspanyollar’ın yaklaşık yüzde 70’i boğa güreşiyle hiç ilgilenmediğini ifade ediyor. Başta hayvan hakları aktivistleri olmak üzere İspanyollar’ın çoğunluğu olan bitenden memnun. Şikâyetçi olanlar ise boğa güreşi sektöründen ekmek yiyenler ile, güreş karşıtlarını ve başta Katalanlar’ı İspanyolluğa zarar vermekle suçlayan “koyu” İspanyollar.
Görüldüğü gibi İspanyol toplumu boğa güreşini, yalnızca geleneksel bir değer olduğu için dokunulmaz olarak kabul etmeme, onu sorgulama iradesini ortaya koyabiliyor. Her toplumun geleneksel değerlere sahip olduğunu düşünürsek, bu hikâyeden nasıl bir ders çıkacağı aşikar: acaba bizim geleneklerimizden hangileri artık hükmünü doldurmuş durumda? Düşünmeye değer sanırım. Bir de, kafalarımızdaki, belki de hiç bir zaman gerçeği yansıtmamış İspanya tablosunu değiştirmeye ihtiyacımız var gibi görünüyor. Boğayı öldürmeye çalışan matador imajından boşalacak yeri doldurmak için benim önerim, atı Rozinante’yle sohbet eden Don Kişot olacak.