BirGün’e konuşan İktisatçı Mustafa Sönmez "Baskıcı rejimleri yeniden üretmek için sadece ordu gibi baskı araçları yetmez. Bu kurumlar kadar futbol da çok büyük rol oynadı. Salazar ile Franco ile özdeşleşen bir tarihi var" diyor.

İktisatçı Mustafa Sönmez: Futbolu borsa kirletti

Yusuf Tuna Koç

Ekonomist Mustafa Sönmez ile medyada Fatih Terim Fonu olarak bilinen dolandırıcılık davasını, sahalara yansıyan şiddeti ve futbol siyaset ilişkisinin son 20 yılını konuştuk.

Seçil Erzan konusu üzerinden magazinleşmiş bir dolandırma gündemi var futbol dünyasında. Kara para olduğunu iddia eden de var Ponzi dolandırıcılığı olduğunu söyleyen de. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de futbol insanların yalnızca spor olarak gördüğü bir alan değil. Zaman içinde hem siyasetin el attığı hem de para kazanılan bir alan olmaya başladı. Futbolu bir araç olarak kullandılar. Hem kitleleri manipüle etmede hem varolan sistemi yeniden üretmede Avrupa’da da Latin Amerika’da da çok önemli yer tuttu. Baskıcı rejimleri yeniden üretmek için sadece ordu gibi baskı araçları yetmez. Bu kurumlar kadar futbol da çok büyük rol oynadı. Salazar ile Franco ile özdeşleşen bir tarihi var. Baskıcı rejimler toplumu yönetmede ve ideolojik hâkimiyeti kullanmada futboldan yararlanmayı istediler. Hem futbol yönetimlerine dahil oldular hem de zaman içinde kitleselleştikçe ve endüstrileştikçe de parasal anlamda da önemli bir mecra haline geldi. Kara para aklamak için de araç haline geldi. Türkiye için de bu geçerli. Arsada başlayan futbol zamanla borsaya, kara paraya sıçradı. Türkiye’de de yaygın bir ilgi var bu endüstriye. Buna bir eğlence olarak katılmak da üzerine bahis oynamak da çok yaygın. Futbolculara çok ciddi miktarlarda paralar veriliyor. Özellikle sponsorlar, reklam gelirleri, uluslararası turnuvalardan gelen gelirler derken ciddi bir para kaynağı. Futbol kulüpleri de zaman zaman hukuka uygun davranmayan holdingler için zaman zaman da kara para almak isteyen yöneticiler için uygun bir kurum haline geldi.

Son 20 yılda ise özellikle AKP iktidarıyla birlikte başka bir süreç işlemeye başladı. Zaman zaman tarikatların cemaatlerin hâkim olma çabası olarak gerçekleşti, futbol daha fazla ticarileşti, metalaştı. Özellikle AKP faşizanlaşırken futboldan da faydalandı. AKP’ye ayak uyduracak yöneticiler getirildi, futbol içindeki sistem buna göre değiştirildi. Bu süreç içerisinde ülkenin geneline hâkim olan hukuksuzluk, kara para hareketlenmeleri futbol üzerinden de ilerledi. Yargı karşısında hesap vermeden parayı temizleme aracı haline geldi. Birtakım antrenörler, futbolcular, etkili kişilerin yardımıyla hiçbir zarar etmeyeceklerini düşünerek paradan para kazanma yöntemleri denendi. Zaman zaman başarılı da oldular. 

Ama daha önemlisi futbol AKP iktidarına özgün olan şiddeti ve terörü de dışa vurmaya başladı. Aslında futbolu tüm bunlardan arındırabilmek için böyle değil başka bir futbol mümkün diyebilmek gerekiyor. O da iktidarın baskılarından korunmuş, manipülasyondan arındırılmış, zıtlaşmadan taraflaşmadan daha az etkilenmiş bir futbol tesis edilmesi ile mümkün. Bunun yolu da hukuktur. Özellikle eğlence sektöründe hukukun çerçevesi aslında çizilmiş vaziyette. Ama bunun dışına çıkmak, çiğnemek konusunda bir ortaklık var. O nedenle futbol tutkunlarının temiz bir futbol talep etmesi gerekiyor. Bu siyasi manipülasyondan arındırmak, kulüp yönetimlerini temizlemek, gelir giderleri şeffaf hale getirmek, denetimleri işletmek, bu şekilde belli bir yol alınabilir.

Peki bu fon meselesinde olan sizce dümdüz dolandırıcılık mı yoksa bankaların kapı arkasında yüksek gelirli müşterileri için oluşturdukları fonlar var mı?
Şimdi bu yargıya intikal etmiş, açıklığa kavuşmamış bir dava. Fatih Terim Fonu olarak konuşulan bu hadise, Deniz Bank’ın dahilinde midir yoksa onun dışında bir dolandırma mıdır bu henüz belli değil. O sebeple bu konuda açık konuşamıyoruz. Ancak mümkün olduğunu söyleyebilirim. Bankaların böyle bir fon oluşturması da mümkündür. Bunu böyle kayıt dışı paraya yapacaklarından emin değilim ancak bu şekilde kaynakları toplamak, üstte kalanların kazandığı gerisinin zarar ettiği bir sistem kurulabilir. Böyle midir umarız yargı bunu aydınlığa kavuşturur. 

***

NE OLMUŞTU?

Fatih Terim Fonu
Denizbank Florya Şubesinde çalışan Seçil Erzan’ın, futbol dünyasından önemli isimlerin de içerisinde olduğu onlarca kişiyi gizli bir fon kurarak dolandırdığı iddia edildi. Yargıya intikal eden ve dolandırıcılık, tefecilik gibi suçlamalarla Erzan’ın tutuklu yargılandığı davada, birçoğunu Galatasaray ile ilişkili futbolcu ve antrenörlerin oluşturduğu mağdurların, yüksek faiz vaadiyle milyonlarca dolarını Erzan’a teslim ettiği, ancak paralarını geri alamadıkları ortaya çıktı. Bir kısım eski futbolcunun da alacakları karşılığı Erzan’ı esir tuttuğu ve şiddet uyguladığı gerekçesiyle haklarında tefecilik suçlamasıyla dava açıldı.

Hakeme Şiddet, Başkana Tezahürat
MKE Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçının bitiş düdüğünün çalmasıyla birlikte maçın orta hakemi Halil Umut Meler, Ankaragücü kulübü başkanı Faruk Koca’nın saldırısına uğradı. Saldırı ardından tribündeki taraftar, başkanlarını destekleyen tezahüratta bulundu. Saldırının ardından hakemler maçlara çıkmama kararı aldı, ligler bir hafta ertelendi. Faruk Koca kulübünden istifa etti, TFF’den süresiz hak mahrumiyeti cezası aldı.  

Alt Liglerde Şike İddiaları
Gazeteci Murat Ağırel, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, futbolda şikeye ilişkin önemli iddialarda bulundu. Tuzlaspor, Eyüpspor, Altınordu ve Gençlerbirliği kulübü oyuncularının adının geçtiği iddialarda, kimi oyuncu ve yöneticilerin üst lige çıkma şansı olan kulüplere şike teklifi yapıldığı belirtiliyor. Ağırel, şike iddialarında adı geçen yöneticilerin, bahis sektörü ve mafya ile ilişkili olduğunu da iddia ediyor.