BirGün’e konuşan Mustafa Sönmez "Seçim sonrasının ekonomik politika rotası büyük ölçüde sandık sonuçlarına bağlı ve yaşananlardan da iyi biliniyor ki ekonomide bile izlenecek rotayı hep Erdoğan belirliyor" diyor.

İktisatçı Mustafa Sönmez: Rotayı seçim sonuçlar belirler

Mutlu Erol Kahya

Ekonomist Mustafa Sönmez ile seçim sonrası iktidarın ekonomi politikasındaki olası değişikliklerini ve bunun milyonlarca emekçi için olası sonuçlarını konuştuk.

Seçim sonrası ekonomik gelişmelerin yönüne dair ciddi bir endişe var, özellikle emekçileri ilgilendiren kısımlarda. Siz seçim sonrasında nasıl bir değişim bekliyorsunuz?
Türkiye 31 Mart Pazar günü yapılacak yerel seçime odaklanmış durumda ve birçok karar seçimin sonuçlanmasını bekliyor. Mayıs 2023’te yapılan milletvekili ve iki tur cumhurbaşkanlığı seçimleri, belirsizlikleri gideremedi, çünkü ülkeyi 20 yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mayıs 2023 seçim zaferinin hemen ardından yerel seçimleri de kazanmayı hedefe koydu. Özellikle 2019’da kaybettiği İstanbul yerel yönetimini kazanacağını büyük bir iddia ile duyurdu.

Erdoğan için siyasi hedef her şeyin önünde. Özellikle ekonomik rotaya tamamen siyasi hedefler yön veriyor, çok ağır bedellere yol açsa da. Nitekim 2023 seçimlerini kazanan Erdoğan, izlediği akıldışı politikalarla ağır bir enflasyon enkazı bırakmıştı ve bu enkazı kaldırması için seçim ertesi Mehmet Şimşek’i Hazine ve Maliye Bakanlığına getirdi, Merkez Bankası yönetimini de değiştirdi.

Ekonomist Mustafa Sönmez

Hazirandan başlayarak politika faizi her ay birkaç puan artırılarak yüzde 45’e ulaştı. Bu faiz bile yeterli bulunmuyor çünkü Şubat 2024 enflasyonu ile birlikte yıllık tüketici fiyat artışı yüzde 67’yi geçmiş durumda. Faizin yüzde 45’e çıkarılması önce kimi iç ve dış ekonomi aktörüne göre, “önemli bir dönüş!” idi fakat yetmedi, döviz ataklarının tehdidi 21 Mart’ta 5 puanlık bir artışa daha mecbur bıraktı ve politika faizi yüzde 50’ye çıktı.

Politika faizini yükseltmiş olmanın yanında, yine seçim öncesi Erdoğan tarafından bastırılan dövizin üstündeki basıncın azaltılması ve gerçek kur’a yaklaşılması, önemli bir Şimşek adımı sayılıyor.

Bu olumlu gelişmelere karşılık enflasyon üreten dinamiklerin daha fazla üstüne gidilemedi.

Parasal sıkılaştırma olumlu ama yetersiz bulunurken bütçe açıklarını daraltmada, Erdoğan’ın yerel seçim kaygıları nedeniyle pek adım atılamadı. 

Atılan olumlu adımların yanında eksiler, yani çöpler hâlâ halının altında ve bunların 31 Mart yerel seçimleri sonrası süpürülmesi beklentisi, seçim sonuçlarına bağlı. Şimşek her fırsatta amaçlanan dezenflasyon programının yılın ikinci yarısında uygulanacağını ifade ediyor.
Seçim sonrası belirsizlikler sona erince yabancı yatırımcının yoğun biçimde girişi umuluyor.

Bunun döviz fiyatını aşağı çekmesi ve enflasyonu yavaşlatacak maliyet düşüşüne yol açması bekleniyor. Dövizdeki düşüş ile birlikte TL’nin değerlenmesi, TL faizlerinin çekici boyuta gelmesi ile tüketim yerine tasarrufun cazip hale gelmesi umuluyor. İç talepteki soğumanın firmaları dışa açılmaya, ihracata motive etmesi ve 2024’ün yüzde 4’lük gibi iddialı bir büyüme hedefine, daha çok ihracat ile ulaşılması tahayyül ediliyor.

Can alıcı soru ise şu: Erdoğan Şimşek’in önünü açacak mı?

Bu, büyük ölçüde yerel seçim sonuçlarına bağlı. Erdoğan, özellikle İstanbul yerel seçiminden memnun çıkarsa Şimşek’e dezenflasyon programı için tüm kolaylıkları sağlayacak gibi görünüyor. Ama seçimler beklentilerine karşılık vermez ise kendi iktidarını korumayı her şeyin önünde tutan Erdoğan’ın para politikasını gevşetmesi, faiz artışından şikâyetçi kesimleri yatıştırmak için genişlemeci yollara başvurması da mümkün.

Dolayısıyla seçim sonrasının ekonomik politika rotası büyük ölçüde sandık sonuçlarına bağlı ve yaşananlardan da iyi biliniyor ki ekonomide bile izlenecek rotayı hep Erdoğan belirliyor.