Rıza Kıraç, Küçük Günahlar’da birçok sorunu halletmiş olarak işe başlamış. Oyuncu yönetimi…

Rıza Kıraç, Küçük Günahlar’da birçok sorunu halletmiş olarak işe başlamış. Oyuncu yönetimi, sahneleme, kurgu başarılı. Ancak ilk filminde çok şey anlatmaya çalışma sendromuna yenik düşmüş…

 

Rıza Kıraç sinema yazarı, romancı ve belgeselci olarak zaten uzun süredir tanınan bir isimdi. Küçük Günahlar ilk uzun metraj filmi ve umarız verimli yeni bir kariyerin de başlangıcı olur. Kıraç ilk filminde birçok sorunu halletmiş olarak işe başlamış. Oyuncu yönetimi, sahneleme, kurgu başarılı. Genç oyuncular Esra Ruşan ve Berke Üzrek özellikle iyiler. Fakat filmin sorunu karakterlerinde ve onların birbirleriyle ilişkilerinde. ‘Küçük Günahlar’da birkaç filme yetecek malzeme var. Bu kadar çok malzeme sonuçta ilgiyi dağıtıyor ve ne belli başlı karakterlere yakınlaşabiliyoruz ne de onların ilişkilerine nüfuz edebiliyoruz.

Filmin en istikrarlı hattını grafiker Melik’in Kürt militan (?) fiilan’a ilgisi oluşturuyor. Melik ‘Kaybedenler Kulübü’ modunda bir hayat sürüyor, bir arkadaşıyla ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’ tarzında aynı evi paylaşıyor. Ama film bu kulvarlardan akmıyor. Melik’in ilgisini yoldan geçerken gördüğü ve tav olduğu Kürt kızı çekiyor. Onu tanımaya çalışırken fiilan’ın birlikte yaşadığı eski devrimci/ eski reklamcı/ yeni münzevi şair İsmet’i tanıyor. İsmet’in 12 Eylül’de aldığı yara, abisiyle ilişkisinin kopmasına neden olmuş (ayrıntısı filmde). İsmet bu kopuşların altında ruhsal dengesini yitirmiş, vicdan sorunlarıyla baş edemez olmuş. fiilan İsmet’in şiirlerinde kendini bulmuş ve onunla sevgili olmuş. Ama fiilan’ın da bir abisi var ve fiilan dağa çıkmaya (?) Doğu’ya gidecek.

KUŞAKLAR ARASINDA İLİŞKİ/ÇATIŞMA

Film hem son 30-40 yıllık tarihimize hem de en yakıcı mesele olan Kürt sorununa değinirken asıl meselesini aktaramıyor.  Hangisi filmin asıl meselesi?   Melik’in boşluğu mu? İsmet’in vicdan sorunları mı?  fiilan’ın nasıl olup da İstanbul’u terk edip dağa çıkacak hale gelişi mi? İsmet – fiilan – Melik ilişkisi üzerinden farklı kuşaklar arasındaki ilişki ya da çatışma mı? Devlet terörü mü? Kürt sorunu mu? Tamam hepsi birden de olabilir ama hiçbiri doyurucu olmamış. Yine de filmi saate bakarak izlemedim. Değişik alanlardaki bunca tecrübesine rağmen sanki Rıza Kıraç da ilk filminde çok şey anlatmaya çalışma sendromuna yenik düşmüş…

 

....

Henry’nin rüyası

 

Suçlu Kim?’in orijinal adı  “Henry’nin Suçu” anlamına geliyor. Ve Henry’nin asıl suçu da sanki, Henry’nin kendisine ait bir rüyası olmaması ve akıntının onu götürdüğü yere gitmesi. Film boyunca Henry’nin bir rüyası olup olmadığı meselesi gündeme geliyor zaten.

Nick Cave’in “Henry’nin Rüyası” adlı albümüyle filmin bir akrabalığı var mı sorusunun cevabını bir miktar aradıysam da bulamadım. Olabilir, olmayabilir de.

Bir aşk ve soygun filmi olmakla birlikte ‘Suçlu Kim?’ büyüme ve yeni bir hayata başlayabilmeye dair bir film. Henry, dünyaya düşmüş bir adam gibi yaşar, otobanda gişe memurluğu yapar (aynı hafta bu mesleğe dair iki filmin vizyona girmesi çok ama çok garip) ve karısıyla vaziyeti idare ederken başına ummadığı bir iş gelir. Liseden tanıdığı birileri onu meşum planlarına alet ederler ve Henry banka soygunculuğundan hapse girer. Çıkınca da kaderin kendisine çizdiği bu rolü oynamaya karar verir. Fakat tiyatro oyuncusu July ile tanışır. July Anton Çehov’un ‘Vişne Bahçesi’ adlı oyununda oynamaktadır. Oyun geçmişle vedalaşıp yeni bir hayat başlayabilmekle ilgilidir. Oyunun kahramanı çocukluk anılarıyla yüklü vişne bahçesini satmak zorundadır.

KENDİ KADERİNİ KENDİ TAYİN EDECEK

Henry de sonunda bankayı soyar ama kaderin kendisini getirdiği bu noktaya iradi bir kılıç darbesi indirmeye karar verecek, dünyaya düşen adam olmaktan çıkıp, kendi kaderini kendi tayin etmeye çalışmaya başlayacaktır.

Filmin temposu bazen düşse de bu büyük sorun teşkil etmiyor. Bu zamana ait olmayan bir hali var ‘Suçlu Kim?’in. Daha çok Çehov dönemine ait gibi duruyor. Be hem çok hoş hem de garip. Vera Farmiga feleğin çemberinden geçmiş, egosu şişkin ama aynı zamanda da hassas ve sevecen tiyatro oyucusu rolünde çok başarılı. Film sırf onun için izlenir. Keanu Reeves de “orada olmayan adam” rolleri için en uygun aktör zaten. Hayır, ‘Suçlu Kim?’ bir başyapıt filan değil ama iyi ki var.