Seçim sonuçlarını nasıl okumalıyız. Erdoğan alışık olduğu gibi ilk turda seçilemedi. Partisinin oy oranında da bir düşüş var. Ama ikinci tura Kılıçdaroğlu’ndan daha yüksek oy alarak, küçük oranda ek oya ihtiyaç duyarak ve parlamento çoğunluğunu elde etmiş olarak giriyor. CHP oy oranını bir miktar yükseltse de, ikinci turda Kılıçdaroğlu için kazanmak artık daha zor. Bu nedenle ilk tur sonuçları iktidarın gitmesi gerektiğini düşünen çeşitli cephelerde anlaşılabilir bir hayal kırıklığı yarattı. Seçimin medya ve diğer birçok olanak ve koşullar açısından adil koşullarda olmaması bu hissi değiştirmiyor. Ancak sonuç değerlendirilirken bu boyutu da hatırlamak gerekiyor.

Durumu bir kez daha İtalyan düşünür Gramsci’nin şu lafı özetliyor; "Eski dünya ölüyor ve yenidünya doğmak için mücadele ediyor: şimdi canavarların zamanı." Sandıktan çıkan sonuç tam da bunu söylüyor. Her iki tarafa da ikna olunmadığını ifade eden bir sandık sonucu var. Parti desteği olmadan seçime giren üçüncü adayın yüzde 5 üzerinde destek alması da aynı algının ve tepkinin bir sonucu olarak görülebilir.

İktidar cephesinde yaralı da olsa tutunan performansına karşın ilginç bir durum yok; eğer iktidar ikinci turda kazanırsa, küllerinden bir yaşlı adam olarak doğrulmuş olacak! Sonuçta ilk turda seçim alınamadı ve AKP oyları geriledi. Balkon konuşması bu gerilemenin yarattığı ruh halini yansıtıyor. AKP’nin avuntusu, bu derece kötü yönetmişken, iktidara tutunma olasılığının yüksekliği oldu.

İlginç olan muhalefetin ve özel olarak da CHP ve Kılıçdaroğlu’nun durumu. Kılıçdaroğlu, uzun süredir yeniyi temsil etmek yerine doğumunu yaptıran ebe olmak için çabalıyor. Mesele şu ki, doğum, fikirleri ve kadrolarıyla hep bir gençlik ve yenilik vurgusu yapar. Kılıçdaroğlu ısrarla yorulmuş ve yer yer de sağ öğelerden bir alternatif doğurmayı önemsedi. Partiyi konumlandırdığı hattın soluna düşen parti içi ve dışı kesimlere mesafelilik artık stratejik bir öğe olmanın ötesine geçip yapısal bir hal aldı.

Mevcuttan kopmama sadece kaynaklar ve kadrolarda değil seçim programında da kendini gösterdi. Yurtdışından temiz kaynak ve kadro vurgusunun beklenenin tersine etki yapmış olması da muhtemel! Büyük yıkım yaşayan deprem bölgesinde iktidarın oylarını büyük ölçüde korumuş olması şaşkınlık yarattı. Ancak Erdoğan’ın konut sözünün karşına muhalefet ne koydu diye sormakla yetineceğim! 

Heyecan yaratmakta zorlanan bu yetişkin ağaca, İmamoğlu gençlik aşısının da önemli katkılarına rağmen yetmediği anlaşılıyor. Buna deprem bölgesindeki çabaları da dahil edebiliriz. Bu çabanın somut ve inandırıcı projelerle desteklenmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Son bir söz seçim stratejisinin merkezine konulan tek adam eleştirisine! Bütün olumsuzlukların kaynağı olarak tek adam hedefe konuldu ve yanlış giden her şeyden sorumlu tutuldu. Bu eleştiri belli bir kesim için çalışabilir. Ancak tek kişinin bu derece büyük bir güce sahip olduğu vurgusu ikna edemedikleriniz arasında bir hayranlığın yeniden üretimine katkı yapıp; bitişine değil yaşlanmış da olsa küllerinden doğrulmasına yardım etmiş olabilir.

Şimdi ikinci tur var. Yaşam devam ediyor. Mücadele de! İki hafta önemli. Yukarıdaki eleştiriler de kısmen iki haftayı iyi değerlendirmeye bir katkı olarak yapıldı. Sonuçta seçmenin karşısında desteğini tam kesmediği ama yorulmuş olduğunu bildiği bir iktidar var. Mesele muhalefetin bu iki haftada zorda olsa kendi çıkmazlarının ötesine geçip geçemeyeceği!