İnsan sosyal bir ağaçtır

EZGİ HOTALAK

Ruhver Barengi’nin ilk edebi yapıtı ‘Metamorfoz’, ağaçlaşan bir adamı anlatan fantastik öyküsü ve su gibi akan diliyle okura büyülü bir gerçeklik sunuyor. Bir yandan güldürüp bir yandan insan ilişkilerini sorgulatırken Kafka’ya da saygı duruşunda bulunuyor.

“İnsan sosyal bir hayvandır,” peki ama bu nasıl bir sosyallik? Modern dünyada sosyalleşirken adeta birbirimizin kanını emiyoruz. Her nefeste bencilliği, sahteliği, ikiyüzlülüğü tadıyor, giderek toplumdan uzaklaşıp kabuğumuza çekiliyoruz. Son dönemlerde bunu en iyi anlatan öykülerden biri ‘Metamorfoz’. Ağaçlaşan bir adamı anlatıyor. Ruhver Barengi, İnkılâp Kitabevi’nden çıkan bu ilk öykü kitabıyla çıtayı neredeyse arşa çıkarıyor.


Barengi bizden birini kahramanlaştırıyor öyküsünde; sokakta, okulda, işyerinde her gün karşımıza çıkan sıradan biri Hüseyin Bey. Evden işe işten eve, çalışkan, tertipli, iyi bir aile babası. Kendisi için değil daha çok başkaları için yaşıyor. Ama ne kadar boşa çabaladığını garip bir hastalığa yakalandığında fark ediyor. Kolunda çıkan küçük yeşil bir benle beliren hastalık ruhunu yavaş yavaş öldürecek bir düşmana dönüşürken Hüseyin Bey’in de gerçeklerle yüzleşmesini sağlıyor.

Belirsizlik ve yalnızlık

Yeşil benler daha ilk çıktığında toplumdan izole olmaya başlıyor Hüseyin Bey, çok sevdiği ailesi onu yemek masasında bile yalnız bırakıyor, benler tüm vücudunu sardığında da işyerinden uzaklaşmak zorunda kalıyor. Hastalık ilerleyip ne olduğu doktorlar tarafından bir türlü bulunamadıkça karısı ve çocukları giderek büyüyen bir korkuyla uzaklaşıyorlar ondan. Bir odanın içinde hapis hayatına mahkûm ediliyor Hüseyin Bey. Belirsizlik onu mahvederken bir de yalnızlıkla başa çıkmaya çalışıyor. Ve bir gün aslında bu yeşil benlerin küçük birer ağaççık olduğu anlaşılıyor, giderek büyüyen ağaççıklar.

Tabii bu garip hastalık herkesin dikkatini çekiyor, patronu Atilla Bey, hastalığı öğrendiğinde onun çektiği acılara aldırmadan durumu fırsata çevirmeyi teklif ediyor Hüseyin Bey’e. Onu bir sirk hayvanı gibi ziyarete açmayı ve gelenlerden para almayı öneriyor. Üstelik önce vücudunda bir peyzaj çalışması yaptırarak! Öyle ya düzensiz bir orman kimsenin ilgisini çekmez ama bir iki sanatsal dokunuş her şeyi değiştirebilir. Hüseyin Bey, sadece kendisini düşündüğünü sandığı patronunun bu tuhaf teklifi karşısında afallayıp şiddetle karşı çıkıyor ama patron Atilla Bey. İstediğini almanın bir yolunu buluyor.

Öfke, tiksinti ve utanç

Bir gün yanında Hüseyin Bey’in hiç tanımadığı ağzından sigara düşmeyen bir adamla geliyor Atilla Bey. Ve o uyurken olanlar oluyor, ağaççıklara yaklaşmak isteyen bu yabancı adam yanan sigarasını Hüseyin Bey’in vücuduna “düşürüveriyor.” Ve Hüseyin Bey’in orman vücudu bir anda alev alıyor. Bunun planlı bir kundaklama olduğuna emin olan Hüseyin Bey, insanlığa olan inancını bir kez daha yitiriyor. İnsanın çıkarları için ne kadar çirkinleşebileceğini görüyor “öfke, tiksinti ve utanç” duyuyor.

Fakat gerçek hayattan da tanıdık gelen bu kundaklama sonuç veriyor, Hüseyin Bey bir kısmı yanmış bu çirkin görüntüden kurtulmak adına kabul ediyor peyzaj çalışmasını. E malum hazıra da dağ dayanmıyor, ziyaretçilere açılmaya da evet demek zorunda kalıyor. Sonrası bir “şenlik”. Empati kurmaktan yoksun yüzlerce ziyaretçi selfi çekilmek için geliyor Hüseyin Bey’e. Tartışma programlarında solcularla sağcılar paylaşamıyor onu. Öyle ki Orman Bakanı bile dahil oluyor konuya. Ve bunlar tartışılırken kimse Hüseyin Bey’in nasıl bir acı içinde olduğunu anlayamıyor.

Varoluşsal sorunlara büyülü bir ayna

Ağaççıklar giderek büyüyüp iç organlarını kökler sararken ruhu sıkışıyor Hüseyin Bey’in. Biraz köklerden biraz da ikiyüzlülükten. Şöyle diyor kendi kendine:
“Birçok insan önce bedenin öleceğine, sonrasında ruhun başka bir âlemde yaşamaya devam edeceğine inanır. Bende ise durum tam tersi olmuştu. Hatta vücudumda bu yeşil benler çıkmadan önce olmuştu. Belki de böyle olduğu için hastalanmıştım. İnsanın önce ruhu ölebilir mi?”

Modern dünya önce ruhumuzu öldürüyor. Çıkar çatışmaları öyle bir sarıyor ki etrafımızı yaşayan ölüler oluveriyoruz her adımda. Ama sonunda tüm bu sahteliği anlatan bir kitap çıkıyor karşımıza; ‘Metamorfoz’ varoluşsal sorunlara büyülü anlatısıyla bir ayna tutuyor adeta.