İnsanın sessiz ve çoğul çığlığı

Anıl VARLI

Kimi metinler vardır, insan-hayat ve öykülediği gerçekliğin izinde ilerlerken kenarda köşede çoğu kez unutulduğu için sızlanan bir dizi insanı da katar öyküsüne. Dışlanmış, ötekileştirilmiş ve insanlığın yaşadığı cehennemlerin mağdurları olmaktan yorulmuş bu kahramanlar bir anda boy verir, seslenir ve anlatının özneleri olur. Tam da sözünü edeceğimiz metinlerden saymalı Erinç Büyükaşık’ın öykülerini. Büyükaşık’ın ‘Dehlizler ve Rüyalar’, ‘Sınırlar Kapalı’ adlı kitapları Liman Yayınevi tarafından yayımlandı. Yazarı öncesinde İmleç Yayınevi etiketiyle yayımlanan ‘Suya Gazel’ ve ‘Hep Uzak’ öykü kitaplarıyla tanıyor okur. Öykülerinde insan-hayat-toplum bağlamında ‘öteki’, ‘sınırlar’, ‘bireysel olanın toplumsallığı’ toplumsal olanın bireyselliği’ izleklerini güçlü bir şekilde yazan yazar. Kahramanın penceresinden başlayan anlatının zihnin derinliklerinde nasıl çoğul çatışmalar ve kavgalara gebe olduğunu farklı mekânlardan, evlerden, sokaklardan seslenerek gösteriyor. ‘Göç’, ‘Vicdan’, ‘Tutunamamanın Sahiciliği’, ‘Taşralaşan Şehir ve Şehirleşen Taşra’ imgesi belki de birçok öyküyü kesen ortak paydalar olarak çıkıyor yazarın kitaplarında. Öykünün bir kurmaca metin olarak insanın toplumsal ve bireysel acılarla tanımlanması ve betimlenmesi düsturu ekseninde şekillendiği bu yazma sürecinde aslında birçok ‘ötekilik’ halinin politik bir yanı olduğu vurgusu öykü kahramanlarının sesiyle okura ulaşıyor. Temelde bireyin toplumsal tarihi olarak da okunabilecek bu metinler kahramanların izinden ‘bilincin’, ‘bilinçaltının’ çoğul ve haylice politik çatışmalarını okura sunarken coğrafyanın ‘cinsiyetler’, ‘kimlikler’, ‘bölünmüş mahalleler’ ve ‘savaş ve göç’ yansımalarıyla okuru da metnin bir parçası kılma savıyla yolculuğunu okurun da katıldığı bir yolculuk öyküsüne dönüştürüveriyor.

Kadınlar, erkekler, sokaklar; boğulan, sıkışan ve yorulan hayatlar… Bir öykünün insanlığın yaşam kesitlerinden çıkıveren her küçük dehlizin içindeki yolculuk olduğunu bilir okur. Dehlizin içinde kaybolmayı becerebilmektir aslolan. Dolambaçlı yollarda sahici insanların kanlı canlı bedenleri akar anlatı ormanında çoğu kez. Rüyaları vardır her birinin. Uyanınca gerçekliğin katılığına ilenir öykü kahramanı. Pişen yemeğin kokusunda, belediye otobüsünün bir köşesinde sabahın alacasında mesaiden alelacele çıkmak isteyen yolcuların dü-şüdür öykü aslında. Anlatılan benim, senin ve belki hiç kimsenin hikâye/m/n/si…

Erinç Büyükaşık, son iki öykü kitabında yine sokaklarda, kalabalık caddelerde, boğucu ofislerde, ev içlerinde soluk almakta zorlanan bir nice insanın zihninden ve rüyalarından sesleniyor okuruna.