Kosovalı IŞİD militanı, genç Türkmen'in boğazını kestiği fotoğrafı Facebook'da gururla paylaşırken İsrailli sniper da  13 Filistinli'de kalan performans skorunu Tweet atmıştı.


Kosovalı IŞİD militanı, genç Türkmen'in boğazını kestiği fotoğrafı Facebook'da gururla paylaşırken İsrailli sniper da  13 Filistinli'de kalan performans skorunu Tweet atmıştı.
Ortadoğu'nun "doldur-boşalt günlük dehşeti" çatır çatır insan canı alan bu canilerin ifşaatlar, onların "yol arkadaşlığını" ve "duygudaş" canavarlık esrimesini gözler önüne seriyordu...
Aslında şaşırmıyorduk!
Gazze'nin bombalanmasını plastik sandalyelerde pop-corn yiyerek seyreden taşkın sivillerle, kanlı infaz teşhircisi" IŞİD "karanlığı" aynı tarihselliğin kardeş yaratısıydı.
Kanıksanan bu fetişist "vahşilik" kendini "kanlı humour" üzerinden de üretiyor, "Yarın Gazze'de okullar kapalı çünkü yarın Gazze'de çocuk olmayacak" diye Tel Aviv'de bağıran kalabalık... "Ne var ki Gazze bir mezarlıktır" diyordu.
Zaten Gazzeli "ölü çocuk görüntüleri" dünyanın içine sızmayan ama Türkiye'de Başbakan'ın egosentrik siyasi çıkarı için tepe tepe kullandığı, köhnetilmiş bir duyarlılıktı.
Ayrıca bilirdik ki, küresel ya da entelektüel vicdan denilen amorf boşluk; Afrikalı aç çocukların kocaman siyah gözlerine ve Filistinli çocuk cesetleri yığılmış fotoğraflara doymuştu, üstelik fazlasıyla midesini de doyurmuştur.
İsteyen klavye başında toplu merhamet katharsisine "militanca" katılabilirdi.
Şayet olan-biteni yani "filli gerçekliği" kavrayacak kuşatacak propagandif çöpe dönüşmemiş, art niyet sömürgesi yapılmamış sözcük ve kavram kaldığına inanıyorsa...
Bu arada ninja kaplumbağa giysili Post-modern "İslami" barbarlık organizasyonu IŞİD'ın dünyanın dört bir yanından devşirdiği "ağır sadistler"  pornografik canavarlık icraatlarıyla sayesinde popüler "bireyselleşiyordu."
Herhalde piyasa yasaları gereği sınısız "şiddetleri" hayret uyandırmazsa "olağanlaşmaktan" korkuyorlardı.
Yine barbarlığın etnik, kültürel, dini kimliği olmadığını ama "barbarlık" pratiğini kutsamakta bu çok parçalı kültürel dünyaların ne çok işe yaradığını tecrübe ediyorduk.
Asabi "irrasyonel" savaş makinesi İsrail devleti, ölü çocuk uzuvları bahçesi Gazze'deki katliamı "kırıtarak geveleyerek" meşrulaştıran Emperyalist-kapitalist dünya sistemi, İslam adına "gayri-Sünni" Müslüman imhası için "sipariş" örgütlenmiş IŞİD ve petro dolar mabedi Arap kabile-monarşileri elbirliğiyle "Ortadoğu'da İnsanlık  Cehennemi" inşa edilmişti...
Bu arada epeydir durumdan vazife çıkaran, fantastik popülist dış politikasıyla Ortadoğu'daki bu "cehenneme" beton döken, double yol yaparak tarihsel günaha giren Türkiye Başbakanı, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için "Milli-Sünni irade" fetişizmini azdırmakla meşguldü.
Medya projektörleri altında prompter yardımıyla Filistinli çocuklar için avazı yüksek hamaset yaparken aktif "taraf" olduğu Suriye'deki iç savaştan kaçan "Suriyeli dilencileri" 81 ilde genelge ile toplatıyordu.
Çünkü bir zamanların "Suriyeli kardeşleri" artık "Allah Allah" tekbirleriyle peşlerine sopalı milli linç grupların düştüğü "pis yabancı dilenciler" olmuştu.
Kolay değil seçimin son haftasına giriliyordu "muhafazakar-milli" kitleler eğer "Suriyeli dilencilerden" rahatsızsa ortalık temizlenmeli, Filistinliler için ajitatif  ümmet ayiniyle coşmak istiyorsa o da yapılmalıydı...
Ayrıca Türkiye'nin yüzyıllardır  Alevi kiniyle doldurulmuş, dipsiz kin çukuruna yüksek volum "Ben Sünniyim, Kemal Kılıçdaroğlu Alevi" Selahattin Demirtaş Zaza, Ekmeleddin İhsanoğlu da Türk değil, huuu! diye bağırılmış oy blokları "zindeleştirilmişti."
Sırada bu hafta "belki yarından da yakın" diye telaffuz edilen "gelişme" eli kulağında bekleniyordu.
IŞİD "unsurumuzun" teslim edeceği rehinelerle politik ranta çevrilecek yalan  showdan sonra "herkesi kucaklayacak" Türkiye Cumhurbaşkanı'nı seçilecekti.
"İnsanlık cehennemine" giden dolambaçsız yol Türkiye'den geçecekti.
Sadece tek gidiş bir hafta için "bedava" satılıyordu...