İran’da en düşük katılımlı seçimin verdiği mesajlar
Fotoğraf: AP

Dr. Savash PORGHAM - Araştırmacı/İran Uzmanı

İran, molla rejiminin tüm baskıları ve devlet aygıtının tüm propaganda mekanizmasına rağmen 1979 İslam Devrimi'nden bu yana yapılan en düşük katılımlı seçimi yaşadı. Yani; 2020'de yapılan meclis seçimlerinden ve 2021'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bile daha düşük bir katılım oldu. Resmi açıklamalara göre seçime katılım oranı %41'de kaldı ama İran içinden pek çok kaynak ve STK'ya göre gerçek katılım çok daha düşük. Zaten İran devletinin oy verme süresini gece yarısına kadar üç kez uzatması da gerçek katılımın ne denli düşük olduğunu ortaya koyuyor.

KLİKLER ARASI HESAPLAŞMA

Seçime dair üç ana akımın tavrını şu şekilde açıklamak mümkün:

Rejim yanlısı radikal muhafazakâr kesimler halkın seçimlere katılmasının “Dini ve milli” bir görev olduğuna dair vurgu yaparak, devlet gücünü de arkalarına alarak geniş bir propaganda mekanizmasıyla halkı sandık başlarına getirmeye çalıştı.

Devlet içinden gelen ve kendilerini reformist olarak konumlandıran kesimler de halkı oy kullanmaya ve bu şekilde değişimin önünü açmaya teşvik etmek için ellerinden geleni yaptılar.

Rejim muhalifleri ise seçimlerin göstermelik olduğunu ve halkın seçimlere katılmamaları gerektiğini söyleyerek boykot çağrısı yaptılar.

MEŞRUİYET KRİZİ YAŞANIYOR

Yaklaşık 85 milyonluk nüfusu olan İran’da 62 milyona yakın seçmen var ve son seçimlerde sadece 25 milyon seçmenin sandığa gittiği görülüyor. Yani İran rejimi çok ciddi bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya ve girilen her seçimde bir önceki seçime göre katılım düşmeye devam ediyor.

Öncelikle; İran seçim sistemi sürecin başlangıcıyla birlikte çoğulcu bir aday belirleme ve seçmeye izin vermiyor. Seçim sistemi zaten en baştan ülke nüfusunun muhalif kesiminin adaylarını elemek üzere tasarlanmış durumda. Sistemin amacı halkın iradesiyle şekillenen bir süreci ortaya koymak değil, Rehberlik makamına mutlak bağlı olan, hâkim devlet oligarşisi ve müesses nizamın devamı için gereken her şeyi sorgusuz sualsiz yapabilecek kişilerin koltuklarına oturmasını sağlamaktır. Böylelikle halk; kendi meşru temsilcilerinin yarışa giremediği bir seçim sisteminde oy kullanmaya sıcak bakmıyor.

İran’daki seçimlerin tüm denetimi geniş yetkilerle Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne verilmiştir ve seçimlerde aday olan her kişinin seçilme şartlarına sahip olduğu (Salahiyet) Koruyucular Konseyi tarafından onaylanmalıdır. Konsey tarafından reddedilen hiç kimse seçimlere katılamaz.

İran’ın bugününe baktığımızda; halk yoksulluktan ambargolara, devlet destekli ağır yolsuzluklardan gelir adaletsizliği uçurumuna, her alanda nüfuz eden nepotizmden liyakat erozyonuna, ağır ekonomik krizden bir türlü bastırılamayan ekonomik ve demokratik temelli sokak ayaklanmalarına varıncaya kadar, kangren olmuş pek çok ağır buhranla karşı karşıya bulunuyor. Böyle bir sistemde halk kendi adaylarını seçemediği gibi ömür boyu atanmış bir Rehber’e rağmen oy kullanmanın çözüm üretebilmesini mümkün görmüyor. Çünkü böylesi bir sistem bekasını sürdürdükçe; halk nazarında kişilerin ve grupların derin yapısal sorunları çözebileceğine inanç yitirilmiş durumda ve bu durum halkın seçimlere katılım eğilimini zayıflatıyor.

URİMİYE'DEKİ KÜRT VE TÜRKLER

Urumiye gibi Batı Azerbaycan ilinin merkezi olan bir şehirde bazı Kürt ve Türk grupların karşı karşıya geldiğini gördük. Bu bölgelerin demografik yapısına bakıldığında onlarca yıldır Kürtlerin ve Türklerin iç içe geçen bir toplumsal yapıda yaşadıkları görülüyor ama bu durum her iki kesimin de güç elde etmek için bir bilek güreşi yarışında olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Öte taraftan İran rejimi Kürtlerin ve Türklerin özellikle özgürlük ve demokrasi taleplerinde birleşmemesi için onları karşı karşıya getirme noktasında her nevi provokasyonu yapmaktan geri durmuyor.

İran, içinde bulunduğu toplumsal dinamikler gözetildiğinde ilerleyen dönemlerde ciddi toplumsal reaksiyonlara gebe. İran’ın artık reformlarla düzeltilmesinin mümkün olmadığına inanan önemli bir kesimin “ne reformist, ne muhafazakâr; artık bitti macera” sloganları da göz önünde bulundurulduğunda, böylesi adaylarla İran’ın bugünkü darboğazdan kurtulması pek mümkün gözükmüyor.