Son haftalarda Youtube ve benzeri internet sitelerine ilişkin ilginç bir tartışma yaşanıyor Türkiye'de. Paylaşım siteleri olarak tanımlanan bu....

Son haftalarda Youtube ve benzeri internet sitelerine ilişkin ilginç bir tartışma yaşanıyor Türkiye'de. Paylaşım siteleri olarak tanımlanan bu sitelerde çeşitli fotoğraf, vidyo ve küpler arzu edenlerin söz konusu malzemeye erişmesine izin veriyor. Tartışma, bazı sanatçıların şarkılarının yanında "ırkçı-faşist" olarak tanımlanan içeriklerin paylaşım sitelerine konmasından kaynaklanıyor. Son günlerde hem egemen medyada hem de BirGün gazetesi gibi alternatif gazetelerde konuya ilişkin şikâyetler gündeme geldi.

• • •
BirGün Gazetesi'nin 18 Eylül 2007 günkü sayısında Cem Tursun ve Volkan Şahin konuyla ilgili haberler yaptılar. Bu haberlerin başlıklarından biri "Irkçılara 'nihayet' müdahale edildi" diğeriyse "Irkçılar sanal âlemde cirit atıyor". Birinci haberde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının Youtube paylaşım sitesinde ırkçı şarkı ve klipler için soruşturma başlattığı, bu malzemeye erişimin yasaklandığı, ayrıca İsmail Türüt ve Ozan Arif isimli şarkıcıların ifadelerinin alınabileceğinden söz ediliyordu.

İçinde bulunduğumuz yılan mayıs ayı başında "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" (http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5651. html) yürürlüğe girdi. Söz konusu yasa öncesinde kendilerini "bilişim sivil toplum örgütleri" olarak tanımlayan bir grup, "Sansürsüz İnternet" kampanyası başlatmıştı. Bilişim sivil toplum kuruluşları bu yasaya yönelik olarak başarılı bir sınav vermediler. Neredeyse hiçbir düzenlemeye gerek olmadığı görüşünü savundular ve yasanın çıkmasını engelleyemediler. 0 dönemde yazdığımız yazılarda düzenlemenin bir sansür olmadığını, hukuk sisteminde sansürün ancak ön izin alınması gereken durumlarda geçerli olduğunu yazmıştık.

0 günlerde egemen medyanın büyük bölümü de sansürsüz internet kampanyasına destek vermişti. Nereden nereye! Şimdi tersini yapıyorlar! Bu noktada çifte standartlara da dikkat çekmek gerekiyor. Atatürk aleyhine yürütülen kampanyalara yönelik olarak uygulanan önlemleri sansür olarak nitelerken, ırkçı söylem gerekçesiyle savcıların harekete geçmesini savunmak tipik bir çifte standart örneği.

• • •
Eğer iletişim içeriği önceden denetlenmiyorsa, sansürsüzlük sağlanmış olur. Bu durum, içeriği üreten kişinin ve kurumun sonradan yargıla-namayacağı anlamına gelmez. Bir ülkede sansürsüz gazetelerin olmasına karşın, son derece diktatörce bir düzenlemenin olması mümkündür. Fikir özgürlüğünün sınırlarını daraltırsanız, sansürsüz ama yasaklı bir iletişim ortamı kurabilirsiniz. Bu nedenle uluslararası düzeyde bazı temel sözleşmelerin oluşturulması yoluna gidilmiştir. Bu belgelerin en önemlilerinden biri İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması için Avrupa Sözleşmesi'dir (1953).

Sözleşmenin 10. Maddesi herkesin ifade özgürlüğü hakkı olduğunu ve bu özgürlüğün kamusal kurumlarca engellenmeden sınır tanımaksızın bilginin alınmasını içerdiğini vurgular. Aynı maddenin ikinci fıkrasında bu özgürlüklerin kullanımının görev ve sorumluluklar da getirdiği vurgulanarak aşağıda belirlenen amaçla hak ve özgürlüklerin ancak yasayla sınırlandırılabileceğini belirtir: ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü veya kamu güvenliği, suçun önlenmesi, kamu sağlının korunması, ahlaki değerlerin koruması, başkalarının şöhretlerinin korunması, yargının bağımsızlığının sağlanması. Ayrıca gazeteci kuruluşlarının oluşturduğu uluslararası etik meslek ilkeleri arasında başkalarının şöhretini hedef almak; iftira, nefret, küçük düşürmeye yer vermemek; temelsiz suçlamalarda bulunmamak gibi pek çok ilke yer alır. Sözü edilen ırkçı-faşist söylem yukarıdaki ilkelerin pek çoğuna ters düşüyor.

• • •
Oysa yeni yasanın "koruma önlemi" (savcılığın yargıçlardan 24 saat içinde erişimin engellenmesini istemeleri durumu diyebiliriz) alınacak maddeler arasında ırkçı/faşist içerikler yer almıyor. Koruma önlemi intihara yönlendirme; çocukların cinsel istismarı; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma; sağlık için tehlikeli madde temini; müstehcenlik; fuhuş; kumar oynanması için yer ve imkân sağlama yanında Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'da yer alan suçlar. Sanırım zaman içinde yeni çıkmış olan Yasa'ya bazı değişiklikler yapmak gerekecek. Tartışma yaratan ırkçı-faşist veya belli bir grupa yönelik "nefret" ifadelerinin de kapsama alınmasında yarar olabilir.