Kürtlere ve Esad’a karşı savaşan IŞİD’in AKP’ye çekici geldiğini söyleyen Amerikalı Gazeteci Stephen Kinzer, ülkede hücre örgütlenmesine giden IŞİD’le savaş için artık çok geç kalındığınım söylüyor

IŞİD Ankara’ya çekici gelmişti

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF

New York Times gazetesinin beş yıl kadar Türkiye büro şefliğini (1996-2000) yapan Stephen Kinzer, ay başında Amerikan Boston Globe gazetesinde Antep’e yaptığı bir ziyaretten edindiği gözlemleri yazdı. Kaos büyüyor, diyen Kinzer’in yazısının en çarpıcı noktası IŞİD militanlarının artık bölgede yerleşik olduğunu ifade ediyor olmasıydı. Kinzer’e göre halk çok tedirgindi. Bu tedirginlik halinin AKP’nin bölgede yürüttüğü yanlış politikaların eseri olduğunu ifade ediyor Kinzer. Ve ne yazık ki Suruç katliamının onu şaşırtmadığını ima ediyor. AKP’nin hem dış hem de iç politikalarını sert dille eleştiriyor. Bu nedenle önceki ay Antep’ten alacağı ‘fahri hemşerilik’ ünvanı iptal edilmişti.

Kinzer Ocak ayında yazdığı o makalesinde “Bir zamanlar yetenekli bir modernleşmeci olarak görülen Erdoğan, şimdi bin odalı sarayında oturmuş, Avrupa Birliği’ni kınıyor, gazetecilerin tutuklanmasını emrediyor, mini etek ve doğum kontrolüne karşı bağırıp çağırıyor” demişti. Kinzer’in kendisinin de Erdoğan’ı demokrat olarak gördüğü zamanlar çok da uzak değil. Söyleşide, kısacık da olsa, buna da değindik.

Bölgeyi yakından tanıyan Kinzer’le, uzun uzun, Suruç katliamı sonrası Türkiye ve IŞİD ekseninde yaşanan gelişmeleri konuştuk.

>> Antep’teki gözlemlerinize ilişkin yazınızda, bölgedeki IŞİD hücrelerinden bahsetmiştiniz. Yakın zamanda Suruç gibi bir saldırı bekliyor muydunuz?

Orada, bu tür bir saldırının gelmekte olduğunu gördüm. IŞİD hücreleri Antep’te faaliyette. Militanlar Suriye’ye girip çıkıyor. Suriye’de yaralananlar Türkiye’ye tedaviye getiriliyor. İnsanlar savaşın oraya kadar geleceği konusunda çok endişeliydi. Biri ‘Antep Peşaver’e dönebilir’ demişti. IŞİD’i Türkiye içinde özgürce hareket etmek konusunda cesaretlendirmek, çok açıktı ki nihayetinde Türkiye’yi yaralayacaktı.

>> IŞİD hücrelerinden Türkiye’nin pek çok noktasında harekete geçmesinden endişe ediliyor. Ne dersiniz?

Bu durum Türkiye’nin yanlış politikalarına çok iyi bir örnek. Türkiye her nasılsa IŞİD’i kontrol edebileceğini ya da yönlendirebileceğini düşündü. Kürtlere ve Esad’a karşı savaşıyor olması Ankara’daki bazı kişiler için IŞİD’i çekici hale getirdi. IŞİD’in kendini Ankara’daki politikacılara teslim edeceğine inanmak aptalcaydı.

>> Türkiye yeni bir cephe haline mi geldi?

Henüz değil. Türkiye şu anda çatışmaya daha büyük bir set çekmek konusunda ikna oldu. Ama çok geç kaldılar. Türkiye ve ABD’nin Suriye krizi başladığında verdiği ‘Esad gitmeli’ ve ‘Esad hükümetinin içinde olduğu hiçbir politik çözümü istemiyoruz’ kararları krizi büyüttü. Çatışmanın taraflardan birini dışarı çıkarırsanız sorunu çözmeniz imkânsızlaşır. Savaşın üç yıl kadar uzun sürmesinin nedeni de bütün politik grupları görüşmelere katmayan bir politika izlenmesiydi.

>> Bir makalenizde ‘Erdoğan; Mısır, İsrail, ve Suriye’yle ilişkileri bozarak ülkesini güçsüzleştirdi ve Ortadoğu’nun istikrarsızlaşmasına destek oldu’ diyorsunuz. Sizce Türkiye’nin dış politikası bir grup yanlış hesaplamadan mı ibaret?

Bunu ‘komşularla sıfır sorun’ politikası üzerine kaleme almıştım. 10 yıl önce Türkiye bölgede bir örnekti. Bu da Türkiye’nin en büyük gücüydü. Fakat şimdi Türkiye örneği hiç de çekici değil. Ve gücünü kaybetti.

>> Suruç saldırısı savaşın Türkiye’ye sıçraması konusunda bir ‘başlangıç’ olabilir mi?

Bence Amerikalılar ve Türkler, Suriye’de düşmanlarının kim olduğunu anlamalı. Bir çok düşmanları var: Esad, İran ve Şii milisler, IŞİD, Kürtler… Stratejilerinde bir odak yok. Türkiye, Suriye içindeki askeri çatışmaya derinlemesine daldı. Bu her zaman ülkenin içinde kötü sonuçlar doğurdu. Ben bunun bir başlangıç olmamasını umuyorum. Ama Türkiye’nin Suriye bağlantılı bir çok grubun kendi topraklarında faaliyet göstermelerine izin vermesi dolayısıyla bu temennimin zor olduğunu biliyorum. Türkiye şu anda savaşın bir cephesi olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bütün bunlar hükümetin politikaları nedeniyle oldu.

>> Çatışmaya ‘dalmalarının’ sebebinin, Davutoğlu’nun bölgedeki krizlerden fırsat yaratmak yönündeki politikaları olduğu ifade ediliyor…

Türkiye’nin Ortadoğu’da oynayabileceği en iyi rol askeri değil diplomatik roldür. Türkiye Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı sırasında bu politikayı izledi fakat Suriye savaşında çok daha aktif bir rol oynamaya karar verdi. Türkiye burada da diplomatik çözümün bir parçası olmalıydı fakat bunun yerine ABD’yle birlikte diplomatik çözümü reddettiler. Buradan Türkiye avantajlı çıkmaz.

>> Türkiye ve ABD arasındaki İncirlik mutabakatını nasıl yorumluyorsunuz? ABD ile ilişkilerde yeni dönem mi olacak?

Türkiye şu anda IŞİD’e karşı savaşması gerektiğine karar verdi ama çok geç kalındı. Öncesinde sadece IŞİD’i güçlendirip cesaretlendirmedi aynı zamanda Türkiye’nin ABD’yle ilişkilerinde büyük gerilime yol açtı. Bu çok ciddi bir hesap hatasıydı. Washington’da Türkiye’nin IŞİD’le savaşta gönülsüzlüğü nedeniyle büyük bir hayal kırıklığı var.

>> ABD İncirlik mutabakatında ‘uçuşa yasak bölge’nin söz konusu olmadığını belirtirken Ankara’nın ısrarını yeniden gündeme getirmesini nasıl yorumluyorsunuz?

Uçuşa yasak bölge askeri bir operasyon demek. Çünkü güvenliğinin alınması gerekiyor. Bu da Türk ordusunun Suriye topraklarında çalışması hatta belki de savaşması demek. Ve bu çok büyük bir adım. Diğer bir problem Kürtlerin yüzyıllardır yaşadığı bölgeye yapılacak olması. Adil değil. Düşünüldüğünden çok daha fazla zorluk yaratır.

>> Hükümet IŞİD’e operasyon diye PKK’yi hedef aldı. Hedef neden sadece IŞİD değil?

Türk hükümetlerinin Kürt grupları düşman olarak değerlendirmek gibi bir alışkanlıkları var. Bu çok güçlü bir güdü. Şu anda Kürtler Türkiye’nin çıkarlarına IŞİD’den daha yakınlar. Tarihsel nedenlerle Türkiye’de bir liderin bunu fark ve kabul etmesi çok zor.

>>Sizce IŞİD’e yönelik saldırı göstermelik olabilir mi?

Türkiye’nin IŞİD’e ilişkin duruma dair yeni bir değerlendirmesi var gibi gözüküyor. Sonuç olarak git gide daha belirgin hale geliyor ki Türkiye’nin IŞİD’i kontrol etme hayali bir fanteziden ibaretti. Bu ne yazık ki çok geç, yani IŞİD Türkiye’de hücreler oluşturduktan sonra fark edildi. IŞİD artık Türkiye içinde açıkça yerleşmiş durumda. Bunun Türk hükümetiyle yapılan en azından zımni bir anlaşma olmaksızın yapılamayacağını da biliyoruz. Türkiye’nin şimdi aktif olarak IŞİD’le savaşması, en başta mücadele etmesinden çok daha zor.

>> Seçim öncesi ‘Erdoğan’ın yeni bir sultanlık arayışında’ olduğunu yazmıştınız. Şimdi yaratılan ortamda, istediğini almaya mı çalışıyor?

Önümüzde yeni bir seçim olasılığı var. Halk IŞİD’in görmezden gelindiği politikalardan bıktı ve eğer Türkiye içinde daha fazla şiddet olayı yaşanacak olursa bu Türkiye’ye çok daha fazla dış politika eleştirisi olarak geri dönecek…

>> Türkiye’nin dış politikasının kontrolden çıktığı ifade ediliyor. AKP’nin alternatif yolu da yok gibi görünüyor. Bu Türkiye gibi ‘büyük’ bir ülke için alışılagelmiş bir durum mu?

Türkiye bölgede askeri gücüyle değil diplomasiyle ‘büyük’ olabilecek bir ülke. Türkiye diplomasisi Suriye’de sessiz kaldı. Tıpkı Amerikan diplomasisi gibi. Çünkü çatışmanın tüm taraflarıyla masaya oturmak istemediler. Eğer soruna diplomatik ve politik bir çözüm arıyorsanız Esad’la masaya oturmamak gibi bir şansınız yok. Suriye konusuna diplomatik çözüm bulunmamasının sebebi buydu, Amerikan ve Türk hükümetlerinin muhalifleri tarafından eleştirilebilecek noktası da…

>> ABD ve Türkiye ılımlıları eğitip donatma kararı aldı. Bölgede hâlâ ‘ılımlı’dan söz edebilir miyiz? Diyelim ki edebiliriz, bu grupların silahları radikallere devretmeyeceğini kim garanti edebilir?

Ilımlıların kim olduklarını bilmiyoruz. Ben Suriye bağlamında bu kelimenin ne anlama geldiğini dahi bilmiyorum. Bu kişilerin, bugünden yarına, Suriye konusundaki fikirlerini değiştirip değiştirmeyeceklerini garanti edemeyiz. İsyancı grupları silahlandırmak her zaman tehlikeli. Suriye’de bir grubu silahlandırarak barış sağlanmayacağı fikrinin doğruluğu çoktan ispatlandı.

>> Saldırının ardından, Suriye’ye giden silahlarla dolu TIR’ları yeniden nasıl yorumluyorsunuz?

Bu bir demokrasi için kabul edilebilir değil. Başka bir ülkedeki isyancı gruplara hükmet desteğiyle silah göndermek hem de halkın onayı olmadan bunu yapmak kabul edilemez. Eğer Türkiye bir silahlı bir grubun müttefiki olacaksa önce halkın bunu tartışması gerekir.

>> 2011’deki bir makalenizi hatırlatmak istiyorum. Seçimin hemen sonrası, Erdoğan’ı destekliyor ve ‘Türkiye’nin canlı bir demokrasi ve Ortadoğu’da önemli bir güç olduğunu’ söylüyordunuz. Bütün bu konuşmamızdan sonra kendinizin de yanıldığınızı söyleyebilir misiniz?

Bu konuda ‘Evet, Erdoğan konusunda yanıldım’, diyebilirsiniz ya da ‘Ortada bir metamorfoz olduğunu, Erdoğan’ın değiştiğini’ söyleyebilirsiniz. Bence seçim sonucu da bazı insanların yön değişimi aradığını gösteriyor!

***

Özgür bir ülkeden bahsedemeyiz

>> Erdoğan’ı eleştirdiği için fahri hemşehriliği iptal edilen bir gazeteci olarak, şu anda devam eden medya karartmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gazeteciler güce sahip insanları rahatsız etmek için vardır. Geri kalanı halkla ilişkiler… Türk gazetecilerin sınırlarının dışında olduğunu hissettiği, başına bela açabileceğini düşündüğü pek çok konu var. Bir gazeteci gücü elinde bulunduran insanları eleştirdiğinde gözaltına alınıyorsa, tam anlamıyla özgür bir ülkeden bahsedemeyiz.

Radikaller artık özel kliniklerde tedavi ediliyor

>> IŞİD’cilerin Türkiye’deki hastanelerde tedavi edildiği de bilgiler arasında. Sizin böyle gözlemleriniz oldu mu?

Bana defalarca yaralı savaşçıların tedavi için Türkiye’ye getirildiği söylendi. Antep’te bu kişilerin daha önce devlet hastanelerinde tedavi edildiği söylendi. Ama artık bu militanlar özel kliniklere getiriliyor. Hâlâ bir bağlantıları var ama kesinlikle eskiden olduğu kadar uluorta değil.