G-7 toplantıları kapitalizmin devlerinin şömine başı sohbetleri olarak başladı. Zamanla küresel ekonominin kollektif yönetiminin karar merkezi haline geldi. Önce bir finans zirvesi yapılıyor, maliye bakanları ve merkez bankası başkanları işi pişiriyorlar.

G-7 toplantıları kapitalizmin devlerinin şömine başı sohbetleri olarak başladı. Zamanla küresel ekonominin kollektif yönetiminin karar merkezi haline geldi. Önce bir finans zirvesi yapılıyor, maliye bakanları ve merkez bankası başkanları işi pişiriyorlar. Daha sonra devlet ve hükümet başkanları zirvesinde eğer üzerinde anlaşabilirlerse, dünya ekonomisine yön veren stratejik kararlar alınıyor. Örneğin, 1985'te ABD, Almanya ve Japonya doların aşırı değerlenmesine son vermek için Plaza anlaşmasını gerçekleştirdiler. Markın ve yenin revalüasyonu her iki ülkede de, büyümenin motorunun stop ettiği, ücretlerde, sosyal devlet uygulamalarında gerilemenin başladığı, ekonomi yönetimlerinin rekabet gücüne kilitlendiği dönüm noktası kabul edilebilir.
İşte G-7'nin finans zirvesi için tüm ilgili zevat geçen hafta sonu Londra'daydı. G-7'ye ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada ve Japonya dahil. Bu toplantıya Çin, Hindistan, G.Afrika ve Brezilya temsilcileri konuk olarak çağırılmıştı. Zaten G-7'nin ekonomisi güçlenen ülkelerle genişletilmesi, yukarıdaki ülkeler yanında G.Kore'nin de dahil edilmesi önerileri gündemde. Özellikle Çin ekonomisinin yıldızının parladığı, ABD ve AB'nin tıkanıklıktan çıkışı yuanın değerlenmesinde gördüğü için Pekin'e baskı yaptığı bir konjonktürde Çin'in devre dışı bırakıldığı bir G-7'nin inandırıcılığı iyice azalıyor. Çin ise şimdilik işler yolunda gittiği için, sorguya çekilirim endişesiyle G-7'ye damgasını vurmak için fazla bastırmıyor.
Londra'da dikkatler iki zıt karakter, haliyle farklı iki söylem tarzı üzerinde yoğunlaştı. Bir tarafta ketum, ABD sermayesinin çıkarlarını hiçbir insani "sapma" göstermeden savunan, ABD Merkez Bankası başkanı Alan Greenspan vardı. Onun sözlerindeki şifreyi çözebilmek için finans kuruluşları özel uzmanlar istihdam ediyor. Zaten kendisi de, "Herhalde sizi uyarmam gerekiyor, benim söylediklerimi açıkça anladığınızı düşünürseniz, muhtemelen yanlış anlamışsınızdır" diye uyarıda bulunuyor. Piyasalar, Greenspan'ın açıklamalarını doğru mu anladı bilinmez ama, G-7 toplantısı sonrası dolar biraz toparlandı. ABD'nin sosyal güvenlik sistemini büyük ölçüde özelleştirerek, sağlık yardımlarını kısarak, ucuz konut programlarını tırpanlayarak bütçe açıklarını bir parça azaltma girişimi anlaşılan olumlu algılandı. Tabii devasa askeri harcamalarda bir tasarrufa gitmek Bush yönetimin aklından bile geçmedi.
Gelelim ikinci şahsiyete; Nelson Mandela'dan söz ediyoruz. Hani geçtiğimiz haftalarda oğlunun ölüm sebebini AIDS olarak açıklayan, böylelikle bir tabuya daha savaş açan cesur insandan. G-7'nin gündeminde dünyanın en yoksul ülkelerinin borçlarının silinmesi olduğunu bilen Mandela, "kölelik ve apartheid gibi yoksulluk da doğal değildir. İnsanoğlunun işidir ve üstesinden gelinebilir, ortadan kaldırılabilir" dedi. Her zamanki gibi yakıcı bir sorunu net, pratik, insani bir üslupla anlatmayı başardı.
Peki ses çıkarmadan Mandelayı dinleyen zengin ülkeler sonunda bir adım atabildi mi? En azından dünyanın en yoksul ülkelerinin borçları üzerine bir çizik atabildi mi? Ne gezer! ABD, IMF'nın altınlarını satıp, borçları kapatmasına sıcak bakmadı. Fransa, ABD'nin Dünya Bankası alacaklarından vazgeçsin önerisine şüpheyle yaklaştı. Japonya, borçların %100'ünün silinmesine karşı çıktı. Velhasıl somut bir karar alınamadan dağılındı.
En kabadayı İngiltere çıktı: Ben 19 ülkenin borçlarını tek taraflı siliyorum, diye açıklama yaptı. Peki bu borçların tutarı ne kadar? Topu topu 50 milyon dolar. 70 yoksul ülkenin IMF'si, DB'sı, Amerika'sı, Japonya'sı, dahil tüm borcu ise 70 milyar dolar. Sırf ABD'nin dış aleme 4 trilyon borcu olduğu bir dünyada açlığa, çocuk ölümlerine, temiz içme suyun mahrumiyetine neden olan devede kulak bir para üzerine çene yormak bile, onların utancı olarak tarihe geçsin.
Ne mutlu ki insanlığın utançları yanında, Mandela gibi onurları da var.