İyi olmanın güzelliği

Esme ARAS

2007’de Ümit Kaftancıoğlu Öykü üçüncülük ve Ahmet Hamdi Tanpınar 2015 Roman Yarışması’nda birincilik ödülünü alan Ercan Başer’in, 350 sayfaya karşılık gelen son kitabı “Vicdan Ve Güzellik” İthaki Yayınları tarafından yayımlandı. Başkarakterin algı düzeninin birdenbire değişmesi etrafında kurgulanan romanda, estetik aydınlanma ve erdemli yaşamanın hikâyesi var.

Ankara’da iki katlı müstakil bir evde yaşayan, mutlu azınlığın ayrıcalıklı bir üyesi olan İlyas’ın gerçeklikle bağının kopması üzerine ışıltılı, albenili hayatı bir anda sönüverir. Bu olayla romandaki karakterlerin adı ve kimliğinin; kredi kartı, ev, araba gibi sahip olunan hatta fazla anlam yüklenen maddi değerlere indirgenmiş nesnelerle belirlendiğine tanık oluruz. Kuru temizlemeye verilen gömleğin üzerinde bir duygunun imge hâlinde belirmesi, düğmeler, onları meydana getiren materyaller, dokunma duyusunun yitimi gibi metaforlarla güzellik ve çirkinlik kavramlarının sadece fiziksel özelliklerle algılanan bir şey olmadığı vurgulanır. Yazar kurduğu bu yapıyı “albeni, görbeni, unutbeni, öpbeni, sevbeni, tutbeni, atbeni, satbeni, verbeni, kurtarbeni” gibi türetilmiş sözcüklerle roman boyunca destekler.

KİMLİK SEÇİMLERİMİZ

Polisiye hikâyenin katkısıyla güzelliğin katledildiği cinayet mahallinde ölümün estetiği ve bir kadın cesedine bakan kişilerde uyandırdığı etki üzerinden güzellik takıntısı, iyilik meselesi, adalet, kibir, merhamet, sevgi gibi kavramlara giden yeni patikalar inşa eder Başer. Nesnelerin ve etrafımızı çevreleyen her şeyin bilinen anlamının dışına çıktığı, bir bakıma gerçek değerine büründüğü bir dünya üzerinde düşünmeye yöneltir okurunu. Hayata başka bir gözle bakabilmenin mümkün olabildiğine, iyi olmak kadar başa gelenlere rağmen iyi biri olarak kalabilmeye değinir. Bunun, her şeyi -yalnızlığı bile- olduğu gibi kabullenmekten geçtiğinden söz eder; yani işimizi doğru yapmanın verdiği o güzel hislerden… Tüm bunları karakterlerine yaşatır, Picaso-Modigliani-Matisse-Van Gogh-Cimarosa-Puşkin’in eserleri aracılığıyla okuruna seslenirken; sevgi, merhamet, vicdan gibi duyguların insanı daha iyi biri hâline getirmeye yetip yetmeyeceğini sorgular. Çünkü insanlık ilk andan itibaren iyilik ve kötülük arasında hep bir seçim yapmak zorunda kalmıştır. Hayatlarımızı meydana getiren, ileride kim olacağımızı belirleyen de seçimlerimizdir. Kim olduğumuz, o iki kavram arasında salınan sarkaçta kendimizi iyi hissetmek için yaptığımız seçimlerle boy atar, büyür, gelişir.

DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM

Ercan Başer, yalanlar üzerinde dönen dünyamızda değerlerin bir bir değiştiğini, eskilerin yerine geçerli olan yenilerin parayla alınıp satılabilecek eşyalar hâline dönüştüğünü ve çağımızın hazcı anlayışında artık iyiliğin bir öneminin kalmadığını anlatır. Hayatın koridorlarında değişmek, gelişmek kaçınılmazdır. Bu durumda yapılması gereken tek hareket yola devam etmek mi olmalıdır? Arzu, güzelliğe sahip olmayı körükleyen aşırı hırslar, güç, çıkar, faydacılığın arsız sınırları ile iffet arasındaki çizgi o yolda giderek belirsizleşir. İşte o noktada dengenin nasıl kurulabileceğine ilişkin yanıtlar aramaya başlarız. Mutlu olmanın neden bu kadar zor olduğunu kavrayabilmemiz için narinlik, zarafet, duyarlılık, asalet, erdem gibi meziyetlerin üzerine fenerini tutar yazar ve sözcüklerin gücünü keşfeden herkes kadar edebiyata olan hayranlığımızı pekiştirir. 

Bu değişim ve dönüşümden şehirler de etkilenir. Özellikle romana mekân olan Ankara arsızlığın, aç gözlülüğün, rant çılgınlığının ispatı gibi dikilen gökdelenlerin çiğ biçimsizliği sayesinde çirkinlikten ve trafik gürültüsünden nasibini fazlasıyla almıştır. Oysa “bir şehrin en önemli görevi hatırlamak ve hatırlatmak,” olmalıdır. Kalabalık nüfusuna, başkent olmasına rağmen sanat ve kültürel ortam bakımından hızla fakirleşir. Çünkü kentli zengin kesimin vizyonu bir o kadar dardır...

Her şeyin aynılaştığı, gözümüzü, kulağımızı, göğsümüzü tırmalayan bu kadar kötülüğün, gürültünün, çirkinliğin hınç kazandığı dünyamızda kaldırım taşlarının arasındaki küçücük bir çatlakta var olmayı başarmış erguvan rengi bir kır çiçeğini uzatarak, daha iyi bir insan olmaya davet ediyor bizi bu kitap.  İyi olmanın güzelliği belki de burada saklı, sadece yapabilmekte…

Eylül’23/ Ankara