İzmir seçmeni özgürlükçüdür, barışçıdır
Fotoğraf: AA

Bülent TANIK

İzmirlinin, İzmir seçmeninin karakteri üzerine çeşitli varsayımlar dolaşıyor. İzmir seçmeni “sağcıdır”, “milliyetçidir”, “muhafazakârdır”, “liberaldir”, “ulusalcıdır”, “demokrattır”, “cumhuriyetçidir” vb. gibi… Hepsinde kendini bulan İzmirli olacağına kuşku yok.

Gel gör ki bunların baskınlık oranları ve kavramlara yüklenen içerikler değişkendir. Öyle kolayca bir hükme varılamaz. Kastedilen ile anlaşılan arasındaki fark da öyle; “Gavur İzmir’i” hakaret olarak söyleyenler, mizah yapanlar, iltifat olarak kabullenenler olduğu gibi…

Bu saptamaların güvenilir bir toplumsal araştırmaya dayandığı söylenemez. Çoğunlukla kişisel gözlem, niyet ve dileklerden kaynak alan kanaatlerdir.

∗∗∗

Beş yılını doldurmak üzere olan mevcut Başkan Tunç Soyer’den önce üç dönem Aziz Kocaoğlu; ondan önce de Ahmet Priştina beş dönem kesintisiz yirmi beş yıldır İzmir’i sosyal demokrat belediye başkanları yönetiyor.

İzmir seçmen çoğunluğu bunca yıl kesintisiz sağa değil sola oy vermiş.

Yüksel Çakmur (1989-1994) SHP ‘den seçilmiş; Çakmur’dan önce ve sonra birer dönem Burhan Özfatura var!

1973-1980 arasında toplumcu belediyeci İhsan Alyanak iki dönem üst üste seçilmiş.

Son elli yılda sadece iki ara dönemde, kendine özgü kimliği ile Özfatura İzmirlinin oyunu alabilmiş.

İzmir’i kuşaklar boyu, demokrat, halkçı, özgürlükçü belediyeciler yönetiyor demek yanlış olmaz. İzmir’i yaşanılası kılan da kentli toplumu ve onun “istediği”, seçtiği belediyeleridir!

Son yılların büyük şehir karabasanından kaçan göçmenlerin, yaşamak için İzmir’i seçmelerinin ardında kuşkusuz İzmir’in sunduğu barışçı ve özgürlükçü yaşam atmosferi yatıyor.

∗∗∗

Aziz Kocaoğlu, İzmir kırsalındaki seçmen tabanının yalnızlığını, yalıtılmışlığını ve yoksullaşmasını kıran uygulamaları ile merkezi yönetimin gözden çıkardığı tarımı ayağa kaldırmış; ezilen küçük üretici ile kentli tüketicinin belediye aracılığı ile buluşmasını, dayanışmasını sağlamış; kırsaldaki sağa yönelimin maddi temelini çökertmiştir.

İzmir’de büyükşehir ölçeğinde Tunç Soyer’ce de halen sürdürülen bu politika merkezi yönetime de kendini kabul ettirmiştir.

Tunç Soyer’in 2009’da Seferihisar’da başlattığı küçük üreticinin ve tüketicinin örgütlenmesi, desteklenmesi uygulamaları da, refah artırıcı ufuk açıcı programlardır. Ankara’da Çankaya Belediyesinin başlattığı kırsalındaki yerleşmeleri yaşanır ve üretir kılma çalışmaları; “Onurlu Tokluk ve Düzenli Beslenme için Kır-Kent Kardeşliği Programı da” öyledir.

Merkezi yönetimin baskı ve güçsüz bırakma girişimlerine rağmen, toplumcu ellerde uygulama bulan halkçı programların, seçmeni dönüştürücü örneklerdir!

∗∗∗

İzmir Belediyesi 2019 sonrasında yaşanan salgın, deprem, yangın, taşkın, kuraklık gibi felaketlere ve tüm kısıtlamalara rağmen il sınırlarına kadar yayılan görev alanının her yerine 7/24 temel belediye görevlerini ulaştırmayı sürdürebilmiştir.

Kırsal kesim üreticisini ve kentli tüketiciyi destekleme uygulamaları kesintisiz sürmektedir.

Kentsel ulaşımın omurgası, raylı sistemin son etabının kredisi ancak merkezi yönetimin döviz ihtiyacı bastırınca, seçime beş ay kala serbest bırakılmıştır.

2019 seçimlerinde elde edilen sonuçlar, kentli toplumların merkezi yönetim uygulamalarına duydukları tepkinin yanı sıra halkçı belediyecilik uygulamalarına yönelmesinin de kanıtıdır.

İzmir’in hak ve özgürlüklerinden ödün vermeyen, kardeşçe bir arada yaşamayı ve dayanışmayı karakterine sindirmiş toplumu, yeni katılanlarıyla birlikte daha da büyümekte, ötekileştirmelerden ve gerilimden hoşlanmayan kimliğini daha da güçlendirmektedir.

Türkiye’de yabancı düşmanlığının zemin bulabileceği en son yer belki de İzmir olacaktır. Zaman bunu gösterecek.  İzmir’in dağlarında -binlerce- çiçek açamaya devam edecek.