Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) İzmir Temsilciliği’nce düzenlenen Umut Söyleşileri, dün vakfın Kahramanlar’da bulunan binasında 2 oturum halinde yapıldı. TAKSAV’ın düzenlediği Umut Söyleşileri’ne Dayanışma Kooperatifi’nden Serkan Pedük, BirGün Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce, eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ve ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen katıldı. Son zamanlarda toplum […]

İzmir TAKSAV’da “Umut Söyleşileri”

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) İzmir Temsilciliği’nce düzenlenen Umut Söyleşileri, dün vakfın Kahramanlar’da bulunan binasında 2 oturum halinde yapıldı.

TAKSAV’ın düzenlediği Umut Söyleşileri’ne Dayanışma Kooperatifi’nden Serkan Pedük, BirGün Gazetesi Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce, eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı ve ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen katıldı.

Son zamanlarda toplum olarak umutlanmak için birçok sebep arandığını belirten BirGün Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce, “Özellikle Beyoğlu Belediyesi’nin başkan adaylığında Alper Taş’ın olması en azından bu seçim sürecinde bir umut yarattı. Fakat yeterli mi, ülkemize dair umutlanacak başka umutlar var mı diye düşünürken böyle bir söyleşi yapmak aklımıza geldi” dedi.

“KARANLIK TABLOYA KARŞI ÇOK ŞEY YAPIYORUZ”

Umudun örgütlenen bir şey olduğunun altını çizen İnce, “Türkiye’den ve dünyadan daha fazla nasıl bir ümit edebiliriz beklentisi içerisindeyken neler yapıyoruz diye konuştuk. TAKSAV’ın İzmir’de varlığı bile umut nedeni. Yapılan tiyatro festivali olsun, “Yazarlar Yazarları Ağırlıyor” etkinliği olsun, burada yaptığımız paneller, BirGün gazetesinin İzmir’de çıkıyor olması ve buradaki temsilciliğinin açılmış olması bile önemli bir umut kaynağı bizler açısından. Hiçbir şey yapılmıyor denilen bu karamsar tabloya karşı burada aslında pek çok şey yapıyoruz.” diye konuştu.

“BAĞIMSIZ MEDYA KURMAYI BAŞARDIK”

İnsanların anlam dünyasını anlamanın çok zor olduğundan bahseden İnce, “Dünyada 6 milyar insan yaşıyor. Bunun 4 milyarının yoksulluk içinde yaşadığı bir dünyayı normal kabul edebiliyorlar. Diyoruz ki, insanlar daha eşit olsa, dünyadaki 200 kişinin parası diğer bütün insanlığın parası kadar olmasa dediğimizde, peki nasıl olacak var mı bunun bir örneği diyorlar. Örneğini verdiğinizde, kabul ediyorlar ancak gösteremediğinizde bunu bir ütopyaymış gibi algıladıkları ortaya çıkıyor. O yüzden yarattığımız değerler, ürettiklerimizi örnek olarak gösterebileceğimiz şeyler, insanların anlam dünyasına bir fayda sağlayabilir. Bu anlamda son 15–20 seneye baktığımızda pek çok şey yaptık. Bunların da en önemlilerinden bir tanesi, bağımsız bir medya kurduk. Türkiye’deki ilericiler, solcular, devrimciler, sosyal demokratlar ile birlikte bağımsız bir medyayı kurmayı başardık. Peki, bağımsız medya gerekli miydi dediğimizde, bundan 15–20 yıl önce emekten yana bir gazeteye ihtiyaç vardı diyorduk. Ama bunun patronsuz olması gerektiği arkasında hiçbir finansal gücün bulunmaması gerektiği ve tamamen yurttaşlığa dayanması gerektiği konusu bu kadar iyi algılanmıyor olabilirdi. Bizim birlikte öğrendiğimiz bir süreç oldu bu. Patron medyasının yani egemenlerin sermayenin yönettiği bir medyanın nasıl esir alınabildiğini çok iyi bir şekilde deneyimledik” dedi.

“DERDİMİZ SAĞLIĞIMIZDI”

Dayanışma Kooperatifi’nden Serkan Pedük ise, kooperatif deneyimlerini şöyle anlattı:

“Biz İstanbul’da derdi sağlıklı bir gıda tüketimi olan, İstanbul’un çeşitli semtlerinde yaşayan bireylerdik. Derdimiz öncelikle kendi sağlığımızdı. Bizden önceki deneyimler ve fikirler bizim için oldukça kıymetliydi. BirGün Gazetesi’nden İbrahim Çeşmecioğlu ile birlikte yaptığımız toplantılar sonucunda kooperatiflerin bu duruma uygun olduğuna karar verdik. Deneyim yok, bir kooperatif var ama işlevsel değil, kısaca önümüzde bir örnek yoktu. Sağlıklı gıdaya ulaşmak için sertifikalı organik tarım ürünleri var, paranız ile alırsınız ne gereği var, buna dair bizim geçmişten getirdiğimiz türlü sorular ve sorunlar ortaya çıkıyordu. Meselenin özü sadece sağlıklı gıdaya dair değildi. Gıdaya dokunma meselesiydi. Gıdaya dokunabilmek üretim sürecinin her bir noktasına dokunabilmek, yabancılaşmamak, gıdanın meta halinden çıkarılabileceği ihtimalini mümkünlüğü bile bizi cezp ediyordu.”

“UMUDU BÜYÜTEBİLİRİZ”

Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, söyleşide 31 Mart’a giderken Beyoğlu’nun şimdiden bir umut noktası haline geldiğini ifade etti. Toplumda umutsuzluğun hakim olduğunu ifade eden İşleyen, “Umutsuzluğun kaynaklarını görerek, bunları yenecek bir umut siyasetini tüm ülkede hayata geçirmeliyiz” dedi.

31 Mart seçimlerin de ortaya çıkan sonucun mücadelenin süreceği koşulları belirleyeceğini ifade eden İşleyen, şöyle konuştu:

“Türkiye’de hakim olan umutsuzluğun en önemli kaynağında muhalefet hareketinin etkisizliği var. D.Harvey dün BirGün Pazar’daki söyleşisinde postmodern siyasete ilişkin şu tespitte bulunuyor: ‘Tarihi çöpe attılar, siyaseti estetize ettiler ve sadece hikaye anlatıcının karizmasına odaklandılar’. Yerel seçimlere giderken siyasetin genel atmosferine baktığımızda tam da buraya doğru çekildiğini görüyoruz. Trump’dan benzerlerine kadar gördüğümüz bu durumdan muhalefet hareketlerinin de azade olmadığını söylemek gerekir.”

“TÜRKİYE’NİN YENİDEN KURULUŞ FİKRİNİ ÖNE ALAN BİR MÜCADELE ÖNE ALINMALI”

“Bir başka noktada da siyasal İslamcı rejim karşısında yerel seçim platformunda genel anlamda ortaya konulabilen bir alternatif siyasetten, ülkenin geleceğine ilişkin fikirlerden de söz edemiyoruz” diyen İşleyen, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu siyasetsizlik olarak görülen şey aslında tam da siyasal İslamcı rejimin belirlediği sınırların içine çekilmek, rejimin sinir uçlarına dokunmayan, daha çok ona benzeyerek kazanmaya çalışan bir siyasettir. Umutsuzluğun en önemli kaynağı muhalefet hareketinin içine sürüklendiği bu durumdur. Öte yandan bugün ülke ekonomik kriz içinde bir seçimlere doğru gidiyor ve halk her gün daha da eziliyor. İlginç bir biçimde yerel seçimlerde muhalefet gündemleri arasında kriz, hayat pahalılığı ve halkın yaşadığı yoksullaşmaya karşı çareler de yok. AKP’nin tabanında da hoşnutsuzlukları büyüten bu durumdan çıkışın nasıl sağlanacağına ilişkin gerçek bir çözüm olmadığından, herkes için hakim olan şey bir alternatifsizlikten başka bir şey değil. Bunu seçimlerle sınırlı görülemeyecek, halkın sorunlarına sahip çıkan ve çürüyen siyasal İslamcı rejim karşısında Türkiye’nin yeniden kuruluş fikrini öne alan bir mücadele ile aşmaktan başka bir yol yok.”

“BEYOĞLU’NDAKİ SÜREÇ BİRLEŞİK MÜCADELE SÜRECİ OLARAK ÖRÜLÜYOR”

İşleyen, yerel seçimde ÖDP’nin Hopa, Çamaş ve Beyoğlu’nda demokratik ittifakların parçası olduğunun altını çizerek, “Beyoğlu, umutsuzluk yayan siyasetin bir eleştirisi olduğu ölçüde, kısa zamanda bir buluşma noktasına dönüştü. Beyoğlu’ndaki süreç Haziranlaşma olarak ifade ettiğimiz, birleşik bir mücadele süreci olarak örülüyor. Tüm kuvvetlerin sağa doğru çektiği bir tablo karşısında da Beyoğlu sol bir kutup olarak terse doğru kuvvet de oluşturuyor” ifadelerini kullandı.

“BAŞARILARI ÇOĞALTMALIYIZ”

Eski CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı da, BirGün’e çok uzun yıllardır sadakatle, sevgi ile bağlı bir okur ve yazar olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Düşünceyi, muhakemeyi yok ederek hiçbir şey sorgulamayan bir toplum yaratarak şiddet var edilmek istendi ve var edildi. Şimdiden sonra da kalıcı kılınmak isteniyor. Karanlık bir süreçten geçiyoruz ve bu süreçten çıkabilmenin iki yolu var, umuda işaret etmek istiyorum. İnanmadan, kararlılık olmadan hiçbir devrim olmaz. İnanıyorum ve çok da umutluyum. Bir sihirli değnek beklemiyoruz elbette, umudumuzun içi boş değil. Solda bir gelenek var, hep daha iyiyi özlüyoruz, daha iyi için emek veriyoruz. Bu ortaklaşan mücadeleyi ören sol gruplar bu dayanışmayı örgütlüyorlar, hem de dayanışmanın kendi içindeki kırılma noktalarına sebep olabilecek fikir ayrılıklarını hunharca eleştiriyorlar. Biraz oradan bakalım istiyorum. Babam Metin Altıok’un 1993 son köşe yazılarından birinde ne tuhaftır ki benzer bir şeye işaret etmiş ve demiş ki, ‘Aslında hiçbir şeyi paylaşmıyorsak bile sizlerle bu buluşmalarda bir hoşnutsuzluğu paylaşıyoruz. Azımsanacak şey değildir, hoşnutsuzluğu paylaşmak değişimi başlatır.’ Başarıları çoğaltmalıyız, birbirinin önüne geçmesi için çabalamalıyız. Burada bunları konuşmak için buluştuk.”

“EN KÖTÜSÜNDE BİLE ÇIKIŞ HER ZAMAN VARDIR”

Önümüzdeki yerel seçim için, her zaman denen ‘köprüden önce son çıkış’ sözlerine inanmadığının altını çizen Altıok, “En kötüsünün bile çıkışı her zaman vardır, yeter ki kararlı olalım. Ne ile mücadele ettiğimizi bilerek mücadele edelim. Dayanışmamızı yok etmek istiyorlar. STK’ların hedef alınması boşuna değil, medyanın tek seslileştirilmesi boşuna değil. Bütün bunlar örgütlü kapsamlı bir şekilde yola çıkmış bir gericileşme serüvenin en kuvvetli ayağı. Yıldırmak ve hiç düşünmeyen bir toplum yaratmak. Bunun hedef aldığı alan da aslında kamusal alan” diye konuştu.

Altıok,”Her zaman saygıyla, sevgiyle anıyoruz, Terzi Fikri örneği var ama bugüne de bakmamız lazım. Elbette ki hepsi ama yanı başımızda Dikili’de bir Osman Özgüven varsa onu da unutmayacağız. Bugün ondan bahsedeceğiz. Bugün burada Maçoğlu’ndan bahsediyorsak elbette geri dönüp belki de Vedat Dalokay’ı hatırlayacağız. Bugün eğer bize tanzim satışlar dayatılıyorsa Aydın Erten’i hatırlayacağız” dedi.