1944 yılında doğdu, 2002 yılında hayata veda etti. Son iki yılını hasta geçirdi. Cena

1944 yılında doğdu, 2002 yılında hayata veda etti. Son iki yılını hasta geçirdi. Cenazesi, ÖDP Ankara İl binası önünde yapılan törenle kaldırıldı. Koca koca adamlar ve kadınlar ardından ağladı.

Bu yazı ölmeden önce yazıldı. Ölmeden önce hakkını teslim etmek gerekiyordu. Devrimci Genç dergisi sayfasını açtı, iş bana düştü. Aşağıdaki yazı çıktı ortaya. Hasta yatağında gelene gidene gösteriyormuş, oğlu Fuat böyle dedi. Fevzi Dayı’yı biraz olsun sevindirdiysek hasta yatağında ne mutlu bize!

Fevzi Dayı’yı çok özlüyorum. Görüp göreceğim en inanmış, en saf, en temiz Devrimci Yolcuydu. Bugün bizlerin belki de her şeyden daha çok inanmaya, saflığa, temizliğe ihtiyacımız var. Bu yazıyı, O’nun, o güzelim anısına bir kez daha yayımlıyorum.

“Trabzonlu Delikanlı’yı bilirsiniz herhalde. Yaşar Miraç’ın bir şiirinin adıdır. 80'li yıllarda bestelenmiş ve uzunca süre dillerden düşmemiştir. 12 Eylül’lü günlerde direnmenin ve ayakta kalmanın bir simgesi olarak arkadaş sohbetlerinde sıkça söylenmiş, “hey delikanlı körelme/kesme umudun kesme/acı çırpan yürekte de/döner tomurcuk çiçeğe” dizeleriyle, karanlığın ve faşizmin teslim alamadığı kalpleri sarıp sarmalamıştır. Devrimcilikle beraber delikanlılığın da önemsendiği bir kültürel iklimde, geleceğe dönük umutların tahrik edildiği sözcüklerle bezenmiş bu şiire haddinden fazla anlamlar yüklenmiş; aslında fena bir iş yapılmamıştır.

Peki Kaçkarlı delikanlıyı bilir misiniz? Onun da şiiri ve şarkısı vardır. Öyküsünü bilir misiniz? Adı Fevzi Sima’dır. İşçi emeklisidir. Yıllarca MTA’da sondaj işlerinde çalışmıştır. Son on yılını ise Çankaya Belediyesi’nde asfalt dökerek geçirmiştir. Yani bu memleketin dağlarını delmiş, yollarını düzlemiştir. Devrimci harekete MTA yıllarında katılmış, kaderini devrimci hareketin kaderiyle birleştirmiştir. Bilenler anlatıyor, o yıllarda babayiğit, gözükara ve boyuna posuna heybetli birisiymiş. Yıllar bedeninin heybetinden çok şeyler götürmüş ama gözükaralığı, inanmışlığı çoğalarak gelmiş bugünlere.

O, Devrimci Yolcuların ve bilcümle ÖDP”lilerin “Fevzi Dayı sı”dır. Onu tanıyan eğer bir parça şiirle haşır neşir bir hayat sürdürüyorsa aklına “Trabzonlu Delikanlı”nın gelmemesi mümkün değildir. Girdiği bütün ‘savaşlardan’ galip çıkmasını ve ÖDP içinde katıldığı bütün seçimlerde en yüksek oyu almasını bilmiştir. Bıçak sapından, tabanca kabzasından teslim edilebilir Kaçkarlı delikanlıya. Omuz omuza verilecek, göz arkada kalmadan sırt dönülecek birisidir. Bu dönemde böyle insan az bulunur. Bu yüzden Ankaralıların şansıdır Fevzi Dayı.

Rize dolaylarındandır. Pazar’dan mı, Çamlıhemşin’den mi olduğu muğlaktır. Ama Devrimci Yolcu olduğu kesindir. Kesin olan bir şey daha vardır: O bir Kaçkar sevdalı sıdır. “Ya adam gibi parti olalım ya da randevuyu Kaçkar’a keselim” demesinin ardında, ÖDP’lilere kızgınlığı vardır ama daha çok da, lafı olur olmaz yerinden tutup Kaçkar’a getirme niyeti saklıdır. Kaçkar’ın ve bilcümle Karadeniz dağlarının uğrak vermediği sohbetler, sohbet değil yasak savma faslına takılan konuşmalardır, onun için. Ne zaman iki büklüm haliyle ve gözleri ışıl ışıl derin bir sohbete dalmış görülürse, Kaçkar mevzu bahis ediliyordur mutlaka. Kaçkar onun için yaşlı ömrünün, onurlu geçmişinin simgesi, geleceğin habercisidir.

Karadeniz dağları yeşilin her türlüsüne ve 12 Eylül sonrası devrimcilere ev sahipliği yapmış, kendisine sığınan çocukları bağrına basmıştır. Fevzi Dayı’nın Kaçkar aşkı biraz da buradan şevk almaktadır. Çünkü Ahmet Uzun, İlhan Ermiş, Kenan Şengöz, çünkü yaşamı Kaçkarlarda savunanlar Fevzi Dayı’nın çocuklarıdır. İşin doğrusu o günleri müthiş özlemektedir. Yanı başında bitiveren gençlere anlattığı Kaçkar öykülerinde hüzne bezeli bir özlem gizlidir. ‘Nerede bizim gençliğimiz, hani nerede yaşamı savunanlar’ derken, bakılmasın kızgın olduğ una, O, özlemini gençlerle paylaşmak istemektedir. Onu asıl kızdıran, Kaçkarların, ömründen çalan suskunluğudur.

Belki de bu yüzden bildiği tek şiir Metin Demirtaş’tandır: “Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara/Bakma şimdi durgunsa, bir şahan gibi duruyorsa/Yorgundur, savaşlar görmüştür, çeteciler barındırmıştır/Yani satılmış değillerdir, hiç tüfek patlamıyorsa/Alaçamın, mor meşenin ardına, silah çatıp yatmağa/Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara”

ÖDP’nin geleceği, Fevzi Dayı’nın kızgınlığının garantisindedir. GBK (Geleceği Birlikte Kuralım) parti girişimi sürecine adım attığında başında kalpak, gözlerinde umut vardı. Başındaki kalpak hâlâ duruyor; gözlerindeki umudun yerini ise kızgınlık aldı. Bir babanın çocuğuna kızgınlığı gibi bir şey Fevzi Dayı’nın ÖDP’ye kızgınlığı. Nasıl öyle olmasın..! GBK’nın ilk günü başlayan parti nöbeti hâlâ devam ediyor. İlk gün, ‘ben bu işte varım, işte elim, sokuyorum altına taşın’ demişti. Eli hâlâ taşın altında, taşın ağırlığı o günden bugüne kat be kat artsa da, ‘çekmem elimi’ diyor. Bir tek onun eli kalsa da hiç çekmeyeceğe benziyor. Çünkü tutmuş bir kere laz inadı, kabarmış laz damarı. Yani çok seviyor partisini; karşılıksız, beklentisiz ve sonsuza kadar…

Devrimci Yol’u merak edenler, izleyip de anlamayanlar, anlayıp da yanlış sonuçlara varanlar; Devrimci Yol’un nasıl o denli yaygınlaştığını ve nasıl olup da bir halk hareketi kıvamına ulaştığını sual edenler; kafalarının içinde ÖDP’nin geleceğine dair tereddüt taşıyanlar; saman alevi gibi yanıp sönenler; bir görünüp bir yok olanlar; kürsülerden süslü sözcüklerle konuşan ama kalplerinde aşk taşımayanlar; yalpalayanlar, benden buraya kadar diyenler Kaçkarlı delikanlıyı mutlaka tanısın. Geleneklerine bağlı kalmanın çoğu zaman namuslu kalmak olduğunu kimse unutmasın.”