Yeşilçay’ın sayesinde çok parlak anlar içeren ama bütünlüksüz bir film olan ‘Vicdan’a yine de ilgisiz kalmayın derim. Ama Erden Kıral bazı ezberlerine keşke sadık kalsaydı ve başkalarını taklit etmeseydi dememek de mümkün değil…

Yeşilçay’ın sayesinde çok parlak anlar içeren ama bütünlüksüz bir film olan ‘Vicdan’a yine de ilgisiz kalmayın derim. Ama Erden Kıral bazı ezberlerine keşke sadık kalsaydı ve başkalarını taklit etmeseydi dememek de mümkün değil…

 

Bu sabah (size göre dün) önce Uğur Vardan’ın Radikal’deki yazısını okudum, ardından ‘Vicdan’ hakkında bu yazıyı yazmaya başladım. Uğur zaten yazmış ne gerekiyorsa, ne gerek var bir daha yazmaya şeklinde bir his var içimde. Bazen yazmak böyle gereksiz gelebiliyor insana. Şimdi size gidin o yazıyı okuyun desem de olmaz.

Evet, Erden Kıral eski kuşak yönetmenlerden beklenmeyen bir işe soyunmuş. Bir defa etkilenmeye açık olduğunu göstermiş ki bu olumlu bir şey. Her şeyi ben bilirimci bir tavırda olmamak, öğrenmeye açık olmak önemli bir erdem. Ama ‘Vicdan’ adından başlayarak Zeki Demirkubuz’un ‘Kader’ini hatırlatıyor. Otobüste uyanma sahnesi gibi neredeyse birebir tekrarlanan planlar da var. Ama sadece onu da hatırlatmıyor. Aklımıza o kadar çok film geldi ki saymakla bitmez: ‘Carrie’,  ‘Thelma ve Louis’, ‘İki Genç Kız’, ‘Dul Bir Kadın’. Bu kadar çok şeyi hatırlatan bir filmin bir üslup bütünlüğü olmadığını söylemeye gerek yok.

Filmin bir mekân duygusu da yok. Olayların geçtiği yer bazen Kapadokya’da bir köy, bazen bir metropol, bazen bir kasaba, bazen bir varoş gibi gözüküyor. Büyük şehirlerimizin bütün bunları içinde barındırdığı söylenebilir ama kazın ayağı pek öyle değil. Güzel görüntü veren mekânlar eklektik bir şekilde bir araya getirilmiş gibi bir duygu veriyor film.

Karakterler için de aynı bütünlüksüzlükten söz etmek mümkün. En başta da Murat Han’ın canlandırdığı hiçbir yere oturmayan Mahmut karakteri var. Rambo kılıklı bir işçi olarak başladığı filmi, bir kabadayı olarak bitiriyor. Mahmut’un aşkı Aydanur (Nurgül Yeşilçay) fabrika işçisi, kasiyer, konsomatris, tesettürlü ev kadını, yeniden konsomatris gibi aşamalardan geçerken bile daha inandırıcı. Mahmut’un sevmeden evlendiği Songül (Tülin Özen) mazbut bir ev kadını-işçiden lezbiyen eğilimleri olan bir vampa aniden geçiveriyor.

 

MÜZİK KULLANIMI BİR FELAKET

Film bu üç karakterin aşkı çevresinde şekillenirken filme hiç katkısı olmayan, başladığı gibi biten yan öykücükler var. Kolunu makineye kaptırmış işçiyle karısının trajik öyküsü gibi. Filmden bu öykü çıksa hiçbir şey eksilmez. Ama filmde daha ayrıntılı anlatılması gereken o kadar çok şey var ki bir yandan da…  

Müzik kullanımı da bir felaket. Bir düğün sahnesinde çalınan müzik o kadar o ortamla alakasız ki o kadar olur. Nerede duyulmuş bir düğün orkestrasının voodoo ayininde çalar gibi çaldığı? İnsaf.

Yine de filmden çıktığımda NTV kameralarına konuşurken filmin bütünüyle bir başarısızlık olmadığını düşünüyordum, şimdi de öyle düşünüyorum. Bir defa Nurgül Yeşilçay bazen, yani senaryo izin verdiğince o kadar iyi oynuyor ki! Bir sahnede omzunu şöyle bir sallayıp ardından başını öyle bir çeviriyor ki 10 filme bedel bir plan görmüş olmanın hazzıyla eriyorsunuz.

Yeşilçay’a devrimci kız rolleri vermeyin sayın yönetmenler! Tabii tanımadığınız insanların öykülerini kimseye oynatmaya kalkmayın, o ayrı. Tülin Özen de parlamasa da düzeyli bir oyunculuk sergiliyor film boyunca. Murat Han’ın canlandırdığı Rambo-proleter-lümpen proleter Mahmut için ise yapılacak bir şey yok doğrusu. Kim oynarsa oynasın o rolden bir şey çıkmaz.

 

YİNE DE İLGİSİZ KALMAYIN DERİM

Özellikle Yeşilçay’ın sayesinde çok parlak anlar içeren ama bütünlüksüz bir film olan ‘Vicdan’a ben yine de ilgisiz kalmayın derim. Aksini söylemek vicdansızlık olur. Ama Erden Kıral bazı ezberlerine keşke sadık kalsaydı ve başkalarını taklit etmeseydi dememek de mümkün değil.

(*) Erden Kıral’ın ‘Vicdan’ı çekmeden önce söylediği rivayet edilen bir söz.

 

Vicdan

Erden Kıral Oyuncular: Nurgül Yeşilçay, Murat Han, Tülin Özen, Nazan Kesal, Rıza Sönmez, Nihan Okutucu, Murat Gürvardar, Şener Köklükaya, Atilla Akarsu, Emine Sivri

 

***

Parodinin sınırları

‘Tropİk Fırtına’ Tarantino ve Rodriguez’in son filmleri gibi, başka sözde filmlerin (‘sözde’ sözcüğüyle PKK veya Ermenilere dair bir şey kastedilmemektedir) fragmanlarıyla başlıyor. Bunlar seyredeceğimiz filmde oynayan oyuncuların asıl projelerine dolayısıyla personalarına dair bir fikir veriyor bize. Kimi zor karakterlerin ve riskli rollerin adamı, kimi macera filmlerinin maçosu, kimi tuvalet komedilerinin vazgeçilmez oyuncusu, kimi hip-hopçu falan… Hepsi de bir şekilde abartılı ve dolayısıyla da komikler.

 

RÜZGÂR GİBİ GEÇİP GİDİYOR

Filmin derdi de bu zaten; Hollywood’da oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı kim varsa hepsiyle alay etmek, sektörün klişelerini tiye almak. Fakat bu klişeleri tiye almak da klişeleşmiş bir şey öte yandan. Yani oyuncuların narsisistliği, yapımcıların paragözlüğü, en bi maço geçinenin aslında gay olduğu pek bilinmedik veya söylenmedik şeyler değil. ‘Tropik Fırtına’ kısa sürede cephanesini tüketiyor ve sıradan bir macera filmine doğru evriliyor. Konu ise şöyle: Vietnam’da geçen bir savaş filmi çekilirken, oyuncular uyuşturucu yetiştiricileri tarafından gerçek askerler sanılır ve esir alınıyor. Yani hayat sanatı taklit ediyor.

Film bazen gerçekten eğlendiriyor. Robert Downey Jr. özellikle Oscar’ı ne tip roller alır konusunda söylev verirken başarılı. Ama sonuçta ‘Tropik Fırtına’ rüzgâr gibi geçip gidiyor belleklerden.

 

Tropik Fırtına: Al Bakalım

Orijinal Adı: Tropic Thunder Yönetmen: Ben Stiller Oyuncular: Ben Stiller, Jack Black, Robert Downey Jr., Brandon T. Jackson, Jay Baruchel, Danny R. McBride, Steve Coogan Türü: Aksiyon, Komedi Ülke: ABD

 

***

Metro kasabı

O kadar kanlı ve karanlık olmasına rağmen ‘Dehşet Treni’ sonuçta uzun bir reklam filmi seyretmiş duygusu veriyor insana. Kamera açıları, görüntülerin sterilliği (kanlı olsalar bile) en çok reklam filmlerine benziyor. Konu da sonuçta hiçbir yere oturmuyor. Meğer yeraltında yaşayan canavarlar varmış da dünyanın düzeninin sağlanması için bunların beslenmesi gerekiyormuş ve birileri bu işi yaparmış. Bunun nasıl bir metafor olduğu üzerine kafa patlatıp, anlamlı bir sonuca varmak mümkün isterseniz ama niye isteyesiniz ki?

 

Dehşet Treni

Orijinal Adı: The Midnight Meat Train Yönetmen: Ryuhei Kitamura Oyuncular: Bradley Cooper, Leslie Bibb, Brooke Shields, Vinnie Jones, Roger Bart, Tony Curran Türü: Gerilim Ülke: ABD