Taraflar arasında barış görüşmelerine başlanması, dünyadaki en kötü insani krizin çözülmesi için umut ışığı oldu. Fakat Yemenli kadınların kendi seslerini duyurmalarına imkan tanınmaması, barış süreci açısından oldukça endişe verici.

Kadınlar sesini duyuramıyor
Fotoğraf: Depo Photos

Fatma Jaffar

2023’ün Mart ayında Suudi Arabistan ve İran, yıllar süren gerilimin ardından diplomatik ilişkileri yeniden canlandırmak üzere anlaştı. Anlaşma, Yemen’de sekiz yıldır süren ve ülkeyi perişan eden savaşın bitmesi için umut kaynağı oldu. Süregelen krizde Suudi Arabistan’ın da, İran’ın da büyük rolü var. Ülkeyi yöneten resmi hükümet hâlâ uluslararası düzeyde meşru kabul ediliyor ve kuzey kesimlerde fiili güce sahip Husiler ile savaşıyor. Son zamanlarda gördüğümüz esir takasları da barışa dair umutları güçlendirdi.

Birleşmiş Milletler girişimi ile mümkün olan ve Nisan 2022’den bu yana süren ateşkes anlaşması, ülkede bir nebze istikrar yarattı. Hava saldırıları ve kara çatışmaları büyük oranda azaldı, sivil ölümleri büyük oranda önlenmiş oldu. Yemen’in başkenti Sana’a şehrine uçuşlar başladı, yakıt gemilerinin Kızıldeniz’de bulunan ve kısa süre öncesinde kadar Suudi abargosu altında olan Hüdayda Limanı’na girişine izin verildi. Ateşkes sayesinde geçmişte erişimi zor olan Yemenlilere insani yardım malzemelerinin ulaştırılması da kolaylaştı.

Diğer yandan, müzakere süreci istendiği şekilde ilerlemedi ve ateşkes ekim ayında resmen sona erdi. Buna rağmen çatışmaların tekrar eski şiddetine dönmemesi de yüreklendirici bir gelişme oldu. Fakat bu riskin ortadan kalkması için bir an önce kalıcı barış antlaşması yapılmalı.

SAVAŞ ÜLKEYİ YERLE BİR ETTİ

2015 yılından bu yana süren kriz, Yemen’in meşru hükümeti ile Kuzey Yemen’de faaliyet yürüten Husi hareketi arasında başlayan çatışmalar ile patlak verdi. Bir sonraki yıl Yemen hükümetinin destek çağrısına cevaben ABD ve İngiltere destekli Suudi Arabistan - Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonu da savaşa dahil oldu. Aradan geçen sekiz yılda savaş, ülke ekonomisini yerle bir etti ve dünyanın en kötü insani krizine sebep oldu. Nüfusun üçte ikisine denk gelen 21 milyon insan, yaşamlarını sürdürmek için yardıma ihtiyaç duyuyor. Çatışmalarda 19 bin insan yaşamını yitirdi ve dört milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı.

Suudi koalisyona bol miktarda İngiliz ve ABD yapımı silah satıldı. Neticede sivilleri vuran saldırılar arttı. Krizin başından beri İngiltere’nin Suudi Arabistan’a yaklaşık 10 milyar dolarlık silah sattığı hesaplandı. Çatışmanın zirve yaptığı günlerde Suudilerin hava saldırıları hastaneleri, okulları ve sivillerin yaşadığı evleri vuruyordu.

Ülkeye yakıt, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaç malzemelerinin girişi engellendi. O sıralar küresel ölçekli gıda kıtlığı yaşanması durumu daha da kötüleştirdi ve ülke içinde temel gıdaya erişmekte sorun yaşayan insan sayısı iki katına çıktı. Birçok insan gündelik ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak noktaya geldi.

Tüm yaşananlara rağmen Yemen’deki insani yardım faaliyetleri halen kaynak sorunu yaşıyor. Birçok kuruluş faaliyetlerini küçültmek ya da tamamen sona erdirmek zorunda kaldı. Şubat 2023’te yapılan zirvede, ihtiyaç duyulan 4.3 milyar dolar karşısında, yalnızca 1.2 milyar dolar taahhüt edilebildi.

Yemen’de yaşananları görmezden gelmeye devam edemeyiz. Uluslararası topluluk, silah satışlarıyla ve çatışan taraflara sundukları farklı desteklerle krizin sürüp gitmesini mümkün kılan ülkelere neredeyse hiç tepki vermedi.

KADINLAR SÖZ SAHİBİ OLMAK İSTİYOR

Nisan ayında yapılan görüşmelerde Suudi delegasyonu Sana’a’ya ulaştı ve Umman arabuluculuğunda yapılan barış görüşmeleri kapsamında Husi delegasyonu ile görüştü. Görüşme neticesinde henüz herhangi bir anlaşma imzalanmadı fakat görüşmelere devam edileceği haberleri ümitleri canlı tutmaya yetti. Suudi Arabistan ve Husiler arasındaki esir takasları ve İsviçre’de Birleşmiş Milletler aracılığı ile sürdürülen görüşmeler de olumlu karşılandı.

Fakat görüşmelerden kadınların ve diğer dışlanmış grupların uzak tutulması, endişeleri artırıyor.

Savaş bilhassa kadınları ve çocukları olumsuz etkiliyor. Yemen’de 10 milyon kadın ve çocuk, yaşamına devam etmek için insani yardıma ihtiyaç duyuyor. Yasal haklarına ve adalete, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişim konu olduğunda Yemenli kadınlar, dünyanın en adaletsiz sistemlerinden biri ile karşı karşıyalar. Üstelik durum kötüye gidiyor. Kısa süre önce alınan bir kararla ülkede kadınların hareket özgürlüğüne kısıtlamalar getirildi ve kadınların yanlarında erkek olmadan seyahat etmeleri yasaklandı. Üstelik karar, kadın insani yardım görevlilerini de kapsıyor.

Tüm kısıtlamalara rağmen kadınlar temel yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasında hâlâ önemli rol oynuyorlar. Çocuk askerlerin topluma geri kazandırılması için programlar yürütüyor, insani yardım koridorları açıyor, kabileler arasındaki anlaşmazlıkları çözüyorlar. Bu sayede şimdiden savaş sonrasında kalıcı barışın tesisi ve iyileşme süreci için çalışıyorlar. Sekiz senelik krizin her safhasında Yemenli kadınların insani yardım faaliyetlerinde belirleyici rol üstlendiğini, kadın önderliğinde çalışan kuruluşların tüm kaynak sıkıntılarına rağmen en kırılgan durumdaki kişilere ulaştığını gördük.

Yemenli kadınlar şimdi müzakere masasında da söz sahibi olmayı talep ediyorlar. Kendi geleceğimizi, kendimiz belirleyebilmemiz ve Yemen’de bir sonraki kuşağın şiddet tehlikesinden azade büyüyebilmesi için sesimizin duyulmasını talep ediyoruz. Savaşta kaybettiğimiz sevdiklerimiz, evlerimiz ve hayallerimiz için, onur yeniden tesis etmek için müzakere masasında olmalıyız.

Sekiz sene süren savaş bizi yorgun düşürdü fakat hâlâ ümitli ve azimliyiz. Çatışmaya taraf olan herkesin bir an önce sürdürülebilir bir çözüme imza atması, Yemenliler için hayati önem yaşıyor. Barış süreci Yemenli kadınları, gençleri ve sivil toplumu kapsayan katılımcı bir süreç olmak zorunda. Yemen ancak bu şekilde, bir bütün olarak kendi güvenli geleceğini inşa edebilir.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist