Beyda Yıldız, ilk romanında, ölüm, kayıp, hatırlama gibi evrensel temaları, akıcı bir dille, sürükleyici bir kurguyla, duygu ve düşünce yoğunluğuyla işliyor.

Kalbimize gömemediklerimiz
Duasız ve Törensiz, Beyda Yıldız, Everest Yayınları, 2023

Yusuf Kerem HAŞİMİ

Sevdiğiniz ama çok erken kaybettiğiniz birini yaşatmak için ne yaparsınız? Birileri onu hatırladığı sürece ölmediği söylenir ya hani insanların, ömrünüzü, sevdiğiniz ölünün her ânını hatırlamaya adamak onu yaşatmaya yeter mi? Yoksa yaşamdan sizin de mi izinizi siler yavaş yavaş? Bir başkasına mı dönüştürür sizi?

Beyda Yıldız’ın Everest Yayınları’ndan çıkan ilk romanı “Duasız ve Törensiz”in başkarakteri Neval, tam da bunu yapmaya çalışıyor. Kendi hayatını en düşük seviyede yaşarken, erken yaşta kaybettiği ilk aşkı Hasan’ı hatırlamaya, anlattığı her hikâyeyi zamana işlemeye, anılarının arasında onu bulmaya adıyor kendini. Öyle ki bir zaman sonra ona dönüştüğünü hissetmeye başlıyor.

“Bazen bir elli sekizlik boyumun içine bir yetmiş dokuzluk gövdenin yerleştiğini, nefes almak için sıkıştığın yerden çıkmaya çalıştığını hisseder gibi oluyorum. (…) Böyle vakitlerde bedenimin değişmeye başladığı zannına kapılıyorum. Sana dönüşüp dönüşmediğimi ya da senin bana dönüşüp dönüşmediğini görmek için banyoya koşup aynaya bakıyorum,” diyor Almanya’da, hasta yatağında kaleme aldığı satırlarda misal.

“Duasız ve Törensiz” Siirt’in Dağdöşü köyünden başlayıp İstanbul ve Almanya’ya uzanan bir ölüm, yas ve hatırlama hikâyesi. Romanın anlatıcısı ve başkahramanı Neval, çocukluk arkadaşı ve ilk aşkı Hasan’ın ölümünü kabullenemeyen, onu aramaktan vazgeçmeyen, onu hatırlamak için yaşayan bir kadın.

Beyda Yıldız onun hikâyesini zamanın içinde ileri ve geri hareket ederek, parça parça aktarıyor okura. Duygusal bir yapboz gibi. Önce çerçevesini çizdiği bir ilişkinin içini dolduruyor yavaş yavaş. Neval ve Hasan’ın çocukluklarını, birlikte göğüs gerdikleri sıkıntıları, zaman içinde aralarına giren mesafelere rağmen süren dostluklarını, Hasan’ın ölümünden sonra Neval’in yaşadığı travmayı ve bununla baş edemeyişini etkileyici bir dille anlatıyor. Roman farklı zaman dilimleri arasında gidip gelse de her bölüm Neval’in ağzından Hasan’a bir sesleniş niteliğinde. Hatırladıklarını ona da hatırlatmaya, bir anlamda bir ölünün hatırasına can üflemeye çalışır gibi.

“Duasız ve Törensiz” temelde bireysel bir travmaya odaklanıyormuş gibi görünse de onun ardında yatan daha geniş ölçekli sorunları da gözden kaçırmıyor. 80’li ve 90’lı yılların siyasi ortamını, o günlerin ülkenin bir bölgesinde yaşayan çocuklar üzerinde bıraktığı etkileri didaktik siyasi ve toplumsal analizlere hiç girmeden, bir fotoğrafın hafif flu ama neyin ne olduğu seçilen arka planı gibi yediriyor hikâyeye.

Yazar, Neval ve Hasan’ın birlikte gittikleri bölge yatılı okulunun farklı çocuklar üzerindeki farklı travmatik etkilerini de yine hikâyenin ana akışını sekteye uğratmayacak bir incelikle romanına yerleştirmeyi başarıyor. Bir yas hikâyesini Türkiye’nin yakın tarihindeki önemli olaylarla, çeşitli şair ve yazarların eserleriyle, gerçek mekânlar ve tarihlerle harmanlayarak okura sunuyor.

Beyda Yıldız, ilk romanında, ölüm, kayıp, hatırlama gibi evrensel temaları, akıcı bir dille, sürükleyici bir kurguyla, duygu ve düşünce yoğunluğuyla işliyor.