Çadırları yakanların alevi, adeta benzin buharı ile buluşmuş ve ülke çapında bir patlamaya neden olmuştu. Ağaç, park, özgürlük, demokrasi ve bazı sosyolojik kavramlar aynı anlamı taşıyan ama yazılışları farklı olan sözcükler haline dönüşmüştü. Gündem neredeyse tamamen hızlıca siyasallaşıyor, toplumsal tepki alışılmış kalıpları yıkarak ilerliyordu. TMMOB de yeniden boyut kazanan gelişmelerin içerisinde kendi doğrularını ülkemizin geleceği için belirginleşen toplumsal ihtiyaçlar ve doğrular ile buluşturmaya devam ediyordu.

Kamusal-toplumsal sorumluluklar ve TMMOB

DERSİM GÜL - TMMOB Genel Sekreteri

Cumhuriyet ile hesaplaşmanın ve kentsel kamusal alanları ranta açma siyasetinin ürünü olan bir proje ile Gezi Parkı’nın yıkılıp yerine Topçu Kışlası ve AVM yapılacak olması yeni bir tarihsel sayfanın aralanmasına neden oldu. Açılan bu yeni sayfanın üzerinde belirginleşen yazılar hâlâ çözümlenmeye ve anlamlandırılmaya çalışılıyor. Ülkece yaşadığımız ve pek alışık olmadığımız o karmaşık süreç hâlâ çok yönlü sonuçlar üretmeye devam ediyor. TMMOB ve meslek kuruluşlarını etkisizleştirmek için yapılması planlanan kanun değişikliği ile ilgili değerlendirmeler yaparken biraz geriye ve Gezi’ye gitmekte fayda var…


'NE OLMUŞTU'NUN KÜÇÜK BİR KISMI

2013 yılının tam ortası.

Dünya çapında yaşanan gelişmeler ve ülkemizdeki siyasal gidişat yoğun ve hızlı bir toplumsal tepki birikimine işaret ediyordu. Emperyalizmin bölgedeki planlarıyla uyumlu dış politikadan, kamu idari yapısında başlatılan dönüşüme, yaşam tarzını formatlamaya dönük müdahalelerden baskı ve şiddet uygulamalarının yoğunlaşmasına kadar çok fazla gelişme içe içe geçmiş halde…

TMMOB’ye gelecek olursak… 2011 yılında başlayan kamu idari yapısındaki dönüşüm ile bazı bakanlıkların birimleri TMMOB’nin yasal görevleri ile donatılmıştı. İdarenin giderek merkezileşmesine paralel olarak kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kamusal yetkiler taşıması da sorun olarak görülüyordu. 2007’de Abdullah Gül’ün talimatı ile rapor hazırlayan Devlet Denetleme Kurulu, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının tasfiye edilmesini öneriyordu. 2009 yılında yayımlanan raporun ardından iktidarın ajandasında özel bir TMMOB gündemi de oluşmuştu. TMMOB’nin yetkilerini budayan hatta tasfiyeye uzanan girişimler ardı ardına gündeme getiriliyordu. Anayasa ile çelişen kanun değişiklikleri aracılığı ile TMMOB’nin tasfiye süreci parça parça işletiliyordu. 2012 yılında hazırlanan bir taslak ile TMMOB etkisizleştirilecekti. TMMOB de yasa değişikliği yoluyla yapılmak istenen müdahaleye karşı mücadele kararı almıştı. Eylemlilik süreci sonunda 30 Ocak 2013 tarihinde TMMOB ve oda başkanlarından oluşan heyet Çevre ve Şehircilik Bakanı ile görüşmüştü. Bakan, görüşmede konuyla ilgili “şüyuunun vukuundan beter olduğu”nu söylemiş ve müdahale süreci bir süreliğine durdurulmuştu. Birkaç ay içerisinde yeni bir yasa değişikliği hazırlığı içerisinde olunduğu bilgisi TMMOB kurullarını hareketlendirmişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, verilen bir soru önergesine 19 Nisan 2013 tarihinde verdiği yanıtta, herhangi bir yasa değişikliği çalışmasının yapılmadığını ifade etmişti.


İSTANBUL'DA NELER OLUYOR; GEZİ PARKI VE TMMOB

TMMOB birimleri, sendikalar, demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve derneklerin 2012 yılında oluşturduğu Taksim Dayanışması projeden vazgeçilmesi için mücadele yürütüyordu. 2013 yılı mayıs ayının son günlerine doğru ivme kazanan proje çalışmalarına karşı tepkiler de büyüyordu. TMMOB de projenin taşıdığı hataları ve hukuka aykırı adımları kamusal yarar penceresinden tartışmaya açıyor, raporlar ve hukuksal itirazlar ile gerçekleri açığa çıkarıyor ve yetkilileri göreve davet ediyordu. Anayasa ve kanunların tanıdığı yetkiler ile kamu-toplum yararını savunan gelenek, İstanbul’da bulunan TMMOB birimlerine zorlu bir görev veriyordu. TMMOB kadroları da bu görevi layıkıyla yerine getirmek için tüm yurttaşlarımızın ortak alanı olan ve yok olma tehdidi altındaki kamusal mekânlarımıza sahip çıkmak için gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyordu. TMMOB, Gezi Parkı ve civarında yapılmak istenen dönüşümün hem kente hem de demokrasiye vereceği zararları İstanbullular ile omuza omuza gündeme getirmekten çekinmiyordu. Taksim Dayanışması, Gezi Parkı’na ve İstanbul’a sahip çıkarken Türkiye’nin genel gündemi parkın içerisine adeta ateş gibi düşmüştü. Çadırları yakanların alevi adeta benzin buharı ile buluşmuş ve ülke çapında bir patlamaya neden olmuştu. Ağaç, park, özgürlük, demokrasi ve bazı sosyolojik kavramlar aynı anlamı taşıyan ama yazılışları farklı olan sözcükler haline dönüşmüştü. Gündem neredeyse tamamen hızlıca siyasallaşıyor, toplumsal tepki alışılmış kalıpları yıkarak ilerliyordu. TMMOB de, yeniden boyut kazanan gelişmelerin içerisinde kendi doğrularını ülkemizin geleceği için belirginleşen toplumsal ihtiyaçlar ve doğrular ile buluşturmaya devam ediyordu.

Ülkenin okumuş çocukları Gezi sürecinde, aldıkları eğitim ile edindikleri birikimi ülkemizin ve halkımızın yararına sunmak için en iyi bildikleri şeyi yapıyordu. “Bilimi ve tekniği, emperyalizmin ve sömürgenlerin değil, emekçi halkımızın hizmetine sunmak için her çabayı güçlendirerek sürdürme yolunda inançlı ve kararlıyız” diyen TMMOB eski Başkanı Teoman Öztürk’ün izinden gidiyorlardı. Üstelik tüm bunlardan dolayı başlarına gelecek olumsuzlukları da göze alarak. Üstelik bir de önlerinde iktidarın rant projelerine ortak olarak, alkışlayarak, hizaya geçerek çeşitli “imkânlardan” sınırsız şekilde faydalanmak gibi bir yol da varken…

GEZİ'NİN İNTİKAMI: İMAR KANUNU ÜZERİDEN TMMOB’YE DARBE VURULUYOR

Gözünü, ağzını ve kulağını kapatmayan TMMOB’ye bunun bedeli ağır ödetilecektir. Toplumun yanında saf tutan TMMOB’ye “ders verme” zamanı gelmiştir. Açılan davalar, kamuoyu ve ilgili kurumlara sunulan bilimsel, teknik raporlar, sempozyumlar, kongreler, basın açıklamaları, eylemler… 70’li yıllardan itibaren gelişerek etkinlik kazanan toplumcu çizgi, varlığını yok etmeye yönelik gelişen saldırı dalgası karşısında büyük sınav verecektir. TMMOB kadroları kolları sıvamıştır.

2013 yılı, 9 Temmuz’u 10 Temmuz’a bağlayan gece yarısı, 6495 Sayılı torba kanuna AKP’li vekillerce son dakika önergesi verilir. Bir gece yarısı operasyonu ile 3194 Sayılı İmar Kanunu'na ekler yapılır ve TMMOB’nin kamusal denetim yetkileri budanır. Değişiklik ile TMMOB’nin kamusal yetkileri başka bir kanunda düzenlenen bir madde ile gasp edilir. Dönemin Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, görüşmeler sırasındaki sözlerini hatırlayacak olursak operasyonu daha iyi anlamış oluruz; “Bu gece belki de bu parlamentoda artık git gide diktatörleşen bir rejimin meslek odaları üzerinden sarı öküzü talep etme gecesidir…”

Süreç, İmar Kanunu üzerinden vurulan darbe ile sınırlı kalmayacaktır. Arkası hızlıca gelir… 12 Eylül darbecilerinin dahi akıl edemediği düzenlemeler yoldadır. 2013 ve 2014 yıllarında, TMMOB ve bağlı odalarına hangi bakanlık tarafından idari ve mali denetim yapılacağına ilişkin Bakanlar Kurulu kararları alınır. Bu kararlara karşı hukuksal süreçler de TMMOB tarafından başlatılır. 2014 Aralık ayında kanunla düzenlenmesi gereken usuller bir tebliğ ile yayımlanır ve TMMOB’ye idari mali denetim adı altında yeni bir baskı süreci başlatılır. 2015 yılı ocak ayında adı İmar Kanunu ile başlayan bir torba kanun gündeme gelir. Torba içerisine TMMOB’de atılmıştır. Bunun üzerine 14 Şubat 2015 yılında TMMOB Olağanüstü Genel Kurulu toplanır ve direnme kararı alınır. Söz konusu girişim 7 Haziran seçimleri süreci içerisinde TBMM gündemine gelmez ve geri çekilir.

2016 yılında iktidarın sopası bu defa bakanlıklar aracılığı ile TMMOB’nin üzerindedir. Kimya Mühendisleri Odası, idari mali denetim adı altında hukuksuz girişimlere muhatap olur, süreç sonunda Oda Yönetim Kurulu görevinden alınır. TMMOB’ye adeta rest çekilir. TMMOB mahkeme kapısında doğru bildiğini kısa ve net şekilde söylemeye devam eder: “Görevimize devam edeceğiz!”

BİTMEDİ...

2017, 2018 ve son olarak 2020 yılı içerisinde geçtiğimiz günlerde gündeme getirtilen TMMOB Kanunu değişiklik girişimleri de başka bir yazının konusu olsun.

Son söz olarak: “Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek…”