Kapital’in ilk üç cildinde içeriği nihayete kavuşturulmuş bir devlet teorisi yok. Heinrich Birinci ve Üçüncü Ciltler üzerinden devlet biçimine dair bir perspektif oluşturur. ‘Devlet ve Sermaye’ başlığını açmadan tarihsel arka planı irdelemek gerekir

Kapital ve devlet

KANSU YILDIRIM

Kapital’e girizgah niteliğinde çok sayıda eser bulunmaktadır. Genellikle didaktik ve betimleyici nitelikte olanlardan farklı olarak Michael Heinrich’in “Kapital’e Giriş”i bu eserlerden farklı bir yerdedir. Söz konusu farkları iki temel noktada irdelemek mümkündür. İlki, Heinrich, Kapital’e ve Marksizmin yorumlarına belirli bir eleştirel mesafeyle yaklaşır.

Geleneksel Marksist dünya görüşünün (Wertanchauungsmarxismus) “pek çok indirgemeciliği eleştiriye konu oldu” diyen Heinrich, Marx’ın ekonomi politiğin eleştirisi üzerine çalışmasının “yeni okuması”nın eserinin temelini oluşturduğunu belirtir. Bu da Marx’ın teorisinin belirli bir yorumuna dayanarak gerçekleşir.

Diğer bir nokta, Heinrich’in kendisini Kapital’in ilk cildi ile sınırlandırmaması, ilk üç cilt üzerinden değer, emek, sömürü, kapitalist üretim süreci, faiz, kredi, kriz, burjuva toplumu, devlet ve komünizm başlıklarında bir tartışmaya girmesidir.
Kapital’in ilk üç cildinde içeriği nihayete kavuşturulmuş bir devlet teorisi yoktur. Heinrich ise Birinci ve Üçüncü Ciltler üzerinden devlet biçimine dair bir perspektif oluşturur. “Devlet ve Sermaye” başlığını açmadan önce tarihsel arka planı irdelemek gereklidir.

Heinrich, devlete ilişkin teorik tartışmalarda “alt yapı” ve “üst yapı” kavramlarının kullanışı üzerinden bir itiraz düşer. Marx, toplumun ekonomik yapısını, “hukuki ve siyasi üst yapının üzerinde yükseldiği gerçek temeller” olarak tanımlar ve maddi yaşam koşullarından kaynaklandığını yazar (sf 227). Marx’ın bu kavramları nadiren kullandığını belirten Heinrich, bu kavramlardan türeyen ekonomizm yaklaşımına karşı şunu söyler: “Marx, devlet ve hukukun kendilerinden hareketle kavranamayacağını, her zaman ekonomik ilişkiler zeminine dayalı olarak ele alınması gerektiğini vurgular” (sf. 228).
Heinrich’e ilaveten şu hatırlatmada bulunulabilir: Allen Oakley’in belirttiği üzere, Marx’ın “Modern Devlete İlişkin Bir Çalışma İçin Taslak Plan” çıkarması söz konusudur. Plan’da Marx’ın sivil toplum temelinde, devletin tarihsel seyrini iktisat bilimi analizlerinin dışında siyasal ve tarihsel bir yorumlayışının başlangıç nüveleri mevcuttur.[1] Devlet, toplumları ayakta tutan maddi ilişkilerin üretilmesinde ve düzenlenmesinde, toplumsal işbölümü bakımından üstlendiği roller ve görevler haricinde, üstyapısal kurumlar ve ilişkiler pozisyonuna yerleştirilmiştir.

İlerleyen dönemde Grundrisse’de devlet üzerine iki planın izlerine rastlanabilir. 1857 yılının Eylül ayında ilk planın öğeleri şunlardır: Burjuva toplumunun devlet biçiminde yoğunlaşması; “Üretken olmayan” sınıflar; Vergiler; Devlet Borcu; Kamu kredisi; Nüfus; Göç; Sömürgeler. 1857 Kasım’ında hazırlanan ikinci planın öğeleri (yerel ve uluslararası başlıklarda, içsel ve dışsal özellikleri açısından): Devlet ve burjuva toplumu; Vergiler-üretken olmayan sınıflar; Devlet borcu; Nüfus; Sömürgeler. Kısacası, daha yapısal bir hat belirgindir.[2] Kısacası, devlete ilişkin yapısal bir hat belirginleşir.

Heinrich, “Devlet ve Sermaye” bölümünde devletin yapısal analizinden ziyade belirli bir sınıfın hakimiyetindeki araçsalcı kavranışının bazı sorunlara yol açtığını vurgular: “[Araçsalcı yaklaşım] burjuva öncesi ve burjuva toplumsal ilişkileri arasındaki niteliksel farkları örter, yalnızca toplumun farklı sınıflara bölünmesini öne çıkarır” (sf. 231). Ne var ki, “devlet analizi, bu sınıfların birbiriyle ilişkisi ve sınıf ilişkilerinin yeniden üretiminin özgül biçimi ile ilişkilendirilmelidir”. Çünkü “ burjuva toplumunda üretimden kaynaklanan sınıflar arasındaki egemenlik ilişkisi burjuva öncesi toplumlardan tamamen farklıdır” (sf. 232): Burjuva toplumunun siyasal biçimi, burjuva devleti, kendine has nitelikler taşır.

Devlet politikaları daima genel çıkar tespiti ve bu çıkarın uygulanması için önlemler gerektirir (sf. 238). Refah devleti biçiminde emek gücünün yıkımını engelleyen, sosyal güvenlik politikalarıyla yapısal risklere karşı güvenceye alan (sf. 236) devlet, ücretli emekçiler olarak işçilerin mevcudiyetini de garanti eder; işçi sınıfının sermayeye tabi durumunu sürdüreceğinden sermayenin çıkarınadır (sf. 237).

Kapitalist genel çıkarın korunması söz konusu olduğunda, devlet politikaları nüfusun büyük çoğunluğuna diktatöryel araçlarla da dayatılabilir (sf. 240). Bu da farklı bir devlet biçimi anlamına gelir. Heinrich, demokratik karar alma kurumlarına uzun süreli baskının, düşünce özgürlüğü ortamının daraltılmasının kayda değer bir maliyet yarattığını, kapitalist genel çıkarın sağlanmasını engellediğini not düşer.

Devlet politikaları en önemli sermaye fraksiyonları arasında, genel kapitalist çıkara ilişkin konsensüsün ötesinde alt sınıflar arasındaki meşruiyetini de sağlamalıdır (sf. 239). Meşruiyetin sağlanamaması ve/veya zayıf olması baskı aygıtının daha kapsamlı hale gelmesi demektir (sf. 240), bu da kapitalist genel çıkarı uzun vadede sekteye uğratır: “Askeri diktatörlük ve benzeri rejimler bu nedenle gelişmiş kapitalist ülkelerde daha ziyade istisnadır”.

Devlet biçiminin (yoğun baskı veya rıza) kapitalist genel çıkarı gözetmesinin arkasındaki neden, “devletin maddi temelinin” “doğrudan sermaye birikimine bağlı” olmasıdır ve “hiçbir hükümet bu bağımlılığa aldırmazlık edemez” (sf. 242).

•••
Heinrich’in eseri betimleyiciliğinin dışında yürüttüğü tartışmalar ile sadece basit bir Kapital’e giriş çalışması değildir. Çevirmeni Koray Yılmaz’ın notundan anlıyoruz ki, Türkiye’nin değerli Marksistlerinden Nail Satlıgan bu eserin dilimize kazandırılmasını istemiştir.

[1] Allen Oakley, The Making of Marx’s Critical Theory - Bibliographical Analysis, London: Routledge and Kegan Paul, 1983;
[2] E. Ahmet Tonak, “Kapital’in Planı ve Kapitalist Devlet Üzerine Bir Not”, Kapital’in İzinde içinde, der. Nail Satlıgan, Sungur Savran, E. Ahmet Tonak, İstanbul: Yordam, 2012, s. 44-45.