Kara mizah ürünlerinden kahkaha tetikleyici anlatımların beklenmemesi gerektiğine vurgu yapan Esen Yel’in yeni romanı ve öykülerini okuyarak, değişenler kadar değişmeyenleri, dönüşenler kadar dönüşmeyenleri de fark edeceksiniz.

Kara mizahtan kahkaha beklenmemeli
Esen Yel (Fotoğraf: İrfan Seyrek)

Kadir İNCESU

Esen Yel, Efeakademi Yayınları tarafından yayımlanan yeni romanı “Kalmera’dan Savaştepe’ye Cumhuriyet’in Çocukları” ve yeni öykülerinin yer aldığı “2023” ile çıktı okurlarının karşısına…

“Kalmera’dan Savaştepe’ye Cumhuriyet’in Çocukları”, “dünyayı yeniden yaratmak” isteyen köy çocukları Esen Yel ve arkadaşlarının okuma mücadelesini anlatıyor. Gerçeğin odağında şekillenen romanı yalnızca yetişkinler değil çocuklar ve gençler de okumalı.

“Komünistleri Tanıyan Köpek” adlı öykü kitabıyla tanıdığım Esen Yel’in yeni öyküleri için en iyi tespiti “Dünya dönüşüyor, Türkiye dönüşüyor, yazar dönüşüyor” diyerek kızı Esin Esen yapmış. Esen Yel’in yeni romanı ve öykülerini okuyarak, değişenler kadar değişmeyenleri, dönüşenler kadar dönüşmeyenleri de fark edeceksiniz.

"Kalmera’dan Savaştepe’ye Cumhuriyet’in Çocukları" ve "2023 Öyküleri"
Esen Yel
Efeakademi Yayınları, 2023

“Yirmi birinci yüzyılın bilimsel beyin kodlarının ışığında yazıldı” dediğiniz “2023” adlı kitabınızda yer alan öykülerinizin “temel” özellikleri neler?

Sapiensin bugüne doğru evrimleşmeye başladığı tarih, milyon yıllar öncesi. Bu gelişim düz bir çizgide olmuyor. ‘Bir adım ileri iki adım geri’ mutasyonlarıyla sürüp geliyor. Ancak binli yıllarda iz bırakmaya başlıyorlar. Kırk binli yıllarda kimi toplulukların mağara duvarlarına renkli resimler yaptığını biliyoruz. Müzik giriyor yaşamlarına. Bugün elimizde belgeleri olmayan öyküler giriyor. Giderek topluluklar oluşuyor. Hep gelişerek dönüşerek. Ve durmuyor zaman. Göbeklitepe, Sümer, Ortadoğu, Mısır, Eski Yunan, Roma. Ortaçağ… Gerçek ötesi sanal soslara bata çıka geliyoruz rönesansa, reformlara. Tünelin ucu görünüyor ya artık. Yürüyor yeni devrimlere sapiens. Geride kalanlara kimse aldırmıyor. Bir yerlerde paratoner kullanılırken, bir yerlerde yıldırım çarpmaması için bilinmezlere yakarışlar sürüyor. Ve bilim kilisenin çanını çatlatıyor. 21. yüzyılda makas iyice açılıyor. Bilim, bilimdışı olanı solluyor. Bilim, sapiensin yaşam biçimini hızla dönüştürüyor. Sanatın, sanatçıların bu dönüşümü ıskalamamaları gerek. “2023 Öyküler”, bu dönüşüm için farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Hemen her öykü bilimselliğin bir yerlerine dokunuyor. Çok gür sesle olmasa bile okuyanlara da “laf atmayı” deniyor.

Bu öykülerin “Komünistleri Tanıyan Köpek” ve Zıkkımın Peki” adlı kitaplarınızdan dil, kurgu, içerik olarak ayrıldığı yerler neler?

“Zıkkımın Peki”, Ankara yıllarımda Yenigün gazetesinin mizah sayfasına yazdığım öykülerden oluşuyor. Elli kadar mizah öyküsünün on beşini kitaba almış, kalanını yakmıştım. Dönüp arkama bakmayayım diye. Güncel konuların mizahı yapılıyordu. Geniş kitlelere seslenme amacı güttüğü için espriler pek de nitelikli olmuyordu kimi durumlarda. Bu nedenle her yeni baskıda, beğenmediğim öykülerin yerine yenilerini koydum. Kimilerini yeniden yazdım konuya dokunmadan. “Komünistleri Tanıyan Köpek”, 12 Mart döneminin öyküleri. Bir yıl kadar konuk olmuştum 12 Mart’ın Kazıkiçi Bostanları’ndaki konukevine. Verimli bir ortamdı sanki. Bu ortamın vurgununu yemiş, duyumsamış insanlar da kitabın okuyucusu olmuşlardı. Dört ayda iki baskı yapmıştı. Asıl kara mizah bu kitaptaki öykülere yakışmıştı. Bilinçli olarak kurgulanmış mizah öyküleriydi diye düşünüyorum. Bu öyküler de, kitaplaşmadan önce DİSK’in Politika gazetesinde yayımlanan öykülerdi. Kara mizah, sanayi devrimi başlarında toplumların uyum sorunları yaşadıkları bir dönemde gerçeküstücü akımlarla birlikte ortaya çıkıyor ve bu unvanı alıyor. André Breton ve arkadaşları belli kurallar koymuşlardı kara mizah türü için. Breton ve arkadaşlarına göre güldürme amacı aranmayacaktı. Acıları, kötü ve haksız oluşumları ele alacaktı. Eleştiriler vurucu olacaktı. Hatta umudu bile ezip geçmeliydi. Bu biçimiyle uygulanması biraz güç gibiydi. Bu biçimiyle… “Zıkkımın Peki”nde de, “Komünistleri Tanıyan Köpek”te de, 2020 basımlı “Dünyanın Oryantal Dönüşü”nde de böyle bir kullanım yok. Acı var, kötülük var, hüzün var. Eleştiri var. Ama en azından umudun ölgün ışığı, gizli kokusu duyumsanabiliyor. Gerçeküstü gibi algılanabilecek yerler bir mesaj barındırıyor. Sözgelimi “Komünistleri Tanıyan Köpek” öyküsündeki gerçeküstü gibi algılanabilen yerler, dönemin kara yüzünü anlatır. Kimi kez düşük dozajlı bir buruk gülümseme. Bu özellikleri baştan sona taşıması gerekmiyor. 2023’te kara mizahın dokundurmalarının, öykülerin sayfaları arasında bir ajan gibi dolaştığını söylesek abartı olmaz sanırım. Deneyim arttıkça dil, kurgu içerik de nitel olarak iyiye doğru gidiyor. Konulara bakış açınız genişliyor. Sayfalarınıza felsefe esintileri giriyor. Mesajlarınızı daha sağlıklı konuşlandırıyorsunuz.

70 yıllık bir yazın geçmişi olan Esen Yel, özellikle kara mizahın okurdaki etkisini nasıl değerlendiriyor? 

Yüzdesi düşük bir okur kitlemiz olduğunu kabullenmek durumundayız öncelikle. Mizahla kara mizahı ayrımlayabilecek okur sayısı konusunda bir şey diyemiyorum. En nitelikli okurun bile zorlanacağı bir konunun sınırlarını çizmek… Sınırları çizilmeli mi, tanımı yapılmalı mı? En azından kara mizah ürünlerinden kahkaha tetikleyici anlatımlar beklenmemeli. Kendime göre kara mizah olarak algıladığım üç kitap adı vereyim. Pierre Boileau’nun “Kafa Kol Bankası”, İsmail Kadare’nin “Ölü Ordunun Generali”, Aziz Nesin’in “Sen Gara Değilsin”… Haldun Taner’in “On İkiye Bir Var” öyküsü, kültürel dozu yüksek bir kara mizah üretimi. “İznikli Leylek” öyküsü biraz gülümseten bir çalışması yazarın. “Başka kara mizah örneği yok” anlamına gelmesin… Hemen aklıma geliveren örnekler bunlar.

“Aşk Hiç Uzaklarda Olmadı” adlı öykünüzde öykünün kahramanı çilli kıza dediğiniz gibi, “Kırın geleneğin eğri büğrü boynuzlarını” mı demek istediniz öykülerinizle? 

Evet, kesinlikle. Tam da böyle demek istedim. Demek istediklerim de okurca anlaşılabiliyorsa bunlar da birer kara mizah malzemesi sayılmaz mı?

“Cumhuriyetin Çocukları” romanınızda da olan “Kilim Desenli Çoban Çantası” öykünüz güzel sırlar barındırıyor. Peşine düşülesi sırlar… İnsanların mutluluk oyunu oynadığı bir ortamda Esen Yel ve arkadaşları hangi gücün etkisiyle hayallerinin peşinden gitme cesaretini gösterebildiler?

 Okulun altı yüz dönümlük bir çiftliği var. Çiftliğin kimi işlerine öğrenciler de katılıyor. Bir yakınlık duyuluyor bu topraklara. Otuz bin ciltlik kitaplıkla çiftliği benimsiyorlar. Bunlar öğrencilerin gelecek çizgilerini belirlemede işe yarıyor. Kâhyayla röportaj yapan dört öğrencinin de gözleri yükseklerde gibi sanki. Kilim desenli çoban çantasını taşıyan kız bir simge. Donanımlı bir genç öğretmen simgesi. Köy enstitüleri döneminin idealist öğretmeni… Ve çantanın içindekiler! “Sosyal Mücadeleler Tarihi”, Sabahattin Ali’nin “Sırça Köşk”ü, şiirler… Bunlar hep güç kaynakları. Dünyayı değiştirme araçları.