Kuş olmak istersin Karadeniz’de. Çulluk, yaban güvercini, sarı asma, karatavuk, atmaca, arı ya da sayısız kuşlar içinde herhangi biri. Aşağıda akarsular...

“Nasıl görkemli bir kuştu babam
kanatlarının gölgesinde serinlerdi güneş...”

Kuş olmak istersin Karadeniz’de. Çulluk, yaban güvercini, sarı asma, karatavuk, atmaca, arı ya da sayısız kuşlar içinde herhangi biri. Aşağıda akarsular... Hele kadim sularıyla Fırtına Vadisi. Yayını, alabalığı, sazanı... Cenzi, kestane, böğürtlen, ıhlamur...
Karadeniz’de, tam ‘insan yeşilin neyi olur’ diye sorarken kendine, varmaya başlarsın hayatı hayat yapan sırra. Gökyüzüne kurulmuş, insan sıcağı o evlerden birinde olmak istersin... Su bulutlarında ürpermek, dere kıyılarında kırmızı benekli deniz alalarına dokunmak, ormanlardan, çay tarlalarından, fındık ağaçlarından süzülerek denize karışmak istersin. Ve horon vurmak istersin sevince, aşka... Çünkü aklın ve inadın ve doğa ile başa çıkmanın şaşırtıcılığı kocaman kahkahalar oluverir.
Yıllar önceydi... Bir yüzyılı ağaçlarla birlikte ağaç gibi kök sala, çiçeğe dura yaşamış Emine Nine, karşı yamaçtan ulaşan tulum sesine eşlik eder gibi “biz gideceğiz de bu ormanlar yine duracak” diyor, “helali hibe olsun hazzını bilene".
Geçen hafta insanlar aktı Fındıklı Meydanı’na. “...hazzını bilen” insanlar. Yaylalardan, Gürsü’den, Arılı’dan, Meyvalı’dan, Hora’dan, Yenimahalle’den, Aksu’dan, Tatlısu’dan, Beydere’den, Aslandere’den, Çağlayan’dan, İkizdere’den, Artvin’den, Çamlıhemşin’den, Pazar’dan, Rize’den, Arhavi’den, Hopa’dan... Hayatlarına, kültürlerine, ormanlarına, sularına, çiçeklerine, balıklarına, geleceklerine, göz dikenlerine karşı. Mimarisi ile, ekolojik özellikleri ile, endemik bitki türleri ile birlikte yaşadıkları ve bu ülkenin en değerli havzalarından biri olan coğrafyalarına ve iklimlerine sahip çıkacaklarını ilan ettiler. Çünkü yine ‘birileri’, HES (Hidro Elektrik Santralları) projeleri adı altında tam ondokuz noktaya santrallar ve regülatörler kurmaya hevesleniyor. Dereler kuruyacak, sular kirlenecek, gerilim hatlarından dolayı kuşlar için gökyüzü uçulmaz hale gelecek... Dinamitler, ağaç kesimleri, yollar-tüneller vadiyi yaşanmaz hale getirecek, yağmurlar azalacak, göçler başlayacak... Birileri zengin olacak. Üstelik ne için! Ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde birini bile karşılayacağı şüpheli bir enerji politikası için. Neye rağmen! Yok olacak canlı hayatı ve kültürel zenginliğe rağmen.
HES, ölüm gibi yalnız Karadeniz’i değil, bütün ülkeyi etkileyecek. Her şey bir yana halk istemiyor. Hangi temsiliyet, hangi iktidar anlayışı o insanları yok sayarak bu projeyi gerçekleştirme hakkını kendinde bulabiliyor.
“Ucu bucağı yok hayatın ve bu ormanın” diyor Emine Nine, “ölen ölmüş öbürünün de sahibi yok ki içeri alsın” ve ekliyor, “anlar mısın dediğimi, yoksa boşuna mı dil yürütürüm... Ağaç kesilir, yerinde çürür...”
İşte onun kırgınlığına, sitemine cevap veriyor oğullar, kızlar:
“İnsanlığın geleceğini tehdit eden, küresel ısınmayı hızlandıran, doğayı katleden, bizi yok sayan anlayışlara karşı... Karadeniz için, Türkiye için, dünya için...”