Karma eğitim karşıtlığı Bakan’ın açıklamasında görüldüğü gibi kimi zaman ailelerin demokratik bir talebi biçiminde; kimi zaman ise pedagojik argümanlarla gündeme gelse de, asıl mesele çoğu durumda olduğu gibi ideolojik tercihlerle ilgilidir.

“Karma eğitim” ateş altında

Fevziye Sayılan - Doç. Dr.

Memlekete “bahar” gelmedi. Sıcak ve “kurak” mevsimin ortasındayız, ortam boğucu gerçekten. Bir yanda geçim krizinin içinde bunalan toplum, kapıya dayanan açlık ve işsizlik, artan kadın cinayetleri, ülke kaynaklarının üstüne çöken “akbabalar”, giderek büyüyen toplumsal mutsuzluk ve kaygı ve bu arada hız kesmeden süren gerici hamleler. Hayat tarzı, gündelik hayat, toplumsal ilişkiler, eğlence-kültür sanat dünyası ve cinsiyet kimliklerine yönelik düzenleyici söylemler, baskı ve yasaklayıcı hamleler peş peşe geliyor. İktidar seçim kazanmanın avantajını kullanarak, aynı zamanda anaakım muhalefetteki dağınıklığı ve yönsüzleşmeyi de fırsat bilerek özellikle eğitim alanında hedef büyütmeye odaklanmış durumda. Bütün bu müdahale alanlarındaki gerici hamlelerin düğüm noktasında eğitim sistemi ve okullar var. 

Özellikle okul öncesi ve zorunlu eğitimin ilk evresine odaklanan dinselleştirme girişimleri öne çıkıyor; okulların dinsel çevrelerin istilasına açılması son ÇEDES uygulamasıyla da yeni bir evreye girmiş bulunuyor. Hem öğretim programları ve öğrenme ortamları olarak, hem de kültürel bir alan olarak okullar dinsel tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerine tamamen açılmış durumda. Diyanet’in açıkça eğitim politikasının ana kurucularından biri haline geldiği bu ortama, Milli Eğitim Bakanı “karma eğitim” çıkışıyla girdi. AKP iktidarı altında uzun zamandır karma eğitimi yozlaştırmayı ve ortadan kaldırmayı hedefleyen, okul müdürlerinin inisiyatifine bırakılan kız ve erkek öğrencileri ayrı sınıflarda ve koridorlarda toplamak, merdivenleri ve giriş çıkışları ve okulun çeşitli mekânlarını cins temelinde ayırıp bölme gibi karma eğitim karşıtı cinsiyetçi okul pratiklerinin yaygınlaştığını biliyoruz. Özellikle ortaöğretim düzeyinde, tüm “okulların imam hatipleştirilmesi” olarak tanımladığımız durumu eğitimciler uzun zamandır gündeme getiriyor. Eğitim sistemini bütün parçaları ve düzeyleriyle birlikte müfredattan, ders kitaplarına, yönetim süreçlerinden, okuldaki bütün kültürel ve sportif faaliyetlere kadar dinselleşmeye açan düzenlemelerle birlikte tek cinsiyetli okul sistemine geçmeye dönük bu sinsi adımların artık daha açık ve kesin biçimde karma eğitim ve sosyalleşmeye dayalı resmî okul kültürüne son vermeye yöneldiğini görmek gerekir. Bakan’ın açıklaması, tek cinsiyetli öğretimin okulöncesi ve zorunlu eğitimin ilkokul düzeyine kadar yaygınlaştırılmasına zemin hazırlamaya yönelik gibi görünüyor. 
Aynı zamanda kızların eğitim hakkı söylemini savunuyor görünen Bakan’ın dindar muhafazakâr ailelerin karma okula yönelik tepkisini, demokratik bir talep olarak sunması dikkat çekiyor. İktidarın başlıca destekçilerinden olan gerici çevrelerin uzun zamandır sürdürdüğü karma eğitim karşıtlığı kampanyasının tezlerini kullanıyor Bakan. Dolayısıyla karma eğitim tartışması İktidarın eğitimi dinselleştirme stratejisinin bir parçası olarak gündeme geliyor. Karma eğitim yüzyıldan uzun bir zamandır gericilerin hedefinde. Karma eğitim kadınların toplumsal kamusal hayata katılma hakkının yanı sıra laiklik ve eşitlik düşüncesine ilişkin anlamları da içinde barındıran bir sembol çünkü. 

İçinde bulunduğumuz İslami coğrafyada karma eğitim toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve laikliğin sembollerinden biri olageldi. Tarihsel olarak ikisi bir arada eşzamanlı olarak ortaya çıktı ve karma eğitim kadınların toplumsal hayatın içerisinde yer alma ve görünür olma mücadelesinin sonucunda elde edildi. Laikliğin kazanılmasıyla birlikte, eğitim sisteminin toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili en kayda değer düzenleyici ilkelerinden biri oldu. Karma eğitim ilk olarak yükseköğretim düzeyinde Darülfünun’da kadın öğrencilerin fiilî mücadeleleriyle elde edildi. Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1924’te Öğretim Birliği Yasası ile ilkokullarda, 1927-28’de ortaokullarda, liselerde ise geleneksel-dinsel çevrelerin tepkisi nedeniyle ancak 1934-35 yıllarında hayata geçirilebilmiştir. Daha sonra 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’yla karma eğitim, Türk milli eğitiminin temel ilkelerinden biri olarak benimsenmiş ve 2000-01 öğretim yılında tüm okullarda karma eğitim zorunlu hale getirilmiştir. 19. Milli Eğitim Şûrası’nda karma eğitim resmen tartışmaya açıldı. Son müdahale (Eylül 2018) ile imam hatip liseleriyle, meslek liselerinde süren tek cinsiyete dayalı ayrışmayı norm haline getiren düzenleme ile karma eğitimi kaldırmaya dönük önemli bir adım atılmıştır. 

Karma eğitim karşıtlığı küresel ölçekte muhafazakâr çevreler ve fanatik dinsel gruplar tarafından benzer tezlerle sürdürülüyor. Karma eğitimin “akademik başarıyı düşürdüğü”, “kendini gerçekleştirmeyi engellediği”, “cinsel taciz ve ayrımcılık sorunları yarattığı” yönündeki görüş ve iddiaların dayanakların zayıf olduğu; bu tür tezlerin ampirik araştırmalarla desteklenmediği görülmektedir. Bilakis, kız çocuklarının ve kadınların eğitim sistemi içinde karşılaştığı ayrımcılık ve dışlanmanın panzehiri, cinsler arasındaki ayrışmayı mutlaklaştırmaktan ziyade, okul ve eğitim kurumlarındaki cins damgalı kültürel alışkanlıkların ve uygulamaların eril ayrıcalıkları destekleyen ve kızları ikincilleştiren yanının; okullardaki cinsiyetçiliği açıktan ve örtük olarak destekleyen yönetim ve öğretim pratiklerinin gözden geçirilmesini ve cinsiyetçilikten ve ayrımcılıktan arındırılmasını gerektirdiği görülmektedir. 

Karma eğitim karşıtlığı Bakan’ın açıklamasında görüldüğü gibi kimi zaman ailelerin demokratik bir talebi biçiminde; kimi zaman ise pedagojik argümanlarla gündeme gelse de, asıl mesele çoğu durumda olduğu gibi ideolojik tercihlerle ilgilidir. Tek cinsiyetli okul uygulamasıyla kızların eğitime erişiminin artırılacağına yönelik sahte eğitim eşitliği argümanları da dahil, akademik başarının artacağı, kız öğrencileri cinsel taciz ve şiddetten korumak gibi gerekçeler tek cinsiyetli okula geçişi meşrulaştırmak için ileri sürülmektedir. 
Çünkü sorun pedagoji ile değil, ideoloji ile ilgilidir. Karma eğitim karşıtlığını “ihanet” ve “sapıklık” söylemleriyle sürdüren, gerici odakların kadınlarla ilgili karanlık gündeminin bir parçası bu konu. 

Karma eğitimin norm olması nedeniyle bazı kız çocuklarının aileleri tarafından eğitimden mahrum bırakılması konusu önemli bir sorundur. Ancak “bu sorunun çapını büyütenler kimlerdir?” diye sormak gerekir. Karma eğitim sistemi içinde, özellikle 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin bir sonucu olarak kız ve erkek çocuklarının okullulaşma oranı 2013-14 öğretim yılında yüzde 99’a kadar çıkmıştır. Aynı dönemde ortaöğretim ve yükseköğretimde de liselerde yüzde 38 olan oranın yüzde 76’ya, üniversite ise yüzde 10 olan oranın ise yüzde 39’a ulaştığı görülmektedir (TÜİK, 2014). Bu nedenle Bakan’ın belirttiği gibi, “Ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum” diyenler olsa bile, kız çocuklarının eğitim sisteminin dışında kalmasının ana nedeni karma eğitim uygulaması değildir. Aksine karma eğitim konusundaki iktidarın ve gerici çevrelerin sürdürdüğü kampanya ve eğitimdeki 4+4+4 düzenlemesiyle birlikte okullulaşma oranı her iki cins içinde açık biçimde düşmüş, okul dışında kalan kız çocuklarının sayısı ise artmıştır. Son verilere göre, okul çağındaki 866 bin kız çocuğu eğitim sisteminin tamamen dışında. Açık öğretimdeki kızları da eklediğimizde 1,5 milyondan fazla kız çocuğu örgün eğitimin dışında bulunuyor. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar kızların okullulaşmasında karma okulların rolünün önemli olmadığını; asıl olarak ailelerin maddi durumunun, yoksulluğun, okulsuzluğun ve köy okullarının kapatılmasının ve taşımalı eğitimin daha belirleyici olduğunu göstermektedir. 

Eğitime eşit erişim ve kızların okullulaşmasıyla ilgili olarak, ailelerin karma eğitime direnmesi konusunda, Bakan ve eğitim otoritelerinin birinci görevi, karma okulları savunmak ve sürdürmek için bu ailelerin ikna edilmesi ve aydınlatılması olmalıdır. Bakan kızların eğitime erişimi, karma eğitim, kadınların eğitimi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında, aileleri, çocukları, gençleri ve toplumu yeniden yönlendirmekle yükümlüdür. Bakanlığa bağlı yaygın eğitim kurumlarında, halk eğitimi merkezlerinde bu tür olanaklar elinin altında bulunmaktadır. 

Kızların eğitime eşit erişimi ya da kız çocuklarının cinsel tacizden korunmasını sağlamanın yolları Türkiye’nin de taraf olduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın önlenmesi Sözleşmesinde” (CEDAW) ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Türkiye resmî eğitim politikasında toplumsal cinsiyet eşitliğini terk etmesiyle birlikte sorunun boyutu genişlemiştir. 

İktidarın toplumsal cinsiyet karşıtlığına geçmesiyle birlikte, okulların toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen yanının geri çekildiği bir döneme girdik. Merkezî politika ve söylem düzeyinde durumu kurtarmak için bile toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları desteklenmiyor. Önümüzde dönemde kadınlar açısından eğitim ve okulların dönüştürücü potansiyelini kısıtlayan politikalar artarak sürecek gibi görünüyor. Tüm bu yönelim ve etkiler altında eğitim alanındaki cinsiyetçiliği hedef alan mücadele de büyük ölçüde geriletilmiş durumda. Ancak eğitimin özellikle kadınlar açısından toplumsal hayata özgür ve eşit biçimde katılmak ve insanca bir yaşam için temel bir hak olduğunu akılda tutmak ve eğitimin kadınlar ve gençler için dönüştürücü potansiyelini harekete geçirecek gündemlerden vazgeçmemek gerekir. 

Karma eğitimi savunmak gerekir. Karma toplumsal hayatın çocuklar ve gençler tarafından içselleştirilmesinin ve kadınlar aleyhine sonuçlar yaratan cinsler arasındaki ayrışmanın üstesinden gelmek için önemli bir dayanak. Tek cinsiyetli okul sisteminin yerleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili hedeflerin ve mücadelenin geriletilmesi anlamına gelmektedir. Okullardaki karma eğitim ve sosyalleşme temelinde şekillenmiş olan kimlikler, roller ve ilişkilerin dönüşümü İslami hayat tarzı dayatmasına uygun öznelerin yetiştirilmesini hızlandıracaktır. Bu koşullarda okulların eşit yurttaş bilincine erişmiş bireyler yetiştirilmesini beklemek hayal olur.