Uluslararası ilişkiler uzmanı Doç. Dr. Yonca Özdemir, Erdoğan ile Sisi arasındaki görüşmeyi yazdı: Bölgede yeni arkadaşlar edinme umuduyla, Müslüman Kardeşler feda edilip, bu yapıya şiddetle karşı çıkan Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaklaşıyorlar. Sisi ve Erdoğan farklı ama aynı zamanda benzer otoriter modelleri temsil ediyor.

'Katil' Sisi nasıl 'dost' Sisi'ye dönüştü?
Doç. Dr. Yonca Özdemir.

Doç. Dr. Yonca Özdemir 

Erdoğan ile Sisi arasındaki gerilim, Mısır ordusunun 2013'te kitlesel protestoların ardından Müslüman Kardeşler'e mensup Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi devirmesinin ardından cumhurbaşkanlığını Sisi'nin üstlenmesine uzanıyor. Erdoğan, uzunca bir süre Sisi'yi tanımayı reddetti ve bunu yüksek sesle dile getirmekten kaçınmadı. Erdoğan Sisi’yi “katil” ve “darbeyle başa geçen zalim” olarak nitelendirdi, devrik Mısır cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi desteklemek için mitingler düzenledi ve diğer Müslüman Kardeşler liderlerine bir sığınak sağladı. Hatta o kadarki AKP’lilerin hala kullanmakta olduğu Rabia işareti de Türkiye’de o günlerden miras kalan bir siyasi simge.

Bunun yanı sıra, 2013 sonrası Mısırlı Müslüman Kardeşlerin yüzlerce üst düzey yetkilisi Türkiye'ye yerleşti. Bu dönemde Erdoğan'ın en büyük silahı Türkiye'de ikamet eden Sisi karşıtı İslamcı unsurları kucaklayarak televizyon kanallarını ve haber sitelerini yayınlamalarına izin vermesi oldu. Böylece Türkiye, Sisi yönetimi ve İhvan Hareketi arasındaki mücadelenin merkezi haline geldi. Ayrıca Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'ne savaş suçlusu olarak Sisi'ye yaptırım uygulanması için resmi talepte de bulundu. Nihayetinde Mısır, Kahire'deki Türk büyükelçisini sınır dışı etti ve Ankara'daki kendi büyükelçisini geri çekti. 

Türkiye'nin darbeye karşı çıkması, Sisi'yi ağır dille eleştirmesi Mısır'ın yeni yönetiminin en büyük destekçileri olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de tepkisine neden olmuş ve Ankara'nın bölgesel ilişkilerini olumsuz etkiledi. 

Zamanla, iki lider arasındaki gerilim, ideolojik bir sürtüşmeden çıkar çatışmasına ve bölge için farklı vizyonlar rekabetine dönüştü ve Libya iç savaşına ve Akdeniz'de deniz sınırlarının çizilmesine kadar uzandı. 

Ancak belirtmem gerekir ki, iki ülke arasındaki soğuk rüzgârlara rağmen ekonomik ilişkiler güçlü kaldı. Her iki taraf da 15 yıllık ikili serbest ticaret anlaşmasını sürdürme taahhüdüne hep bağlı kaldı.

İHVANCILAR GÖNDERİLDİ

Ankara, ilk kez Eylül 2020’de Kahire'ye sıcak mesajlar vermeye başlayarak yakınlaşma isteğinin sinyallerini verdi. Erdoğan, "Mısır'la istihbarat görüşmelerinin yapılmasında bir sakınca yok" derken, diğer yandan "Mısır'ın Yunanistan ile deniz sınırlarının çizilmesi konusunda anlaşması bizi üzdü" diye bir açıklama yaptı. Ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'ndan, "Şartlar izin verirse Türkiye ve Mısır, Doğu Akdeniz'de sınırların çizilmesi konusunda müzakere edebilir," şeklinde bir açıklama geldi.

Art arda gelen temaslar sonucunda Türkiye ve Mısır, birbirlerini uluslararası örgütler bazında engellemekten vazgeçmiş ve Türkiye, Mısır’ın NATO toplantılarına katılımına koyduğu vetoyu kaldırmıştı.

Daha önemli gelişmeler 2021 yılında yaşandı. 8 Mart 2021'de Erdoğan’ın Sözcüsü İbrahim Kalın, “Bölgesel barış ve istikrara yardımcı olmak için Mısır ve diğer Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde yeni bir sayfa açılabilir” dedi. Bazı İhvan temsilcileri kibarca Türkiye dışına gönderildi. Mısır bu gelişmeleri Erdoğan'ın Mısır rejimine bir iyi niyet göstergesi olarak algıladı. 

Buna en büyük etken sanırım o günlerde Türkiye’nin en büyük müttefiki Katar'ın Mısır ile diplomatik ilişkilerine yeniden başlamasıydı sanırım. Bir diğer gerekçe de Kahire'nin Türkiye'nin sahibi olduğunu iddia ettiği kıta sahanlığını Mısır'ın Akdeniz'deki münhasır ekonomik bölgesinde gaz arama şirketleriyle yaptığı sözleşmeden çıkarması olabilir. Türkiye de Kahire’nin bu tavrını Mısır'ın Türkiye ile ilişkilerini yumuşatma girişimi olarak algıladı. Bu noktadan itibaren Erdoğan, Sisi ile sorunları çözme arayışına açıkça girdi diyebiliriz. Ancak, bahsettiğim gibi, ilişkiler daha önceden yumuşamaya başlamıştı ve Türk ve Mısır heyetleri öncesinde zaten istikşafı nitelikli görüşmeler gerçekleştirmekteydi. Dolayısıyla Ankara-Kahire ilişkilerinin düzelmesi beklenen bir gelişmeydi.

DOĞU AKDENİZ ETKİSİ

Bahsettiğim üzere, ilişkilerin düzeltilmesi için bir motivasyon Doğu Akdeniz’deki gelişmeler. Erdoğan, Mısır ile Kasım 2019'da Libya hükümeti ile imzalanan anlaşmaya benzer bir deniz sınırı belirleme anlaşması yapmaya çalışıyor ve böylece Türkiye'nin Kıbrıs ve Yunanistan karşısındaki konumunu güçlendirmek istiyor. Böyle bir anlaşma ile Türkiye Mısır tarafından başlatılan ve Ürdün, Filistin, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs ve İtalya'yı içeren Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nda yer alabilir.

LİBYA’DAKİ GELİŞMELER

Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşmenin temelinde bir de Libya var. Ankara, Libya’da Mısır’ın aksine Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) desteklemiş, UMH’nin desteği ile bölgeye Türk askerlerini yollamıştı. Türkiye, attığı bu adım ile Mısır’dan tepki görmüştü. Bu yüzden Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme dönemindeki etkenlerden birinin artık Libya’da iki tarafın da kabul ettiği bir hükümetin kurulmuş olması yatıyor.

En son da Endonezya’daki G-20 Zirvesi’nin ardından “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır bir araya gelmeye reddettiği Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El Sisi ile Kasım 2022’de Katar'da el sıkıştı. Bu olay “ikili ilişkileri geliştirmenin başlangıcı olacak” denilmişti. Son telefon gelişmesini de bu gelişmelerin devamı olarak görebiliriz. 

Bir yandan AB ile bozulan ilişkiler, Biden’in ABD başkanı seçilmesi ile Türkiye üzerinde artan baskılar ve Türkiye ekonomisindeki sıkıntılar Türkiye'nin yeni müttefikler aramasına yol açıyor. Görünüşe göre ilk tercih, bölgede yeni arkadaşlar edinme umuduyla, Müslüman Kardeşler'i feda ederek Müslüman Kardeşler'e şiddetle karşı çıkan Mısır’a ve Suudi Arabistan’a yaklaşmak oldu. Erdoğan, Katar'la son dönemde yakınlaşan Suudi Arabistan ve Mısır bir ittifak kurmayı umuyor olabilir. Nitekim Arap Baharı’nın başarısızlığından ve birçok Arap ülkesinin zayıflamasından sonra, bölgede demokrasi yeniden zayıfladı ve güçlü diktatörler yükseldi. Böyle bir ortamda Sisi ve Erdoğan farklı ama aynı zamanda benzer otoriter modelleri temsil ediyor. Şimdiki koşullarda rekabet yerine iş birliği yapmaları ikisi için de daha elverişli gözüküyor.