Yerel hizmetlerin etkin, kamucu, adil ve ihtiyaçları karşılayıcı biçimde sunulabilmesi, öncelikle yerel yönetimlerin karar süreçlerine halkın katılımıyla mümkündür.

Katılımcı yerel yönetimler ve demokratikleşme
Fotoğraf: Depo Photos

Esin KÖYMEN - Maltepe Belediye Başkanı

2024 yılı dünyada seçim yılı olarak geçiyor. Dünyanın popülist ve otoriter liderlerin kazandığı, milliyetçi ve aşırı sağcı söylemlerin karşılık bulduğu bir dönemi yaşadığına tanıklık ediyoruz. Bunun karşısında ülkemizde olduğu gibi demokratların çabası ve mücadelesi de yadsınamaz. Ekonomik kriz ve küresel göçlerin tetiklediği sağ otoriter yapılar karşısında kamucu, adil ve eşit bir politik yaklaşımı, demokrasiyi ve kamuculuğu savunmak esas olmalıdır. Son bir yılda Türkiye’de de iki büyük seçim gerçekleştirdik ve bu seçimler de dünyada görünen ayrışmayla paralel idi. Bu seçimlerin sonuçları arasında çok büyük farklılıklar olsa da partimiz açısından bu fark umudu büyüten bir şekilde oldu. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılının ilk seçimleri olan 31 Mart seçimleri, CHP’nin Türkiye’de birinci parti olduğu ve bizim açımızdan iktidar yolculuğunda kritik bir seçimdir. 14–28 Mayıslarında yaşanan kayıp sonrası toplumun da talebi olan partimizde yaşanan değişim süreci ve sonrasında yerel seçim takviminde Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in de vurguladığı “üç anahtar” başarıyı getirdi. Gençlere güven, kadınların eşit temsili ve bilim başarının esasıydı. Bu süreçte ben de Maltepe Belediye Başkan Adayı ve gerçekleşen seçimlerde Maltepe’nin ilk kadın belediye başkanı oldum. Ulusal egemenliğimizin simgesi olan TBMM’nin açılışının 104’üncü yılında cumhuriyet sayesinde geldiğimiz bu makamlarda olmak gurur ve sorumluluk yüklüyor.

Parlamentolar tüm dünyada yasama, denetim ve bütçe yetkileri çerçevesinde siyasal ve ekonomik yaşamı etkileyen önemli işlevler üstlenir. Bu noktada bizim parlamento tarihimizin farklılaştığı özel ve önemli olduğu yeri hatırlatmak gerekir. Dünya tarihinde kurtuluş ve kuruluş sürecini parlamento ile yürütmüş başka bir örnek göremeyiz. Bülent Tanör “Türkiye’de Kongre İktidarları 1918 – 1920” kitabında Millî Mücadele döneminde Meclis’in açılmasına kadar geçen süreçte yerel kongrelerin önemini açık bir şekilde vurgulamıştır. Bu anekdot kurtuluş ve kuruluş sürecinde yerelliğin ve istişarenin önemine dikkat çekmek açısından önemlidir. 104 yıllık Meclisimiz geçmişin mirasıyla ve yerelden aldığı güçle bir kurtuluş mücadelesi verdiği gibi kuruluşu ve devrimi de gerçekleştirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Başkomutanlık yetkisini Meclis’ten almıştır, Kurtuluş Savaşı Meclis kararlarıyla yönetilmiştir. TBMM bu itibarla sadece bir erk olmaktan öte Cumhuriyet tarihinin önemli kalelerindendir.

Türkiye’nin demokrasi sancısı çektiği bu günlerde kurtuluş ve kuruluştaki bu gerçekliği de hiçbir zaman unutmadan Cumhuriyet’imizi yeniden demokrasi, hukuk devleti, laik ve sosyal devlet yapma hedefi ve sorumluluğu ile hareket ederken kurucu değerler ile modern çağın ihtiyaçlarını birlikte okuyoruz. Bugün Türkiye’de yaşadığımız demokrasi krizi de göstermektedir ki siyasal ve yönetsel alanlarda halkın karar alma süreçlerine dahil edilmesi daha da öncelikli hale gelmiştir. Yerel hizmetlerin etkin, kamucu, adil ve ihtiyaçları karşılayıcı biçimde sunulabilmesi, öncelikle yerel yönetimlerin karar süreçlerine halkın katılımıyla mümkündür. Ulusal düzeyde demokratik bir yönetim yapısının oluşturulabilmesi için, demokratik anlayışın kurtuluş ve kuruluşta olduğu gibi temelden başlaması, geleneksel ve hukuki altyapının oluşturulması ve bu demokratik kültürün yerel yönetimlerde yer alması gereklidir. Yerel yönetimleri katılımcı ve demokratik bir merkez haline getirebildiğimiz ölçüde merkezi yönetimi de demokratikleştirebiliriz. Aksi halde yerel yönetimler de merkezi idare gibi başkancı bir model olarak karşımıza çıkar.

Yerel yönetimlerde katılımcılık veya yereli demokratikleştirmek daha kolay dursa da yurttaş ile direkt temas açısından daha hassas bir zemine oturmaktadır. Son yıllarda dezavantajlı gruplara (çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler, göçmenler, azınlıklar, eski hükümlüler, kadınlar, tek ebeveynli aileler ve yoksullar) ilişkin sosyal politikalar oluşturulması hassasiyet gösterilen bir başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu olumlu bir yaklaşım olsa da eksiktir. Adil, şeffaf, eşitlikçi ve toplumcu bir belediyecilik ancak katılım ile sağlanabilir. Biliyoruz ki katılım konusunda da dezavantajlı grupların ve kadınların ihmal edildiği gerçekliktir. Bu itibarla ilçemizde yaşayan komşularımızın yaşadıkları mahallelerde oluşturulacak mahalle meclislerinde; doğayla uyumlu, kamu hizmetlerini sağlamakla sınırlı kalmayan sosyal ve kültürel ihtiyaçları gözeten ve toplumsal dayanışmayı hedefleyen bir yönetim esasıyla hareket edeceğiz.

Dezavantajlı grupların ve kadınların gerek mahallelerde gerekse belediyemiz eliyle kendilerine sağladığımız alanlarda yönetsel süreçlere katılımını sağlayacak çalışmalar yapacağız. Bu noktada belediye yönetiminde, belediye meclisi çalışmalarında ve kent konseyinin yeniden yapılanmasında yereli güçlendirme yaklaşımıyla toplumsal cinsiyet eşitliği ve dezavantajlı grupların katılımı sürekli olarak gözetilecektir. Toplumsal cinsiyete duyarlı kent politikaları (bütçeleme, konut, kreş, toplu taşıma, meslek edindirme kursları vb.) ile kadınların kent hayatına daha etkin katılımını sağlamak önceliklerimiz arasındadır. Atatürk’ün “Bugünün küçükleri, yarının büyükleridir” sözünü de esas alarak bütün bu çalışmalarımızın temelinde geleceğin sahibi olan çocuklarımızın bir hak öznesi olduğunu ve onların haklarını koruma ve gözetme yükümlülüğümüzü de unutmamalıyız. İnanıyoruz ki yerel yönetimlerde sağladığımız demokratik ve başarılı yönetim örnekleri ilk seçimlerde Türkiye’de CHP iktidarını beraberinde getirecektir.

“Maltepe’de Yaşam Var” sözümüzü hem demokratik katılım ile hem de tüm komşularımızı ve ilçemizin tüm bileşenlerini dahil ederek gerçekleştireceğiz.

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında İstanbul’un en büyük ve kadim ilçelerinden biri olan Maltepe’nin ilk kadın belediye başkanı olarak ulusal egemenliğimizin simgesi olan TBMM’nin açılışının 104’üncü yılını kutluyorum. Gelecek kuşaklara daha adil, yeşil ve gelişmiş bir Türkiye bırakma sorumluluğu ile çalışma sözünü veriyorum. Kurtuluşun ve kuruluşun lideri Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarını minnetle anıyorum.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun!