Sadece ezenler tarafından değil, umutsuzlukla siniklik arasında salınanlar tarafından da sürekli dillendirilen “bir şey değişmez” nakaratına karşı, inadın şiirlerini yazan İbrahim Karaca’nın bütün şiirleri Memleket ve Gül’de bir araya geldi

Kavga fidanını kurutmayan şair: İbrahim Karaca

HALDUN ALKANAT

Şiirleri pek çok müzisyen tarafından bestelenmiş İbrahim Karaca’nın bütün verimlerini içeren Memleket ve Gül derlemesi geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı. Sadece geçmişte yayımlanmış kitapları değil, daha önceki dosyalarda yer almayan şiirleri de barındıran eser, Karaca’nın şiir yolculuğuna ışık tutuyor.

PİYASAYA KARŞI SON DİRENİŞ

1980’lerin ilk yarısı muhalefetin tüm bileşenlerinin baskı ve zulümle susturulduğu bir dönemdi. Bu yıllarda Türkiye’de edebiyatta ve sanatta da bir geri çekilmenin yaşandığını söyleyebiliriz. 1980’lerin ikinci yarısında ise hem cezaevinden çıkan kuşağın üretimlerinin hem de özellikle üniversitelerdeki öğrenci hareketinin etkisiyle edebiyat dünyasının üzerine atılan ölü toprağından kurtulmaya başlamıştı.

Sadece edebiyatta değil müzikte de bu silkinişin izlerini görmek mümkündü. Yeni Türkü, Ezginin Günlüğü, Grup Yorum, Grup Baran gibi dünya müziklerini takip eden ve halk müziği ile rabıtasını sağlayan gruplar çıkmaya başlamıştı. Bu gruplar aynı zamanda dönemdaşı olduğu şairlerin şiirlerini de besteliyor ve kitlelere ulaşmasını sağlıyordu. Müziğin, edebiyatın ve sanatın piyasalaşma karşısında belki de son büyük isyan bugünlerde vuku bulmuştu. 1980’lerin sonunda kitlelerle daha sıkı buluşan bu kuşak, sanatın her alanında alternatif olmayı başarmış ve kendi ekolünü yaratmıştı. Şu günlerde anayasal hakları için eylem yapan Grup Yorum’un içinden çıkan onlarca sanatçıyı düşünelim mesela. Metin ve Kemal Kahraman kardeşler, Grup Kızılırmak, Efkan Şeşen, Hilmi Yarayıcı ve daha niceleri.

ÇOĞULLAŞAN ANLAMLARA ÇAĞRIkavga-fidanini-kurutmayan-sair-ibrahim-karaca-731584-1.

İbrahim Karaca da bu dönemin şairi olarak göze çarptı. 1980’lerde yazmaya başladığı şiirleri ile dikkat çekmeye başlamış ve ödüllere layık görülmüştü ama ilk kitabı Ardından’ı yayımlamak 1991 yılında mümkün oldu. İlk kitabı yayımlandığı andan itibaren de toplumcu gerçekçi bir şiir damarını sahipleneceğinin işaretini vermişti. Halk şiirinden de beslenen, dilsel anlamda anlaşılırlığı öne çıkaran, bireysel ve kapalı bir imgesel düzlem yerine toplumsal ve diyaloğa açık bir dil benimseyen şiirler yazmayı görev edinen devrimci bir şiirin olanakları üzerine düşünüyordu Karaca. Biraz da dönemin etkisiyle kaleme alınan bu şiirlerde toplumsal dertlerin yanında, baskı altındaki insanların da sesi olma iddiası da öne çıkıyordu. Halkın kavgasına ses olan bir şair olan İbrahim Karaca “Derviş oldum gönül gönül dolaştım / Balık oldum deryalara ulaştım / Kurumasın diye kavga fidanı / Canım alıp canan ile bölüştüm” diyerek yolunu da açıkça çizmişti.

Külünden Doğan Phoenix’te, 1990’ların ilk yarısındaki verimleriyle karşılıyordu okurunu İbrahim Karaca. Ülkesinin bağımsızlığını yitirişine isyanı daha belirgindi bu kitabında. İlk kitabındaki şiirlere göre daha özgüvenli bir üslup benimsemişti Karaca. Ama şiirinin yönü aynıdır. İmgelerden çok gerçekliğe yaslanan; yine halk şiiri ile toplumcu şiire yaslanan duru bir dil ile okurlarıyla buluşur. Aynı yıl, yani 1996’da, yayımlanan Sokak Feneri de benzer özellikler taşır. Metafor yerine metonimi, dilsel oyunlar yerine sadelik, anlaşılmazlığın altına gizlenmiş yüzeysellik yerine çoğullaşan anlamları çağıran duruluk Karaca’nın şiirinin alameti olmaya başlamıştır.

BİR KAVGA ŞAİRİ

Daha sonraki şiirleri de bu yönsemede kaleme alındı. Kitaplarına girsin ya da girmesin, tüm şiirlerini bu topraklarda kardeşlik, bağımsızlık, özgürlük, paylaşım, dayanışma duygularını yüceltmek için yazdı Karaca. Memleket ve Gül derlemesi bu anlamda önemli bir çalışma. Hem şairin tüm dizelerine ev sahipliği yapıyor hem de bir kavga şairinin nasıl eğilmeden, bükülmeden, senelerce düşüncelerinin arkasında durabileceğini gösteriyor. Derleme aynı zamanda bir şairin sesini arayış ve buluşunun hikayesini de anlatıyor. Memleket ve Gül, bir taraftan da uzun zamandır dillendirmekten uzak durulan bazı kavramları yeniden hatırlatıyor okurlarına. Bağımsızlık, kardeşlik, mücadele kelimelerini duyunca demode bir kavram setinin harekete geçtiğini düşünenlere inat, toplumların özgürlük arzusunun moda değil ihtiyaç olduğunu vurguluyor Karaca şiirlerinde.

Karaca yaşadığı çağın aşındırıcı ve kirletici etkisinin de farkında: “Kendini bir yük gibi sırtında taşıyamazsın / Bu cangılda çığlıksız yaşayamazsın / Kirlenmiş değil, gülüm / Kirletilmiş bir bahçede büyüyoruz /Harcımız değil / Lekesiz bir martı gibi konmak / Kayalıklara”. Bundan dolayı da sürekli tetikte olduğunu sezinleriz. Sadece ezenler tarafından değil, umutsuzlukla siniklik arasında salınanlar tarafından da sürekli dillendirilen “bir şey değişmez” nakaratına karşı, inadın şiirlerini yazan Karaca, kirletilmiş bir çağda bunun zorluklarını da göğüslemeyi önüne koyduğu için önemli eserlere imza atıyor. Şiirleri de tam da bu yüzden yüreklere dokunuyor. Bize de bu kavga şairinin dizelerine sahip çıkmak düşüyor.