ABD’de 1970’lere kadar işçi sınıfının desteklediği Demokratlar, neoliberal politikaların etkisiyle “ayrıcalıklı kesimin” partisi haline geldi. Demokratlar eşitlik, sosyal güvence ve fırsat eşitliği sağlamadıkça Amerikan demokrasisi hayatta kalamayabilir.

Kazananların partisi
Trump destekçileri “İşçilerin Cumhuriyetçi Partisi” diye yeni bir olgudan bahsediyorlar. (Fotoğraf: Depo Photos)

Jared ABBOTT - Milan LOEWER

Aralık ayında ABD seçmeniyle yapılan Times/Siena anketine gereken ilgi gösterilmedi. Senelik geliri 50 bin dolardan az olan seçmen arasında Donald Trump’ın oy potansiyeli %49 iken, Joe Biden’ın %46’ydı. Senelik geliri 100 bin dolar üzerinde olan seçmen arasında ise Biden’ın Trump’a karşı %50-42 üstünlüğü vardı. Bu rakamlar daha geniş bir eğilime işaret ediyor. Seçmeni ister gelir düzeyi ister eğitim düzeyi, meslek ya da ekonomik bölge cinsinden ayırın; Demokratlar giderek “U şekilli” bir ittifakın partisi haline geldiler. Bir tarafta eğitimli ve varlıklı profesyoneller var, diğer tarafta ise başka kime oy vereceğini bilemeyen dışlanmış azınlıklar.

Ortaya çıkan tablodaki ironi sağcıların gözünden de kaçmıyor. Trump destekçileri ve düşünce kuruluşları, “İşçilerin Cumhuriyetçi Partisi” diye yeni bir olgudan 2016 yılından bu yana bahsediyorlar.

Bu, yeni bir gelişme. Yeni Düzen ve eski Başkan Lyndon B. Johnson reformlarının yaşandığı yıllarda Demokratlar, işçi sınıfının güçlü desteğine sahiplerdi. Fakat takip eden on yıllarda bu desteği ağır ağır kaybettiler. “İşçi sınıfı” kavramını nasıl tanımladığınıza bağlı olarak, işçi seçmenin yüzde 20-40’lık bir bölümü artık demokratlara oy vermiyor.

Çelişki dolu bir durumun içindeyiz. ABD’nin “sol” partisi, normalde ülkenin sömürülen ve dezavantajlı kesimlerini tespit etmelidir. Şimdi ise bir bakıma “ayrıcalıklı kesimin” partisi durumunda.

NEOLİBERAL KAYMA

Demokratların 1980’li ve 90’lı yıllarda yaşadıkları “güven yitirme” süreci, şimdilerde bu güveni nasıl geri kazanabileceklerini de bize gösterebilir. O zamanlar, Yeni Düzen politikalarının yavaş yavaş terk edilmesi ve “üçüncü yol” neoliberal stratejiler benimsenmesinde kısa vadeli, cazip kazanımlar gören bazı Demokrat Partililer vardı. Şimdi ise Demokrat Parti içinde “neoliberal dönemin başarısız politikalarının” terk edilmesinde çeşitli seçim fırsatları gören bazı demokratlar var.

Sık işittiğimiz yorumlara rağmen, toplumsal kutuplaşmanın sebebi Demokratların “kültürel konulara” dair “radikal” önerileri ya da Cumhuriyetçi seçmenin bu önerilere verdiği “sert tepkiler” değil. Anketlere baktığımızda Demokratların kültürel konularda ortaya koydukları politika, pozisyonlarının popülerlik sorunu olmadığını gösteriyor.

Fakat “woke kültürü” gibi yeni yaygınlaşan (ve aslında herhangi tekil politika pozisyonu ile bağdaştırılamayacak) olgular son derece kutuplaştırıcı ve popülerlikten uzak. O halde sorunun Demokrat Parti’nin benimsediği belli başlı politika pozisyonları olmak yerine, partinin temsil ettiği sembolik siyasi kimlik olduğunu söylemek gerek.

Son birkaç on yıla baktığımızda ve Demokrat Parti adaylarının görünüş, konuşma ve genel tavırlarını değerlendirdiğimizde ibrenin varlıklı, eğitimli, “kozmopolit” elitler lehine döndüğünü görüyoruz. Neticede ortaya somut bir ekonomik ajanda koyamayan bu tür adaylar, çareyi Cumhuriyetçilerden ayrışmak adına kültür ve kimlik öğelerini ön plana koymakta buldular. Kendilerini daha açık görüşlü, çeşitli ve toplumun geniş kesimlerine fırsat eşitliği sunmaya istekli gösterdiler. Bu süreç esnasında “mutlak Demokrat Parti seçmeni” sendikalı işçi karakteri olmaktan çıktı, şehirli beyaz yakalı karakterine dönüştü.

Bu tür Demokratların “dünya görüşüne” dair oluşan genel kanı ise, endüstrileşme sonrası dönemde “rüştünü ispat etmekten aciz kalan” işçi sınıfı Amerikalılara mesafeli oldukları ve bu kesimleri yeterince “profesyonel” ya da yeterince “woke” bulmadıklarıydı. Kültürel dönüşümün “kazananları” tarafından, teknolojik dönüşüm ve küreselleşme sonrası yüzüstü bırakıldığını hisseden işçi sınıfı ise bu “kazanan” kesimleri giderek “topluma yabancı” ya da “gayrimeşru” kesimler olarak görmeye başladı. İşçi sınıfının büyük bölümü, Demokratları artık “kazananların partisi” olarak görüyor.

SINIFI GERİ KAZANMAK

İşçi sınıfını geri kazanmak, “kültür savaşlarını” dindirmek ve demokrasiyi canlandırmak, Demokratlar açısından iyi bir toplum vizyonunu neoliberal dönemin tüm “kaybedenlerini” kapsayacak şekilde tekrar kurgulamayı gerektiriyor. Bunun için üretim ve hizmet emekçilerinin tamamıyla mutabakat kurmalı, hoşnutsuz profesyonelleri ve sınıfsal ihanete uğrayanları kapsama alanlarına almalılar.

Fakat böyle bir siyaset seçim kazandırabilir mi? Demokratlar işçi sınıfının oylarına yeniden talip olacak ilerici bir vizyona sahipler mi?

Birkaç on yıla damgasını vuran neoliberal politikalardan uzaklaşılmasına rağmen, birçok Demokrat siyasetçi henüz ilerici ekonomik politikalar vaat ediyor sayılmaz. Demokrat adayların hangi kilit terimleri sık kullandıklarına yoğunlaşan bir araştırma, ilerici ekonomik politikaların söylemde dahi pek tercih edilmediğini gösteriyor. Düzgün maaşlı ya da sendikalı işler olgusu, ücretli sağlık ya da aile izni hakları gibi konular Demokrat adayların dörtte birinin kampanya sayfalarında yer alıyor. Evrensel sağlık sigortası adayların beşte biri tarafından anılıyor. Yeşil Yeni Düzen politikası adayların yüzde 15’i tarafından destekleniyor ve bunun hemen arkasından ücretsiz üniversite eğitimi geliyor. Saatte 15 dolarlık asgari ücret, güvenceli çalışma gibi konular adayların yüzde 5-10’u tarafından anılıyor. Diğer bir deyişle, Demokratların büyük bölümü ilerici ekonomik politikalara değinmek istemiyor.

Bazı adayların ilerici ekonomik politika önerilerinden uzak durmasının sebebi seçmen korkusu değil, zengin kampanya bağışçılarını kızdırma korkusu. Muhafazakâr Demokratlar için “Üçüncü Yol” ve 1990’ların neoliberal politikaları son derece kazançlı oldu. Finans ve bilişim sektöründen birçok başarılı oyuncu, muhafazakâr Demokratlara bağış yapmak için adeta sıraya girdi. Yaptığımız araştırmada ekonomik açıdan ilerici politikalar savunan Demokratların, büyük bağışçılardan destek almada ortalama 250 bin dolar geri kaldıklarını gördük.

DEMOKRASİ TEHLİKEDE

Demokratlar endüstri sonrası toplumun “kazananlarını” temsil eden parti olarak görüldükçe, cüretkar politikaların peşine düşmek için ihtiyaç duydukları seçmen çoğunluğunu yakalayamayacaklar. Parti içindeki ilerici adayların bilhassa emekçiler arasında inanılır ve güvenilir olmaları için, devletin insanların yaşamı üzerinde oynadığı role dair yeni bir vizyon üretmeleri; eşitlik, sosyal güvence ve fırsat eşitliği üzerine kurulu bir politikalar bütünü hayal etmeleri gerek.

Diğer bi deyişle seçim siyaseti, politika yapımı, kurumların inşası ve örgütlenme gibi tüm faaliyetler, neoliberal düzenin yerine yeni bir düzenin konabilmesi için önemli. Günümüzde, adayların kısa vadeli çıkarlarının, Amerikan demokrasisini yeniden sağlıklı kılabilecek uzun vadeli stratejilerle uyuştuğunu görüyoruz. Demokrat Parti’nin seçim başarısından ziyade, önemsememiz gereken şey insani ve sosyal demokrasinin geleceği. Demokrat siyasetçiler ekonomik vizyonlarını aklıselim bir çizgiye taşırlarsa, ABD’yi on yıllardır uygulanan neoliberalizmin getirdiği ekonomik ve toplumsal çöküşten kurtarabilir. Aksi takdirde, Amerikan demokrasisi hayatta kalamayabilir.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: Jacobin (Kısaltılarak çevrilmiştir)