Kendini arama çabası

Kadir İNCESU

Canan Al, Kora Yayın tarafından yayımlanan yeni romanı ‘Aşka Doğru’da “İyiyle kötünün, güzelle çirkinin, doğruyla yanlışın sarmalandığı bir döngü”de günümüz insanının kendisini arama çabasını anlatıyor. Sürekli bir arayış içerisinde olan kahramanların psikolojik yapılarının da öne çıktığı roman üzerine Canan Al ile konuştuk.

‘Biraz Daha ışık’ adlı dosyan ile 2010 Cemal Süreya şiir Yarışması Başarı Ödülü’ne değer görülmene karşın, peş peşe romanlarının çıkması şiire ilginizi nasıl etkiledi?
Romanlara yoğunlaşınca şiirle daha az vakit geçirmeye başladım. Şu aralar şiir yazamasam da farklı şairlerin şiirlerini okuyup ruhumu besliyorum.

Etkilendiğiniz polisiye kitapları/yazarları var mı?
Dan Brown, Adam Fawer, Jean Christophe Grange, Sherlock Holmes, Agatha Christie, Ahmet Ümit gibi ve daha aklıma gelmeyen birçok yazarın kitabını okuyup etkilendim. Dünya klasikleri hâlâ etkisi altında kaldığım eserlerle dolu.

Önceki kitabın ‘Araf’ta aşk, iş, cinayet, politika, dini çatışmalar, terör ve aile dramları iç içeydi. ‘Aşka Doğru’da ise neden cinayetten çok kahramanların kişilik özelliklerini ve psikolojik gelgitlerini öne çıkardınız?
Üniversite yıllarına hazırlanırken psikoloji de okumak istediğim bölümlerden biriydi. Ayrıca son yıllarda psikoloji, kişisel gelişim ve çekim yasasıyla çok haşır neşir olunca neden bu alana biraz yoğunlaşmayayım dedim. Ayrıca günümüzde birçok olay yaşıyoruz, hep sonuçlar üzerinde duruyoruz. Bu sorunun kökenine pek inmiyoruz. Bir insanı salgınlaştıran ya da ahlaki olmayan yönlere saptıran olgular üzerinde durmak istedim. Buradan psikoloji de uzman olduğum anlaşılmasın. Sadece sevdiğim bir mesleğin eserimde yer almasını istedim.

Kendisini psikopat olarak tanımlayan, asosyal, şiddete yatkın Turan ile arayış içerisindeki psikolog Yaz’ı bir araya getiren duygular neler?
Geçmiş yaşantılarda ortak kesitlerin olması belki de. Her bireyde yalnızlık duygusu, tamamlanma arzusu, içinde oluşan boşluğu doldurma dürtüsü var. İnsan kendindeki eksikliği ya da boşluğu doldurma arzusuyla doluyken kendi gibi biriyle karşılaşınca aralarında bir çekim, bir bağ oluşabilir. Yaz’a baktığımızda her ne kadar Yaz’ın iyiye yakın bir hayat yaşadığını düşünsek de onun da kendince anlamlandıramadığı sorunları var. Yaz, Turan’ı anlamaya çalışırken kendisini anlamak istiyor. O, Turan’ı tanımlamak ve tamamlamak isterken kendindeki eksikliğin gediğini kapatmaya çalışıyor.

Bir doktor danışan ilişkisi odağında gelişiyor roman. Etik olmadığı düşünülen bir durum değil mi bu?
Bunu ben de çok merak etmişimdir, neden hep olmak istemediğimiz bir durumun içinde buluyoruz kendimizi. Yanlış olduğunu bile bile sürdürüyoruz. Buna bilinçaltı diyorum. Toplumun bize dayattığı kurallar, çevrenin ve ailenin etkisi biz farkında olmadan bilinçaltımızı yönlendiriyor. Biz de o bilinçaltına göre hayat yolunda ilerliyoruz. Ya o kurallara göre yaşayıp gidiyoruz ya da bilinçaltı buna karşı çıkıp bizi kural dışı, ahlak dışı şeylere itiyor. Toplum tarafından inşa edilen her kural da doğrudur, diyemeyiz. Ama yapılanların altındaki nedenlere çok iyi bakmalıyız. Soruyorum sizlere; ben özgürüm, istediğimi düşünürüm, diyen bir bireyin düşüncesi gerçekten öyle midir, aldığı tüm o kararlar kendi kararları mıdır? Yoksa kendisine sunulan seçeneklerden birisini mi uyguluyor?