KESK Genel Kurulu'na giderken...

DEMRİMCİ SENDİKAL DAYANIŞMA TÜRKİYE YÜRÜTMESİ

(Sevgili Metehan Akbulut’a ve Kaybettiğimiz Tüm Yol Arkadaşlarımıza Saygıyla…)

2023 Yılı Nisan ayında Şube Genel Kurulları ile başlayan süreç 19-20-21 Ocak tarihlerinde yapılacak KESK Genel Kurulu ile sona eriyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun 11. Olağan Genel Kurulu uzunca süredir yaşanmakta olan, giderek derinleşen ekonomik krizin ağır etkilerini hissettiğimiz ve gerici bir rejimin her düzeyde etkisinin arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. 

Kamunun tasfiye edildiği, çalışma yaşamının bir bütün olarak kuralsızlaştırılarak lime lime edildiği bir süreç yaşanmaktadır. Kamusal tüm birikimler özelleştirilmiş, kamu hizmetleri ticari metaya yurttaşlar ise müşteriye dönüştürülmüştür. Ülkemizde hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bir ekonomik düzen, buna bağlı olarak artan vahşi emek sömürüsü nedeniyle gündelik ihtiyaçlarını bile karşılayamayan, açlık sınırında yaşayan büyük kitleler yaratılmıştır. Her yıl artan iş kazaları ve yaşanan ölümler, AKP’nin yıllardır dincilik üzerinden inşa ettiği sermaye düzeninin sonucudur. Artarak devam eden faşizan politikalar, diyanet ve tarikat/cemaat üzerinden inşa edilmeye çalışılan kamusal hayat, vahşi sömürü çarkının artarak devam edeceğinin göstergesidir. 

Gerici ve dinci uygulamalar ile laikliği tamamen ortadan kaldıracak adımlar atılmaktadır. Siyasi iktidar tarafından milliyetçi, gerici, kindar ve dindar yetiştirme her aşamada artarak desteklenmektedir. Eğitimde tarikat-cemaat etkisi giderek artmaktadır. Karma eğitim bir kez daha tartışmaya açılmıştır. ÇEDES projesi eğitimin dincileştirilmesi için atılan adımlardan biri olmuştur. Özel kurumlara verilen devlet teşvikleriyle nitelikli eğitim kamusal bir hak olmaktan çıkarılıp zenginlerin imtiyazına dönüştürülmüş, meslek okulları eliyle çocuk işçilik fiilen hayata geçirilmiştir. Çocuklar, ucuz iş gücü olarak şirketlerin bitmek bilmeyen faydasının birer nesnesine dönüştürülmüştür. 

İnsanı, doğayı ve emeği hiçe sayan bütün bu dönüşüm kamu kaynakları yağmalanarak gerçekleştirilmiş, laikliğin kırıntısına bile tahammülsüz, siyasal İslamcı gericiliğin hakim kılındığı yeni bir hayat yaratılmıştır. Tüm saldırıların kaynağında emperyalizme bağımlılık, piyasacılık ve dinci gericilik temelinde şekillenen tek adam rejiminin faşizan uygulamaları vardır. Örgütlü bir toplum ve örgütlü bir emek hareketi iktidar açısından yaşamsal bir tehdit olarak görülmektedir. Bu uygulamalara karşı verilecek mücadelenin de bağımsızlık, laiklik, kamuculuk, demokrasiyi kazanma, bir arada yaşamdan ve emekten yana bir ülke kurma mücadelesini içermesi güncel değil tarihi bir zorunluluktur.

Siyasal iktidar; ihtiyaç ve konjonktür doğrultusunda dinsel, mezhepsel ve kimliksel fay hatlarını derinleştirip toplumu parçalamakta ve yön verebilme kabiliyetini elinde tutmaya devam etmektedir. Ayrıca toplumun kılcal damarlarına kadar sızma, kitle tabanı yaratma çabasını hegemonik hale getirmeye çalışmaktadır. Seçim sonrası karşı karşıya gelişlere neden olacak gerici çatışma zeminlerini daha da saldırgan hale getiren iktidarın politikalarına karşı emekçilerin birleşik mücadelesi ve eylem birliğiyle yanıt üretilmesi önümüzdeki dönemin temel mücadele perspektifi olmalıdır. Bu mücadelede tüm emekçileri yan yana getirme hedefi işyerleriyle sınırlı olmayıp yaşam alanlarının tamamında karşılık bulacak olanakların yaratılmasıyla mümkün olacaktır. Yarı zamanlı değil tam zamanlı devrimci bir sendikal siyasal mücadele bu saldırı dalgasını geri püskürtebilir.

"VARDIK! VARIZ! VAR OLACAĞIZ!"

Daha önce “Yaşanan bu sendikal krizin aşılmasında sınıf ve kitle sendikacılığı temelinde tüm bileşenler ile birlikte dönemin ihtiyacına yanıt verecek emek hareketinin yeniden inşa sürecini kendisiyle sınırlı tutmayan, mücadele programı ve yapısal sorunların çözümü doğrultusunda kongre gündemine ve ittifak arayışlarına indirgenmeyen kurucu bir sürecin işletilmesi yaşamsaldır” diyerek örgütlediğimiz kongreler sürecini tamamlıyoruz.  

Bugün emek mücadelesinin en önemli sorunu iktidarın ve kimi siyasal öznelerin arkasına dizilmiş enstrümanlara dönüşmüş olmasıdır. Bu durum emek mücadelesini talileştirirken, emek mücadelesini emekçilerin gerçek gündemlerinden uzaklaştırmakta ve emekçilerin iktidar lehine araçsallaştırmasına neden olmaktadır. Bugün emekçilerin kendi mücadele hattına içkin demokrasi mücadelesinden uzaklaştırılmasına neden olan günü kurtaran geçici başlıklara değil, kitlelerin ortak taleplerini kuvvetli bir demokrasi mücadelesinin parçası olarak örgütlemeyi görev edinmiş bir perspektife ihtiyaç vardır. İktidarların oyun alanına çevrilmiş çalışma yaşamındaki suni karşı karşıya gelişlerin ideolojik dağınıklığı ancak bu şekilde mahkûm edilebilir ve ortadan kaldırılabilir.

Bugüne kadar ekonomik buhrana, sosyal ve kültürel çoraklaşmaya karşı sınıf örgütlerinin yeterli ve bütünlüklü bir yanıt verememiş olması, emek ve toplumsal mücadelenin birleşik hattının doğru eksen üzerine inşa edilememiş olması saray rejiminin kurumsallaşmasına neden olmaya devam etmektedir. Örgütlü toplumsal mücadele bugünün siyasal güncel görevidir. Bu rejimin kendini tahkim etmeye dönük tüm saldırısına, rejimin kurumsallaşmasına karşı her dönem olduğu gibi sorumluk alacak ve irade göstereceğiz. KESK, sendikal-siyasal görevini düzen ve rejim karşıtı mücadeleyi örgütlediği ölçüde sınıf mücadelesi içinde anlamlı bir güç olacaktır. 

Yoksullaşmanın ortaya çıkardığı toplumsal krizi aşacak bir mücadele perspektifi doğrultusunda emek ve demokrasi mücadelesini sınıf bilinciyle kavrayan sendikal politik bir hat ortaya çıkarmalıdır. İş yeri meclisleri birleşik emek mücadelesinin temeli olmalıdır. İstihdam statüsü, politik kimliği, yaşam tarzı, dünya görüşü gibi farklılıklara hapsolmayan bir tarzla iş yerindeki emekçilerin söz, yetki ve karar sahibi olarak asıl özne haline gelebilmelerini sağlayacak sendikal hat egemen kılınmalıdır. 

KESK, yeni mücadele döneminde emekçilerin birleştirilmesi için mücadele etmelidir. KESK, bir yandan tüm emekçilerin taleplerinin sözcüsü ve o talepler etrafındaki mücadelelerin örgütleyicisi haline gelmeli ve bunu yaparken aynı zamanda kamu emekçilerinin mücadelesini tüm işçilerin, emekçilerin ve emeklilerin mücadele ve talepleriyle ortaklaştırmanın yollarını da bulmalıdır.