Hayır, türban yazısı yazmayacağım. Ne kadar “Türban konusundan bıktım” diyen varsa

Hayır, türban yazısı yazmayacağım. Ne kadar “Türban konusundan bıktım” diyen varsa; aslında dibine kadar kadınlarımızın başlarını örtmeleri konusunu suistimal ettiklerini, kadının bedeni üzerinden oy malzemesi çıkardıklarını görüyorum. Bu dönemin tarihi yazıldığında AKP’nin, özellikle de AKP liderliğinin son iki seçimde olduğu gibi, önümüzdeki seçimde de bu bez parçasını oya tahvil etme çabalarını, ve başarılarını yazacak; nokta.

Onun yerine sizlerle, CHP’nin iktidar olabilmesi hakkında bildiklerimi paylaşmak istiyorum. Birleşik Krallık’ta(BK) (1979-1997) 18 senelik bir Conservative-Tutucu Parti (TP) iktidarından sonra ülke değişikliğe hazırdı. Burjuva demokrasilerinin en iyi örneklerinden biri olan Birleşik Krallık’ta yıpranmış iktidarların en tabii hükümet alternatifi, ana muhalefet partileridir. Yani İşçi Partisi (İP). Ne var ki İP, kendi içinde bölünmüş, birbirleriyle kamuoyu önünde mücadele veren sağ/sol çekişmesi imajı ile iktidar olabileceği güvenini, seçmene veremiyordu. Ülkenin sorunlarına alternatifler üreteceklerine, parti içinde ‘kim iktidar olacak kavgası veriyor’ görünümündeydiler. İşte tam bu noktada Tony Blair ve takımı, BK’ın politika sahnesine İP’in başkanı olarak girdi. Partisine verdiği mesajı basit ve açıktı: “Demokrasilerde iktidar olamayan partinin ne kendisine ne de ülkesine bir faydası olmaz. Bölünmüş, kendi içinde kavga ediyor, liderliğinin arkasında durmayan, ülke sorunlarına alternatif çözümler üretmeyen bir partiyi, hiçbir seçmen kitlesi iktidar yapmaz!” 18 senedir iktidar açlığı çeken İP, bu mesajı iyi aldı. Blair önce güçlü bir takım kurup, parti içi açık ve gizli muhalefeti bertaraf etti. Bu o kadar kolay bir iş değildi, çünkü sol partiler sağ partilerin aksine “biat kültürüne” fazla prim vermezler ve dünyanın her yerinde sol partiler içinde liderlik alternatifleri ve partililerin birikimleri, sağ partilere göre daha fazla ve yüksektir. Kaldı ki, aynı zamanda da bir sınıf partisi olma iddiasındaki İP’i ciddi bir şekilde etkiliyen işçi sendikaları da, partinin sağa fazla kaymasına, ideolojiden tamamen kopmasına göz yumamazlardı.

İP içindeki reformlar ve partinin bölünmüşlük ve lideri desteklemeyen imajı düzeltilmesi ile ilk genel seçimde Tony Blair, kendisine başbakanlığı, partisine de iktidarı getiren seçimi kazanarak, 18 senelik TP iktidarına son verdi. Blair 10 sene (1997-2007) Başbakan, İP ise 13 sene (1997-2010) iktidar oldu. Birleşik Krallığın en genç başbakan olmuş politikacısı Tony Blair; partisine rekor üç genel seçim kazandırdı (1997, 2001, 2005) ve İP’in en uzun başbakanlık yapan lideri oldu. Politik kariyerinin en büyük hatası kabul edilen; ABD’nin kuyruğuna takılıp ülkesinin askerlerini Irak’ı işgal etmeye göndermeseydi, belki de dünyaca saygı duyulan bir devlet adamı dahi olabilirdi.

Kılıçdaroğlu’ndan bir Blair, CHP’den bir İşçi Partisi çıkabilecek mi hep birlikte göreceğiz.
Der Spiegel

Taraf gazetesi yazacak değil ya, haber Avrupa’nın en çok satan ve en saygın haftalık dergilerinden biri olan “Der Spiegel’den” geldi. Ben ise, yıllar önce yazmıştım:  “eşcinsellerin askerlikten muaf olmak için, eşcinsel olduklarını fotoğraf ya da görüntüyle kanıtlamaları” isteniyor diye. Genelkurmay Başkanlığı’nın Alman Basın Konseyi’ne gönderdiği ve derginin iddialarını yalanladığı cevabında: “Eşcinsel olduğunu beyan edenlerden kesinlikle durumunu belgelemek maksadıyla fotoğraf veya görüntü istenmemektedir. Kişi, fotoğraf veya görüntü getirse bile bunlar askerliğe elverişlilik kararında kesinlikle dikkate alınmamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu tarz fotoğraf ve görüntüleri arşivlediği iddiası ise, kesinlikle doğru değildir.” diyor. Biraz önce kahve içip ayrıldığım bir arkadaşım, dört sene önce askerlik için eşcinsellik beyanı yaptığında, sevk edildiği askeri hastanenin, ondan eşcinsel olduğunu ispatlamak için fotoğraf getirmesi gerektiğini söyleyen psikiyatrına “Ne fotoğrafı?” diye sorduğunda; askeri doktorun çekmecesini çekip onlarca pornografik fotoğrafı masanın üzerine fırlattığını anlattı. Sadece benim bildiğim, tanıdığım yine onlarca genç, eşcinsel oldukları için askerlikten çürük raporu almış, ellerine tıp biliminin kabul etmediği “psikoseksüel hastadır” diye belgeler tutuşturulmuş ve kimlikleri “askerliğe elverişsizdir” diye damgalanmış, aramızda yaşıyorlar.

Hiç şaşırmadım. Bu gazete durup dururken “Yesinler birbirlerini” diye, başlık atmadı. “Eşcinsellik biyolojik bir hastalıktır” diyen Bakan Hanım, gururla koltuğunu koruyor. Başbakan tarafından, “Özgürlükçü yeni anayasa yazmakla” görevlendirilmiş Anayasa Komisyonu Başkanı, homofobisini ifşa ettim diye, bunu hakaret kabul edip beni Cumhuriyet Başsavcısı’na, hakaret davası açması için şikayet etti! Homofobi ve transfobi söz konusu olduğunda bütün duyarlılığını unutup orduyla, iktidarla el ele basınımızın hali meydanda. Bu ülke insan hakları konusunda ordusuyla, iktidarı ile, basınıyla Vatikan çizgisini çok kararlı bir şekilde koruyor.