Kapitalizmde her boğa piyasanın ilahlaştırdığı, siparişle yazılmış biyografisi kitapçıların kişisel gelişim raflarında satılan, bir kült figürü vardır. 90’larda bu figür Bill Gates idi. 2000’lerde Steve Jobs, 2010’lardaysa önce Mark Zuckerberg sonra da Elon Musk oldu. Adamın güttüğü iki tane keçi, ıslığı dağları tutuyor

Kim ulan bu Elon Musk?!

Aynen böyle sormuştu bir videosunda Barış Özcan. Tabii siz de, haklı olarak, Barış Özcan’ın kim olduğunu soracaksınız muhtemelen. Ben size söyleyeyim: Google’da 5 dakika arama yapıp bulabileceğiniz bilgileri 10-15 dakikalık videolar halinde etkileyici bir prodüksiyonla anlatarak izleyicisinde geçici aydınlanmalar yaratan “YouTuber.” Modern zamanlarda icat edilen meslekler var ya hani; sosyal medya uzmanı, Twitter fenomeni, motivasyon konuşmacısı, yaşam koçu, fata fiti mentoru falan gibi… Dün yok, bugün var, yarın olmayacak işler. Ortamlarda “içerik üreticisi” de diyorlar, böyle söyleyince kulağa daha az dandik geliyor herhalde, bilmiyorum. Neyse, uzattım, konu bu değil…

İşte Elon Musk o kadar zengin olmasına rağmen gece gündüz demeden çalışıyormuş da… Vay efendim insanlık adına neler neler yapıyormuş da… Tek başına NASA’ya kafa tutuyormuş da… Anıtkabir’de fotoğraf çektirmiş de… Steve Jobs’unkinden bile daha büyük bir vizyonu varmış da…

Parayla kendi reklamınızı yaptırmaya kalksanız en fazla bu kadar olabilir. Aslında “içerik üreticisi” Barış Bey’in çektiği videoya özellikle mana bulmamak lazım, zira ana-akım burjuva medyasında sürekli “Elon Musk yine dâhilik yaparken” minvalinde haberler yapıldığından içerik üreticilerinin içerikleri, haliyle, bunlardan farklı olmuyor.

Elon Musk dâhi bir mucit mi?
Bize icatçı bir bilim insanı diye pazarlanan Elon Musk aslında ne bir bilim insanı ne de kendisinin herhangi bir icadı var. Elektrikli araçların 1832 senesinde at arabası şeklinde, 1885 senesindeyse sedan benzeri kasayla ilk prototipleri yapılmış. 19. yüzyılda icat edilmişse de seri üretimle son kullanıcıya ulaştırmanın da önemli bir katkı olduğunu pekâlâ düşünebiliriz. Ancak onu da 1998 senesinde Toyota, hibrit Prius modeliyle, zaten yapmıştı. Tesla, tüketiciye ilk arabasını 2013’te sattı. Yani Tesla üretilen en son elektrikli otomobillerden biri.

Tesla’nın, tipik bir elektrikli aracı yarı fiyatına üretip daha geniş kitlelere ulaştırması da önemli bir katkı sayılabilirdi. Fakat Tesla X bildiğimiz lüks araç. Baz modeli 100 bin dolar. Donanımına göre 150 bin dolara kadar çıkıyor. Üstelik kalitesiz, zira yakın fiyata satılan Tesla model S ile Mercedes S-Class karşılaştırıldığında Mercedes’in kasa, tasarım ve malzeme kalitesi dahil bütün özellikler açısından Tesla’ya fark attığı görülüyor.

Öte yandan Tesla yüksek fiyatına rağmen yüksek performans da göstermiyor. 100 metre hızlandırma yarışlarında sürekli geçiliyor. En son, neredeyse yarı fiyatına satılan, Jaguar’ın elektrikli arabası I-Pace’ye geçilmişti. Şimdilik Tesla’nın tek artısı batarya performansının diğerlerinden bir tık yüksek olması gibi duruyor. Ancak o fark da yavaş yavaş kapanıyor. Kısacası Tesla araçları, teknolojik imajına karşın, verdiğiniz parayı hak eden bir araba almış hissi vermiyor.

Roket ve diğer uzay teknolojileri de aynı şekilde. Hepsi daha önce Sovyetler tarafından icat edilmiş, test edilmiş, hali hazırda üretimi yapılan şeyler. Demem o ki ortada ne büyük bir icat var ne de olağanüstü bir inovasyon. Bulaşık makinesi gibi, biz sıradan insanların günlük hayatlarına dokunan bir ürün de yok. Kapitalizmin doğal akışında hep var olan yenilikler sosyal medyanın da gazıyla yerlere göklere sığdırılamıyor. Kapitalizm abartıdan beslenir, pireyi deve yaparak anlatır. Hatırlarsanız, bu aralar AVM’lerde Katarlı turistlere saati 50 liraya kiralanan Segway/Ginger millete “milenyumun icadı” diye pazarlanmıştı. Reklam ve pazarlamanın tek amacı insanları aldatmak ve yanıltmaktır. Sosyal medya da buna bir güzel çanak tutuyor.

Tesla borsada Ponzi mi çeviriyor?!
Instagram paylaşımlarına bakarak araba alınmaz. Bunun ikinci el piyasadaki ederi var; yetkili servis ağı var; yedek parça maliyeti var; kaskosu var; vergisi var; kaza testleri var; güvenilirliği var… İnsanların çoğu araba alırken bunları değerlendirir.

Tesla X bugün 100-150 bin dolar bandında. Üç sene sonra kaça satabileceğiniz belli değil. Mesela, Toyota gibi, dayanıklılığı ile nam salmış markalar var. Oysa Tesla’yı 10-15 sene kullanıp kullanamayacağınız belli değil. Servis ağı, henüz, yok denecek kadar az. Amerika’daki mevcut servisler bile “parçası üç ay sonra gelir” diyor. Markanın geleceğe güven verecek bir geçmişi yok. Çoğu kullanıcı ilk birkaç ayda olumlu geri bildirimde bulunsa da 30-40 bin kilometreden sonra arızaların sıklığı arttığı için kullanıcı memnuniyeti hızla düşüyor. Sigorta şirketleri (bkz. AAA) Tesla üzerindeki kasko primlerini yükseltiyor çünkü hem arıza hem kaza hem de hasar oranları normların üzerinde.

Bu sektörde küresel dağıtım ağı, yaygın yetkili servisleri, müşteri sadakati ve maliyet avantajı olan 100 yıllık şirketler var.

BMW, Fiat, VW, Chevrolet, Nissan, Audi hepsi elektrikli araç üretiyor. Böyle bir rekabet ortamında Tesla’ya ne kalır?

Pek bir şey kalmadığı ortada. Zira satışları yerlerde sürünüyor. Musk fon bulmak için sürekli “şu kadar satacağız, bu kadar kazanacağız” diye büyükten hedefler koyuyor ama bugüne kadarki üretim ve satış hedeflerini hiç tutturamadı. Tesla kurulduğu günden bu yana hiçbir seneyi kâr ederek tamamlayamadı. Tesla X’in satış fiyatı birim maliyetinin altında!! Yani Elon Musk, gelir akışı sağlamak ve tezgâhı döndürmek için arabalarını zararına satıyor (işte gerçek insanlık bu olsa gerek). Otomobilde en yüksek kâr marjı genelde E (executive) ve F (lüks) segment modellerdedir. Ancak modelleri düşürürken üretim maliyeti aynı oranda düşmez. Dolayısıyla Tesla lüks modellerde bile 5 yıldır zarar yazarken Amerikan orta sınıfına hitap eden, 35 bin dolarlık, Tesla 3 modeliyle bu yıl kâr edebilecek mi acaba?

Toplam zarar giderek büyüdüğünden şirket sürekli sermaye artırımına gidiyor. Peki yeterli satış ve gelir akışı yokken nasıl oluyor da Tesla borsada bu kadar yüksekten işlem görüyor? Musk, ciddi ciddi, telefonla ünlüleri falan arayıp para istiyormuş (bkz. Jay Leno). Yani Tesla borcunu borçla çeviriyor. Bunun finans sözlüğündeki karşılığı Ponzi’dir. Zaten neredeyse bütün Wall Street analistleri Tesla’nın Ponzi çevirdiği konusunda hem fikir. Tesla’nın borsadaki toplam piyasa değeri bugün General Motors’unkini geçmiş durumda ama gelin görün ki GM’nin yüzde biri kadar satış yapmıyor. Boş vaat duymaktan sıkılan yatırımcılar yakın zamanda şikayetlerini daha sert bir şekilde dile getirmeye başlayacaklardır.
Tesla şu haliyle çok tipik bir Veblen malı, zengin züppelerin gösteriş oyuncağı… Aynı fiyata orta model bir Porsche ya da yüksek model bir BMW almak varken ne idiği belirsiz bir Tesla alırken kaliteye değil gösterişe para veriliyor.

Diyeceğim, Tesla’nın bugünkü fiyatını açıklayacak somut ve mantıklı ekonomik temeller yok. Satılan tek hikâye Tesla’nın geleceğin arabası olacağı beklentisi. Bu da yüksek riskli bir bahis. Zaten gelinen noktada hiçbir büyük üretici Tesla’yı kendine ciddi bir rakip olarak görmüyor. Tesla’nın, en fazla, sektörde yavaş giden elektrikli otomobil çalışmalarını hızlandırdığı söylenebilir.

İnsanlığa hizmet tiyatrosu
Kapitalizmde zengin olmanın “kolay” iki yolu vardır. Birincisi tekel veya oligopol olmak. İkincisi de devletten ihale alarak vahşi rekabetin etrafından dolanmak. Rockefeller’den Bill Gates’e aşağı yukarı bütün zenginler bu iki yoldan zengin olmuşlardır.

Bir kere SpaceX’in, içerik üreticisi Barış Bey’in anlattığı üzere, NASA’yla rekabet ettiği falan yok; aksine, NASA ile iş birliği halinde ihale usulü çalışıyor. Uzay macerası özel müşterisi olan bir sektör değil. Dolayısıyla da kapitalistlerin devlet ihalesi almadan bu işe girmesi zaten imkânsız. Aldığı devlet ihalelerine karşın SpaceX’in operasyon kârlılığı yüzde 3’ün altında. Boeing’in yüzde 7, Lockheed Martin’in yüzde 14 marjında çalıştığı düşünülecek olursa SpaceX’in operasyonuna vasat bile diyemeyiz.

Hyperloop One projesinin makul olup olmadığı fizikçilerin tartışması. Ancak bunun alternatifi hızlı tren ve toplu taşıma olmalıdır. Fakat büyük “vizyoner” Elon Musk’ın ulaşım hakkındaki argümanları evlere şenlik: “Bence toplu taşıma acı verici. Berbat. Bir sürü insanla birlikte, istediğiniz yerde indirmeyen, istediğiniz zaman ilerlemeyen, istediğiniz yerde durmayan bir şeye kim binmek ister ki? Tam bir baş belası. Bir grup tanımadığınız insan var, içlerinden biri seri katil olabilir.” Eh tabii, araba satan bir iş adamından başka türlü bir yorum beklemek zaten ahmaklık olurdu.

Teknolojik otomobil, uzay araştırmaları, Mars’a seyahat gibi girişimler insanların gözlerini boyuyor. Fakat unutmayalım ki Elon Musk, sendikalaşmak isteyen işçilerini işten çıkaran çok tipik bir kapitalist. Tek amacı, ne pahasına olursa olsun, sizin paranızı kendi hesabına aktarmak suretiyle sermaye biriktirmek. Gelinen noktada restoran zinciri açmanın ya da akıllı telefon sektörüne girmenin pek bir anlamı olmadığından Elon Musk servetini arttırmak için oyunun kurallarının dışına çıkarak sistemi kandırmak zorunda.

Eğer bugün Elon Musk “gerçekten” ilerici birtakım söylemlerde bulunuyor ve şirketlerinin Facebook hesaplarını kapatmak gibi sempatik birkaç hareket yapıyorsa bunun sebebi hâlâ Bill Gates, Jeff Bezos, Mark Zuckerberg ve Larry Ellison gibi zenginlerin gerisinde olmasıdır. Üst sıralara tırmanma potansiyeli var ve bu şansını zorluyor. Kapitalist rekabette geride olanlar her zaman oyunun kurallarını bozup yukardakileri sıkıştırarak kendilerine alan açmaya çalışırlar. Mesela doksanların başında Bill Gates “her öğrenciye bilgisayar” gibi gerçekten ilerici bir söylemde bulunuyordu. Zamanla tekel oldu; şimdi vergi vermeden servetini nasıl arttıracağının derdinde. Gates’i zengin eden Windows artık her yeni versiyonunda daha da kullanışsız hale geliyor. Zuckerberg gerideyken sunumlarında toplum için daha demokratik bir paylaşım ağı oluşturma vizyonunu anlatıyordu. Tekel olunca FaceBook profillerini şirketlere ve siyasi partilere satmaya, istihbarat sisteminin bir parçası olmaya başladı (bkz. Cambridge Analytica skandalı). Bugünün bütün tekelci bilişim kapitalistleri (Google, Apple, Facebook, Amazon) ilk başladıklarında küçük, sempatik ve naif birer start-up projesiydiler. Büyüdükçe hepsi gerici, tekelci ve statükocu oldu…

Reklam ve pazarlama balonu
Bu süreçte Musk, kendini ve girişimlerini sempatik göstermek için her türlü reklam ve pazarlama aldatmacasını kullanacaktır. Sosyal medyada izlediğiniz videoların ve okuduğunuz yazıların çoğu Elon Musk’un marka yönetiminin bir parçası. Nusret’in #saltbae kurgusunu hepimiz takip ettik. Sosyal medya bizlere gerçek-ötesi bir dünya sunuyor. Sizce Elon Musk hayatında Atatürk’ü duymuş muydu da Türkiye’ye gelince Anıtkabir’in önünde fotoğraf çektirmek istedi, yoksa o fotoğrafı marka danışmanlarının planladığı seyahat programının bir parçası olarak mı paylaştı?

Kapitalizm, zenginin daha zengin olduğu, fakirin fakir kaldığı, hatta kimi zaman daha da fakirleştiği modern kölelik düzenidir. Kullanılan dilden tutun ideolojik aparatlara kadar her şey rıza üretmek ve sisteme meşruiyet kazandırmak içindir. İllüzyonun bir parçası olarak da sistem sürekli kot pantolonlu yeni zenginleri dâhi, gözü gönlü tok, hayırsever insanlarmış gibi gözümüze sokar. Basit ve gündelik kıyafetler onları sıradan insanlar, yaptıkları yalandan bağışlar da onları birer Noel Baba gibi gösterir.

Sonuç olarak, şu noktaların çok açık olması lâzım: 1) Tesla 10 yıldır zarar ediyor ve ancak Ponzi çevirerek varlığını sürdürebiliyor. Musk’ın gösteriş ve reklam için Falcon Heavy ile uzaya yolladığı Roadster arabası Mars’a indiğinde muhtemelen Tesla hâlâ zarar ediyor olacak. Şirketin kaldıraç oranı çok yüksek ve siyasi destek almadan iflastan kurtulması zor görünüyor. 2) SpaceX verimsiz. Serbest piyasa koşullarında iş yap(a)mıyor, devletten garanti kontrat almak suretiyle çalışıyor. Bu bir “başarı” değil, klasik burjuva siyasetidir. 3) Sermaye yarışına geriden başladığı için tepedeki tekelcilerin oyunlarını bozmaya çalışıyor olması Elon Musk’u ilericiymiş gibi gösteriyor. Masalar dönerse eğer, tıpkı diğerleri gibi, Musk da statükocu olacaktır.

Kapitalizmde her boğa piyasanın ilahlaştırdığı, siparişle yazılmış biyografisi kitapçıların kişisel gelişim raflarında satılan, bir kült figürü vardır. 90’larda bu figür Bill Gates idi. 2000’lerde Steve Jobs, 2010’lardaysa önce Mark Zuckerberg sonra da Elon Musk oldu. Medyada müthiş bir Elon Musk bombardımanı var. Adamın güttüğü iki tane keçi, ıslığı dağları tutuyor. Ortada somut bir şey olsa zaten bu kadar PR çalışmasına gerek olmazdı. Kıssadan hisse, abartacak bir durum yok. Geçiniz…