Kentlerde, 'gösterinin dili' kakafonik bir hal almış olsa da gizli mecralarda şekillenen 'gösterinin dili', giderek berraklaşmakta. 21. yüzyıl yaşanırken,...

Kentlerde, 'gösterinin dili' kakafonik bir hal almış olsa da gizli mecralarda şekillenen 'gösterinin dili', giderek berraklaşmakta. 21. yüzyıl yaşanırken, 19. yüzyıla ait bir yapının içine girildiğinde, günün gerçekliği kırılabilir ve hakikat perdesi aralanabilir!

Galata'dan Tophane'ye inerken, Serdar-ı Ekrem sokağının sağında konumlu küçük bir yapı, Kırım Kilisesi. 1855 yılında, İngilizler tarafından yaptırılan, Anglikan kilisesi, Neo gotik mimari örneğidir. Yakın bir ahbabımın, kilisenin karşı binasında (iki yıl öncesine kadar) bir dairesi vardı, benim de sık sık kaldığım. Daireden, kilise ve bahçesi, çeşitli açılardan net bir şekilde görünür. Kentin rengine göre değişen taşlar; izleyeni Konstantin'in zamanlarına kadar götürebilir. Çokluk göçmenleri barındıran bu yapı, kukla-tiyatro topluklarına, gösteri sanatlarına ev sahipliği yapabilir.

Atıl görünümlü bahçe, soğuk havaya ve yağmura rağmen doluydu. Meraklı kalabalık, şarabını alıp kiliseye giriyordu. Az sonra, bir tür ayinin başlayacağı kesindi.

Kilisenin içine dağılmış kalabalık, yerlere, niş boşluklarına yerleşmiş, yarı karanlık mavi ışığın altında fısıldanıyordu. Yerde bulduğum bir boşluğa çöktüm, sırtım duvara dayalı. Dışsal hiçbir referansın bulunmadığı bu neo gerçekçi dünyada geçirdiğim gece boyunca, geçmek bilmez bir huzursuzluk duymaya başladım. Sanki en temel varoluşsal güvencelerim aniden sahte bir belleğe ya da şu depozitosuz ürünlere dönüşmüştü. Zaten yüzlerini seçe-mediğim insanlar, bir gösteriyi izlemeye gelmiş kalabalıktan ziyade başka, tuhaf yaratıkları çağrıştırıyorlardı...

Sanayileşme öncesinde, diyordu Guy De-bord, doğal güçler ve insan biyolojisi ile dön-güsel olarak ölçülebilen bir zaman vardı. Doğal zaman insanileştirilerek ve toplumsallaş-tırılarak tarihsel zamana dönüştürülürdü. Elbette biz modern zamanları yaşıyorduk ve modern üretim koşullarının egemen olduğu toplumlarda, insan bilinci, "kendi dünyasının üstünde tahrifat yapılmış hareket merkezinde hareketsizleştirilmiştir. Bir zamanlar canlı olan her şey artık bir temsile dönüşmüştü." Evet, kırk yıl önce yapılan bu tespitler doğruluğunu bir kez daha kanıtlıyordu. Postmoder-nizmin zihinsel baygınlığına kapılıyordum. Yaşayan, tuhaf kuklalara dönüşmüştük, üstelik insan kılığındaydık.

Sigaramdan, huzursuz nefesler çekerken; ahşap aksama takılı ipler, hareket ediyor, siyah pelerinli ellerin oynattığı kuklalar bambaşka bir hikâyeyi anlatıyordu. Notre Dame'ın Kamburu sahneleniyor, Esmeralda ve Quasi-modo'nun hikâyesi, Ahşap Çerçeve Kukla Tiyatrosu tarafından yeniden yorumlanıyordu. Karakterlerin her biri, incelikle, özenle yapılmış, oynatıcıların ellerinde canlanıyordu. Bugüne kadar farklı bağlamda yorumladığım oyun, başkalaşıyor, son iki yüzyıllık insanlık macerasının analizinde bir veri haline geliyordu. Deneyim dedikleri bu olsa gerek.

Hikâyeyi biliyordum ama gözüm yine de Polichinelle'i arıyordu. Üstelik sahnede değil, yere çökmüş biz düşkünlerin içinde. İnsan boyutunun yarısında yapılmış o kukla; kargaburunlu, kambur, Polichinelle... Topluma karşı derin bir ironi içinde olan, hoşuna giden insanlara merakını gösteren, kötücül, küstah, ip cambazı, kâhin, filozof Polichinelle... 19. yüzyılda Modemizm biçimlenirken, Polichinelle, erdemini ve asaletini korumuştu. Onu, ebedi ve dokunulmaz kılan, gözlem gücüydü şüphesiz. Stendal'ın gidip, saatlerce seyrettiği Polichinelle, Lyon'da bir müzede şimdi. Biz onu müzeye, bir camın arkasına yerleştirdik, sonsuz bakışını üzerimize fırlatmaması, zavallı hayatlarımızı kötücül diliyle ironiye boğmaması için.

Zaten, tarihsel süreç işledi, şeyleşme, hızla devam ederken; kuklalar önemini, dilini yitirerek, çocukların seyirlik malzemesi haline geldi. Biz, maceramızda kukla-benlerimizle yaşadığımızı iddia edip, bezgin uykulara daldık bile. Belki, belki Polichinelle düşlerde belirmeye başlar. Bir kâbus gibi çöker insanların huzurlu uykularına, belleğin boşluğunu tamamlar, ardından hakikat...

www.ahsapcerceve.com 29 Şubat 2008 Cuma 20.30 Kırım Kilisesi - Serdar-ı Ekrem Sok. No: 83 0212 252 8835