Geçtiğimiz haftalarda ‘Apocalypse, Now-Redux’ adlı başyapıtını seyrettiğimiz Coppola’nın son filmi ‘Geç Gelen Gençlik’ tabiri caizse bir kıçyapıt. Antalya Film Festivali’nde filmi...

Geçtiğimiz haftalarda ‘Apocalypse, Now-Redux’ adlı başyapıtını seyrettiğimiz Coppola’nın son filmi ‘Geç Gelen Gençlik’ tabiri caizse bir kıçyapıt. Antalya Film Festivali’nde filmi seyrettiğimden bu yana yaklaşık bir yıl geçti. Ama bu yazıyı, filmden çıktıktan hemen sonra yazıyor olsaydım da durum pek farklı olmayacaktı. Bu saçmalık için o sırada da söyleyecek fazla bir lafım yoktu, şimdi de yok. Nasıl olsun ki? Filmde havada uçuşan fikirlerden, kavramlardan geçilmiyor ama ortada takip edilebilecek ne bir öykü ne de anlaşılabilecek bir karakter var. Evet gençlik, ölümsüzlük, kimlik, iyilik, kötülük, dil ve düşünce üzerine muğlak düşünceler var filmde ama bir şey anlayan beri gelsin. Filmin kahramanına, ölmeyi hayal ederken şimşek çarpıyor. Yaşlı adam öleceğine, gençleşiyor bu elektrik yükünü aldıktan sonra. Dişleri tazeleniyor, saçları çıkıyor. Kaçırdığı aşk fırsatını da yeniden yakalıyor çünkü aşkı da aynı süreçten geçmiş, yani şimşek çarpmış ona da. Bu arada kötü bir ikizi de oluşuyor adamın. Naziler filan devreye giriyor bir ara. Adam bir yandan Nazilerden kaçarken bir yandan da dilin kökenin keşfetmeye çalışıyor, sürekli zamanda geriye giden sevgilisi aracılığıyla. Gerisini hatırlamıyorum ve hatırlamak da istemiyorum. Filmin kahramanını onayan Tim Roth da gayet kötü bir oyun veriyor. Ah Coppola, ne güzel abimizdin sen!

 

Geç Gelen Gençlik, Orijinal Adı: Youth Without YouthYönetmen: Francis Ford Coppola Oyuncular: Tim Roth, Alexandra Maria Lara, Bruno Ganz, André Hennicke Türü : Drama, Gerilim, Drama Yapım Yılı: 2007 Süre: 125 Dk.

 

***

Süründüren cazibe

Haftanın iddialı ve ama kof 2. filmi ‘Dağların Hakimi’. Bu İspanyol yapımı filmin başlangıcı ümit vaadediyor. Ama sadece başlangıcı. Genç ve yakışıklı bir adam bir benzin istasyonunda hırsızlık yapan bir kız görüyor. Kadınlar tuvaletine giriyor ve kızla paylaşacak yeni sırlar yaşamanın ortamını yaratıyor. Amacına da ulaşıyor, ikili orada sevişiyorlar. Fakat adam, kız ayrıldıktan sonra cüzdanının kayıp olduğunu fark ediyor. Kızın arabasını takip ediyor. Kız bir yan yola sapıyor. Ve yoldan ayrılanların başına onlarca filmde ne geldiyse onların da başına gelmeye başlıyor. Gaipten kurşunlar yağıyor önce. Sonra köpekli bir adam çıkagelip adamı bacağından vuruyor. Adamla kız sonra buluşuyorlar ve kimliği belirsiz saldırganlardan kaçmaya başlıyorlar. Polislere rastlıyorlar ama polisler de aynı şiddetten nasiplerini alıyorlar. Filmde bacağından yaralananların tazı gibi koşabildiğine, omzundan yaralananların maymun gibi ağaçlara tırmanabildiklerine filan şahit olduktan sonra, video oyunların ya da her neyinse küçük dimağlar için zararlı olduğu gerçeğiyle yüz yüze geliyoruz. Ya da başka bir şeyle. Her ne ise film kandırmacadan başka bir şey değil. Bu filmden alınacak tek ders şu olabilir: Benzin istasyonlarında tanımadığınız insanlarla sevişirken cüzdanınıza sahip çıkın! Ben artık öyle yapacağım. Sevişmekten vazgeçecek değilim ya!

 

Dağların Hakimi, Orijinal Adı: King of The Hill Yönetmen: Gonzalo López – Gallego Oyuncular: Leonardo Sbaraglia, María Valverde, Thomas Riordan, Andrés Juste, Pablo Menasanch Türü: Gerilim-Korku Yapım Yılı: 2007 Süre: 90 Dk.

 

***

Azizler ve Ejderhalar

Bu hafta çok iddialı ama iddialı oldukları kadar da kof filmlerin geçit resmi yaptıkları talihsiz bir hafta. Marc Caro’nun ‘Dante 01’i de çok şey söylemeye çalışan ama sonuçta görsel ve işitsel bir kakafoniden öteye gidemeyen bir film. Caro’yu daha önce Jeunet’yle yaptıkları ‘Şarküteri’ ve ‘Kayıp Çocuklar Kenti’nden tanıyoruz. Caro ilk kez tek başına yönetmen koltuğuna oturmuş. Ne yazık ki bir daha bu koltuğa zor oturur gibi gözüküyor.  Gelecekte bir uzay gemisinde geçiyor film. Uzay gemisi, ölüm cezasına çarptırılmış ama psikiyatrik deneylere katılmayı kabul ettikleri için bu uzay gemisinde yaşamalarına izin verilmiş mahkumların bulunduğu bir tür klinik ya da hapishane gibi. Tabii doktorlar filan da var. Bir gün bu gemiye iki yolcu geliyor. Birisinin adı Aziz George. Yani Hıristiyan mitolojisinde, ejderhayı yenen, Kapadokya’da filan bol bol fresklerine rastlanan azizle aynı adı taşıyor. Ejderhanın, insanın yeteneklerini hayata geçirmesini, sahip olduğu değerlerin keyfini çıkarmasını engelleyen bir tür psikolojik engeli simgelediği söylenir. Filmin George’u da gerçekten böyle şeyler yapar, insanların içindeki ahtapotumsu cinleri fiilen yer. George’la birlikte gelen diğer yolcu ise bir şirketin acımasız temsilcisidir ve hastalar üzerinde kötü olduğunu anladığımız bir takım deneyler yapmaya niyetlidir. Sonra film giderek takibi zor bir hal alır. Herkes ve her şey bir başka şeyi simgeler, Aziz George ya da geminin adı olan Dante örneğinde olduğu gibi. Bütün bunlarda derin filozofik anlamlar aramak ise bana göre vakit kaybından başka bir şey değil.

 

Dante 01, Yönetmen: Marc Caro Oyuncular: Lambert Wilson, Linh Dan Pham, Dominique Pinon Yapım Yılı: 2008 Süre: 88 Dk.