Google Play Store
App Store

Kızıl Savaşçı Kadınlar, kadın kurtuluş mücadelesine bağlılıklarıyla ve bu mücadeleye sundukları katkılarla karanlığa karşı ışık tutmaya devam ediyor. “Uzun ve dayanıklı zincirin” her bir halkasına, mücadeleye adanmış yaşamlara…

Kızıl savaşçı kadınlar
Inessa Armand, Aleksandra Kollontai, Nadejda Krupskaya, Lüdmila Pavliçenko

Berfin AKSOY

“Yirmi birinci yüzyılın zorluklarıyla mücadele edebilmek için, toplumun her katmanında eşitsizlik üreten, eşitsizliği şiddetlendiren güçleri yenmeyi hedefleyen daha geniş bir özgürleşme anlayışına ihtiyacımız var. Kızıl Savaşçı Kadınlar bize yol gösterebilir.”

Amerikalı yazar Kristen R. Ghodsee, “Kızıl Savaşçı Kadınlar” kitabının girişinde söylüyor bunları. Peki günümüzün mücadeleci kadınlarına yol gösterebilecek bu Kızıl Savaşçı Kadınlar kimlerdir?

Sovyetler’in kadınlara yönelik politikalarına şekil veren teorisyen, siyasetçi ve diplomat Aleksandra Kollontay; Kendini halk eğitimine adamış Nadejda Krupskaya; Komünist Parti Kadın Birimi Jenotdel’in kurucularından Inessa Armand; Dünyanın en başarılı kadın keskin nişancısı Lüdmila Pavliçenko ve Bulgar Kadın Hareketi Komitesi’nin 22 yıl boyunca başkanı olan Elena Lagadinova.

Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları profesörü Kristen R. Ghodsee, “Beş Devrimci Kadından Dersler” alt başlıklı kitabında, adlarını bugün de heyecanla andığımız bu beş sosyalist kadının mücadelesini mercek altına alıyor, portrelerini çiziyor.

KIZIL SAVAŞÇI KADINLAR

Kristen R. Ghodsee,

Çeviren: Senem Erdoğan

Yordam Kitap, 2023

“KIZIL SAVAŞÇI KADINLAR BİZE YOL GÖSTEREBİLİR”

Sosyalist kadınlar, verdikleri mücadelelerle yirminci yüzyıl kadın hareketi üzerinde büyük etkide bulundular. Kadınların elde ettikleri kazanımlarda bu kadınların tartışılmaz rolleri vardı. Ne var ki, Batı feminizmi kadın mücadelesine katkıda bulunmuş tarihsel figürleri anarken, bu sosyalist kadınları çoğunlukla görmezden geldi. Dünyanın Batı ucunda, bir Amerikan üniversitesinde çalışmasına rağmen, Ghodsee, Doğu’nun bu efsanevi kadınlarının parlak portrelerini çizerek bir ihmali/yok saymayı bir ölçüde telafi ediyor.

Giriş ve Sonuç bölümleri de dâhil olmak üzere yedi ana bölüme ayrılan kitabın “Burjuva Feminizmi ve Huzursuzlukları” başlığını taşıyan Giriş bölümü, yirminci yüzyıl kadın mücadelesinde sık sık karşı karşıya gelen iki tarafın -liberal ve sosyalist- amaçlarına değiniyor. Batı feminizminin sosyalist kadınların mücadelesini nasıl yok saydığını örneklendiren yazar, bu karşıtlığın günümüzde halen devam etmekte olan yansımalarına da değiniyor. Sosyalist kadınları “diğer taraftan” ayıran en temel şey onların hedefinde kapitalist ekonomik yapı olmasıydı ve doğrudan bununla mücadele ettiler. Ghodsee, onları tanımanın ve çalışmalarını bilmenin liberal feminizm ve kapitalizm arasındaki ilişkiyi anlamaya yardımcı olacağını belirterek dünyanın işçi devletlerinin kurulmasında rol alan bu beş kadının günümüzde halen devam etmekte olan sorunlar üzerine bize yol gösterebileceğini söylüyor.

ALMAN FAŞİSTLERİNİN KORKULU RÜYASI: LÜDMİLA PAVLİÇENKO

1930’ların Sovyetler Birliği’nde kadınlar, onlara yüklenen “görevler”in yanı sıra, çoğunlukla erkeklerin yer aldığı alanlara girmeye çağrılıyordu. 309 başarılı atışla, tarihe en başarılı kadın keskin nişancı olarak adını yazdıran Lüdmila Pavliçenko da atıcılık becerilerini bu dönemde geliştirmişti. Savaşa çağrılmayı beklemeden gönüllü olan yirmi dört yaşındaki genç kadın, antifaşist savaşın ön saflarında yer alarak herkesi kendine hayran bırakmıştı.

“Bu dönemde kadınlar pilot, paraşütçü ve keskin nişancı olmak üzere eğitim alabiliyor ve kendilerine şüpheyle bakan Rus erkeklerine muazzam bir konsantrasyon, sabır ve beceri gerektiren askerî alanlarda başarılı olduklarını kanıtlıyorlardı.”

KALIPLARI ZORLAYAN YENİLİKÇİ: ALEKSANDRA KOLLONTAY

Sosyalist toplumda aşk, cinsellik ve ailenin rolü üzerine yenilikçi fikirler geliştiren Aleksandra Kollontay, yazarın ifadesiyle Kızıl Savaşçı Kadınlar’ın en tartışmalı olanı. O, kadın sorununun hâkim üretim tarzına bağlı olduğunu anladığında yalnızca kadınların ekonomik bağımsızlığını savunmakla kalmamış ev içinde de yeni bir toplumsal ilişkinin olması gerektiğini savunmuştu. Sovyetler’in kadınlara yönelik politikalarına da yön veren Kollontay, başarılarla dolu bir diplomatik kariyere sahip.

Aleksandra Kollontay’ın “büyük devrimimizdeki Rus kadınının en önemli ve muhteşem imgesi; Lenin’in inançlı ve yorulmak bilmeyen ortağı” olarak tanımladığı Nadejda Krupskaya, hayatını halkın eğitimine adamıştı. İyi bir eğitim almış olan Krupskaya, fabrika işçilerine okuryazarlık dersleri verdi, kütüphaneler ve halkın gazeteye erişebilmesi için okuma odaları açtı. Krupskaya, bireysel ve toplumsal gelişimi destekleyen özgür bir eğitim sistemi düşlüyordu.

“Krupskaya’nın hayal ettiği ideal Sovyet eğitim sistemi, merkezi olmayan ve özgürlükçü bir sistemdi, yereldeki öğretmenler sendikalar kuracak ve bu sendikalar okulların idaresine katılacaktı. Merkezî bir otorite fikrine karşıydı. Fikirleri, daha ziyade otoriteyi öğretmenden alıp öğrencilere vermeyi içeriyordu. Bu, öğrencilerin kendi eğitimlerini düzenlemek ve yönlendirmek konusunda söz sahibi olacağı bir eğitim ortamını yaratacaktı.”

Nadejda Krupskaya ile aralarında güçlü bir bağ olan Inessa Armand, Komünist Parti Kadın Birimi Jenotdel’in kurucuları arasında. Kırk altı yaşında koleradan ölen Armand’ın hayattayken en büyük isteklerinden biri, içinde bulunduğu mücadeleye teorik katkı sağlamaktı. Lenin’e destek olmak için gizli görevler yürüten Armand aynı zamanda Lenin’in çok sayıda eserini Batı dillerine çevirdi.

LAGADİNOVA’NIN VASİYETİ: KAÇMA, SAVAŞ!

Yazarın bizzat tanıttığı Kızıl Savaşçı Kadınlar’ın sonuncusu olan Elena Lagadinova, Bulgar Kadın Hareketi Komitesi’nin 22 yıl boyunca başkanlığını yapmış ancak faaliyetleri Bulgaristan ile sınırlı kalmamıştı. Lagadinova, uluslararası kadın hareketine de katkı sunarak dünyanın dört bir yanındaki kadınlar arasında köprü kurmaya çalıştı. Kristen R. Ghodsee, Elena Lagadinova’ya yaptığı son ziyaretinde, kendisine söylediklerini şöyle aktarıyor: “O akşam evinden ayrılırken Lagadinova bana şöyle dedi: Kaçma. Savaş. Ve unutma, nefret ettiğin şeylere karşı mücadele etmek yetmez. İnandığın şeyi savunmalısın.”

“MÜCADELELERİNE HAYAT VEREN ATEŞ KESİNLİKLE İLHAM VERİCİ”

Kitabın “Kızıl Savaşçı Kadınlar’dan Alabileceğimiz Dokuz Ders” başlıklı Sonuç bölümünde ise, bu beş savaşçı kadının, kadın kurtuluş mücadelesinin bugününe nasıl ışık tuttuğuna dair değerlendirmeler yer alıyor. Yazar, sosyalist kadınların önlerine çıkan engelleri ve tüm bu engellere rağmen elde ettikleri kazanımlardan yola çıkarak dokuz ders çıkarıyor. Yoldaşlar, Tevazu, Otodidaktizm, Açık Görüşlülük, Yetenek, İttifak, Azim, Adanmışlık ve Dinlenme adlarını verdiği bu dokuz madde, mücadeleye adanmış yaşamların, kızıl savaşçı kadınların, bütüncül bir özetini çıkarıyor. Ek olarak, sosyalist kadın hakları eylemcilerinin fotoğraflarına da yer veren kitap, “Önemli Olaylar Çizelgesi” ile anlatılanları destekliyor ve yaşanan gelişmeleri kronolojik sırayla takip etmeyi kolaylaştırıyor. Ayrıca son sayfalarda, kitapta yer alan bölümlerin temelini oluşturan çalışmaların olduğu “İleri Okuma Önerileri” başlığı taşıyan bir liste de var.

Son olarak, kitabın Giriş bölümünden bir alıntı yaparak bitirmek istiyorum.

“Bazısı yoldaşlarının ölümüne tanıklık etti, emeklerinin heba edildiğini gördü; bazısı da genç yaşta hayatını kaybetti. Her şey bir yana, mücadelelerine hayat veren ateş kesinlikle ilham verici.”