Güneydoğu'dan gelen ölüm haberleri önümüzdeki günlerde Türkiye'yi daha da gerecek. Dünyanın hiç bir ülkesi, nasıl olduğuna ilişkin soru işaretleri taşıyan...

Güneydoğu'dan gelen ölüm haberleri önümüzdeki günlerde Türkiye'yi daha da gerecek. Dünyanın hiç bir ülkesi, nasıl olduğuna ilişkin soru işaretleri taşıyan bir saldırıda minibüs dolusu vatandaşın ölümünü, 13 askerine kurulan kanlı pusuyu öyle hiçbir şey olmamış gibi taşıyamaz. Ölümlerin bizi topyekun bir çılgınlığın içine itmesine ancak özgürlükçü ve hümanist bir sol siyasetle engel olunabilir.

ÖDP Konferans ve Kongre'si gösterdi ki, Kürt sorununun yol açtığı kanama ÖDP'liler arasında da daha keskin tartışmalara yol açabilir.

Malum; ÖDP neredeyse bölünme beklentileri içinde ve son derece gerilimli bir süreç sonrasında 4. kez olağanüstü olarak toplandı. Dünkü gazeteler, olağanüstü Kongre sonucunu aşağı yukarı aynı ifadelerle özetlemişlerdi: "Ufuk Uras yeniden Genel Başkanlığa getirildi. PM'ne Uras'ın rakibi Kemal Ulusaler'in listesinden 32, Uras'ın listesinden 28 kişi girebildi. PM seçiminde en fazla oyu geçen seçimde Uras karşısında aday olan Alper Taş aldı".

Bu sonuç ÖDP'nin bugüne kadar yaşadığı tartışmalar ışığında herkes tarafından doğru okunmalı. Delegeler Uras'ı yeniden genel başkan seçerken, Alper Taş'a ve PM'ye verdikleri oylarla partide asla bir bölünme istemediklerine işaret ettiler. Konferans sırasında BirGün muhabirine demeç veren O. Müftüoğ-lu da "Bu partinin en son ihtiyaç duyacağı şey Urascılar ve karşıtları gibi bir bölünmedir. Böyle bir şey olmaz" diyordu.

ÖDP'deki gerilim BirGün'ü de "ürkütmüş" gibiydi. Konferans ve Kongre günlerinde çok başarısız, sade suya tirit küçük haberler yaptık. MEB Şura Salonu'nda BirGün okuyanlar kendilerini gazetede yeterince bulamamanın sıkıntısını hissetmişlerdir. Oysa, yaşananları ve tarafların birbirlerine ilişkin iddialarını en detaylı şekilde yazan gazete olmalıydı BirGün. Olanı olduğu gibi göstermekten ne bir gazete zarar görür, ne de olan bitenin tarafları.

Salonda yükselen tansiyona kimi üyelerin verdiği tepki de öğreticiydi. Gerilimin epey arttığı bir noktada yanımda oturan genç kadın "Partiye daha yeni üye oldum. Ama sanırım istifa edeceğim" deyiverdi.

Sol içi her kavganın, hatta gerilimlerin, sola yönelenleri uzaklaştırdığı kesin. ÖDP'nin Kongre'de ortaya koyduğu ortak akıl bunun kavrandığını da gösterdi. Delegeler, ne "emekli olun", "çekin gidin", "geleneksel politikanın sonu geldi" türünden değerlendirmelere itibar ettiler, ne de Meclis'te temsilin yarattığı olanağı reddettiler. Yeni kuyu açılırken eski kuyuya pislenemeyeceğinin ve açılmış başka kuyuların suyuna da sırt dönülemeyeceğinin vurgulanmasıydı sonuç.

ÖDP'deki tartışmaların süreceği kesin. Kendi içinde tartışmayan bir sol parti de düşünülemez zaten. Önemli olan o tartışmanın nasıl yapıldığı ve var olan sınırlı enerjinin bu içe dönük tartışmada tüketilmemesi. Gerek Ulusaler'in gerekse de Uras'ın söylediği gibi, pazartesinden, yani dünden itibaren, yüzünü dışa dönmesi gerek ÖDP'nin. Yeni yönetim, taşra örgütlerinde mücadele veren partililerin zorluklarını kavrayan, onların önünü açan bir çizgi izleyebilmeli.

Yeni yönetim somut hedefler koymalı önüne. Ulaşıldığında başarılı, ulaşılmadığında da başarısız sayılacağı somut hedefler. 22 Temmuz öncesinde kimi adımları atmada çok geç kaldı ÖDP. Bağımsız adaylığın bir stratejik yöneliş olarak hatalı olduğuna, bel kemiğini sınıf temelli örgütlü bir mücadelenin oluşturmadığı politikaların duvara toslayacağına işaret ederken, aynı zamanda bir seçim taktiği olarak en fazla üç (bunun ötesi gerçekçi olmadığından) bağımsız sol adayı Meclis'e sokma çizgisine ÖDP önderlik edebilmeliydi.

Dün dışına dönebildiyse eğer ÖDP, bu da geç bir dönüş olsa da, anayasa tartışmaları ve yerel seçimler konusunda somut adımlar atmaya başlamalı. Yerel seçim hedeflerinin başına Hopa'yı kaybetmemeyi, orayı iç tartışmalara feda etmemeyi koymalı. Sonra; bir, iki, üç daha fazla Hopa'yı hedeflemeli. Bana öyle geliyor ki, ilk günden beri süregelen küçülmeyi engellemenin başka yolu yok. Ve solun asla Hopa'yı kaybetmek gibi bir lüksü olamaz!