Hepimizin korkuları var. Defterde bütün sayfalara bulaşan bir mürekkep lekesi gibi kalıcı

Hepimizin korkuları var. Defterde bütün sayfalara bulaşan bir mürekkep lekesi gibi kalıcı. Zaman geçtikçe azalmayan, sayfaları çevirdikçe iziyle karşılaşmadan duramadığımız bir iz. Merhemlerle iyileşmeyen, fondotenlerle saklanamayan, değişip başka şeylere dönüşmede ya da bizi terketmekte bu kadar direnen bir o var. Halbuki zaman değişir, biz değişiriz, sevgilerimiz, sevdiklerimiz bile değişebilir. Yontulur egomuz. Ama korkularımız değişmez çoğu zaman. Nöbette beklerler hayatımızın bir yerlerinde. Bazılarının nedenlerini bilsek de çözümünü bulamadığımız için sonuç değişmez. Korkularımızı kabullenip onlarla yaşamayı da istemeyiz. Çünkü hayatımızın akışını engelleyebilecek kadar güçlüdürler bazen. Karanlıktan, yalnızlıktan korkan çoktur. Su, ateş, yükseklik, uçak korkusunu unutmamak lazım. Bunun yanında yalnızlıktan, kalabalıktan, insandan, hayvandan korkmak…Liste çok uzun. Yaygın olmayan daha doğrusu çok fazla dillenmeyen korkular da vardır. Aslında bizlere göre korkulara sahip olmanın bir yaşı, bir cinsiyeti vardır. Aksi yakışıkalmaz. Otuz beş yaşına gelmiş, kariyer sahibi bir adam işinden evine geldiğinde sessizlikten korktuğu için, izlemese de televizyonu açtığını, bütün gecelerini radyo açık geçirdiğini elbette rahat bir şekilde ulu orta anlatamayacağı gibi kendinden bile saklamaya çalışacaktır. “Hayaletlerden çok korkuyorum ” diyemez. Güneş doğup, sabah olduğunda onlara inanmayacaktır da zaten.
 
Zihnimiz bize oyunlar oynar, bir huzursuzluk kaplar içimizi. İnançsız bir arkadaşımın bildiği bütün duaları okuduğu bir korku anının olduğunu biliyorum. Kendisinin bile dua bildiğini bilmediği bir an.
 
Korkularımızı açıklamaktan korkarız. Korkulan başka şeyler de vardır; başkaların ne düşüneceği. Ondan da daha önemlisi aslında bizim ne düşündüğümüz. Bazı korkular geceleri sever. Bazıları sabah aydınlığında bile bizi terketmez. Çoğu başkalarına anlatılmaktan çekinilecek kadar saçmadır. Ama hepimizde az ya da çok vardır. Onlar bizi küçük bir çocuk gibi yapabilir. Küçük bir çocuk gibi savunmasız, güçsüz hissettirebilir. Çocuklar yetişkinlerden çok daha cesurdur halbuki. Zihinleri böyle çirkin oyunlar oynamaz onlara, bilinçaltları kirlenmemiştir.Yorganlarının altına soktular mı kafalarını saklanabilirler korktukları şeylerden. Yetişkinlerde öyle mi? Bilinçaltımız bizimle oyunlar oynamayı, bizi küçük düşürmeyi sever.Yorgan altlarında saklanmak yetmez. İşte o zamanlarda sığındığımız birşeyler, birileri hep olur. Bir insan, bir ses, bir ışık… Ama korkular oldukları yerde dururlar. Çok uzun bir liste var, saymakla bitmiyor. Geçmişimize geri dönüp yaralarımızı iyileştiremesek de, içimizde bir yolculuğa çıkıp sorunlarımızı çözemesek de istiyoruz hepimiz hepsini birer birer çöpe atmayı. Kokuşsunlar, havasızlıktan boğulsunlar oldukları yerde. Göz görmeyince gönül katlanırmış!Çöp arabasına atılıp götürülsünler, gözümüz görmesin.