Türkiye’nin eğitim gündeminde de MEB’in yeni müfredat hazırlıkları var. Aralık ayına yetiştirileceği söylenen müfredatın, derslerin içerikleri ile ilgili olduğu kadar, değerler eğitimi konusunda da yeni kararlar getireceği konuşuluyor.

Krizler Çağı’nda nasıl bir değerler eğitimi?

Ayşe Alan - Eğitimci, Yazar

Dünyanın eğitim gündeminde “krizler çağında eğitim” meselesi var. İklim krizinin, ekolojik yıkımın, salgınların, afetlerin dünyasında çocuklara nasıl bir eğitim ve eğitim ortamı sunalım ki, iyi olma hallerini koruyarak, onları dengeli bir kaygı seviyesinde tutarak, güçlendirelim ve aynı zamanda aktif vatandaşlar olarak yaşadıkları gezegenin sorumluluğunu alan bireyler olmalarını sağlayalım? Bunun zor bir mesele olduğu açık. Çünkü mevcut sistemde dünyada eğitimin kendisi bir kriz alanı. Dolayısıyla krizler çağında eğitim demek, okulu yeniden tasarlamak demek. Okul binalarından, okul çevresine, müfredattan, çocukların okulda geçirdiği zamana yeniden bakmak gerekiyor. Belli ki önümüzdeki yılların eğitim gündeminde bu meseleler baskın olacak. 

MEB, Yeni Müfredatı Yakında Açıklayacak 

Türkiye’nin eğitim gündeminde de MEB’in yeni müfredat hazırlıkları var. Aralık ayına yetiştirileceği söylenen müfredatın, derslerin içerikleri ile ilgili olduğu kadar, değerler eğitimi konusunda da yeni kararlar getireceği konuşuluyor. Şimdilik elimizde yeni değerler eğitiminin hangi konulardan oluştuğuna dair ayrıntılı bir bilgi yok. Kulislerden haber sayfalarına yansıyan ilk bilgiler “fıtrat ve şahsiyet” temelinde bir içerik planlandığını gösteriyor. 

2021 yılında toplanan MEB Şûrası’nda kabul edilen “okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır” tavsiye kararından sonra her sınıf seviyesi için yeni düzenlemelerin geleceği bekleniyordu. Şûranın “eğitimde fırsat eşitliği” temasıyla toplandığını, şûra programında olmamasına karşın, ek öneriler getirildiğini, bu ek önerilerden biri olan okul öncesi değerler eğitiminin (usule aykırı olarak) tartışılmadan tavsiye karara dönüştüğünü hatırlatalım. 

Değerler Eğitimi Yeni Müfredata Nasıl Yansıyacak 

Milli Eğitim Bakanlığı 2011’de pilot uygulamayla başlattığı değerler eğitimini 2012 yılından beri uyguluyor. Mevcut durumda değerler eğitimi, okulların aylık etkinlikleri, özel gün programları ya da çeşitli derslerin parçası olarak yürütülüyor. Başlangıcından epey zaman geçmesine rağmen henüz yerleşmiş bir sistemin olmadığı, yeni kararlar ve değişikliklerle devam eden bir süreç olduğu açık. Bu ay beklediğimiz karar bunun göstergelerinden biri. 

Peki değer ne demek ve eğitimde değerler eğitimini nasıl ele alacağız? Değer kısaca “insanın etik olarak bir davranışa, niteliğe verdiği önem” olarak tanımlanabilir. Bu tür kavramlar öznel değerlendirmelere çok açık olduğundan bu “değerler”in tüm insanlık için ortak anlam ifade eden ve özellikle eğitim söz konusu olduğunda herhangi bir dine, inanca karşılık gelmeyen bir yapısı olması gerekir. Bu anlamda değerler eğitiminin evrensel normlara sıkı sıkıya bağlı olması gerekir. 

Örneğin, barış evrensel bir değerdir ve bu değerin çocukların günlük ilişkilerine yön vermesini arzu ettiğimiz şiddetsizlik, farklılıklarla bir arada yaşama, toplumsal barış, insan haklarına saygılı olma gibi başka değerlerle de sıkı bir ilişkisi vardır.  

Evrensel Değerler Dinsel İçerikle Ele Alınıyor 

Uluslararası bir program olan “yaşayan değerler eğitim programı”nın açıkladığı 12 evrensel değer, “mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik”tir. MEB’in uygulamalarına baktığımızda kimi zaman evrensel değerlere de yer verilmekle birlikte, değerler eğitiminin “dinsel”, “milli-manevi” değerlere daha yakın içeriklerle ele alındığını, “ahlak” kavramının ise “din” dersinin alanı olarak kaldığını görüyoruz. Daha basit bir şekilde ifade edersek ahlak aslında değerler eğitiminin bir parçası olması gerekirken din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde öğretiliyor. 

Değerler eğitimi programını incelediğimizde kavramsal düzeyde sevgi, barış, dostluk gibi evrensel değerlere yer verilse de yayınlanan içeriklerin değerleri farklı şekillerde ele aldığını görüyoruz. Örneğin “adalet” değeri işlenirken öğrencilerden bir hadisi “adalet” ve “eşitlik” üzerinden değerlendirmeleri isteniyor.  

Buna bir de hepimizin bildiği, yıllardır devam eden yerelde ilçe ve il milli eğitim müdürlüklerinin çeşitli vakıflar ve derneklerle işbirliği protokolleri aracılığıyla yürüttüğü müfredat dışı etkinlikleri ekleyelim. Bu etkinlikler okullar tarafından destekleniyor. Öğrenciler bir nevi “dinsel değerler eğitimi” aldıkları bu etkinliklere hafta sonları ya da tatil zamanlarında katılıyor. 

Güçlendiren Bir Değerler Eğitimi Şart 

Okulun sorun çözmekten çok sorunun ta kendisi haline geldiği, okulların yoksulluğu, ayrımcılığı yeniden üreten mekânlar olduğu, çocukların okula aç gittiği bir ülkede değerlerin bu şekilde dizayn ediliyor olması son derece sorunlu. Yıllardır İnsan Hakları ve Vatandaşlık dersi kademeli olarak belli sınıf seviyelerinden kaldırılması, bu derse dair konuların müfredattaki ağırlığının azaltılması çocukların okulların ve eğitim ortamının gerçek sorunlarından kaçmak değildir de nedir? 

Evet, dünya eğitim gündeminde krizler çağında eğitim var ve elbette Türkiye de krizlerden muaf değil. Yoksulluğu yaygınlaştıran ve derinleştiren ekonomik krizi ve eğitime etkilerini biz de ağır bir şekilde yaşıyoruz. İklim krizi ile ilgili henüz sağlam bir plan ve politikamız yok. Pandemi ise bizzat eğitimdeki kriz ve yoksulluğu yeniden üreten bir deneyim yaşattı. 

Eğitim sisteminin, okulların hakikatle ilişkisi zayıfladıkça olan çocuklarımıza oluyor. Çocuklar, krizlere en sert şekilde maruz kalan ve acil önlemler alınmazsa gelecekte çok daha acımasız sonuçlarla karşılaşacak olan, en kırılgan grup. Çocukları krizlere karşı sağlamlaştırmak, güçlendirmek, desteklemek, bunu yaparken de çocuğun iyi olma halini merkeze koymak gerekiyor. Değerler eğitimini ancak bu şekilde ele alırsak çocuğun üstün yararını gözetmiş oluruz.