Kübra daha önce Sıcak Kafa adlı romanı da diziye dönüşmüş olan eski “afili filinta” Afşin Kum’un aynı adlı romanından uyarlama. Dizide Gökhan adlı askerdeyken bir karakol baskınında tek hayatta kalmış kişi olan ve ardından daha maneviyata dönmüş olan tornacı bir kenar mahalle gencinin hikâyesini izliyoruz. İstanbul’un varoş mahallelerinden birindeyiz.

Kübra ya da Homo Deus

Murat Tırpan - Dr., Sinema Eleştirmeni

SPOİLER ALERT! 

Kübra “büyük olan, en üstün olan” anlamına gelen Arapça bir kelime. Ama Taylan Kardeşler’in yeni Netflix dizisi öyleymiş gibi görünse de üstün olan bir varlık hakkında değil. Dizinin konusu Tanrı ya da büyük bir güç hakkındaymış gibi görünüyor ama hikâyenin ters köşesi de burada, dizi asıl insanın ne yapacağı hakkında. Okuyucu diziyi izlemek niyetindeyse bundan sonrasını okumasın, çünkü Kübra’yı hakkıyla tartışmak, bu ters köşenin anlamını görmek için “spoiler”dan kaçamayız. Kübra’nın bölümler boyunca sakladığı gizemi aslında dizinin pozisyonunu belirleyen bir unsur.  

Kübra daha önce Sıcak Kafa adlı romanı da diziye dönüşmüş olan eski “afili filinta” Afşin Kum’un aynı adlı romanından uyarlama. Dizide Gökhan adlı askerdeyken bir karakol baskınında tek hayatta kalmış kişi olan ve ardından daha maneviyata dönmüş olan tornacı bir kenar mahalle gencinin hikâyesini izliyoruz. İstanbul’un varoş mahallelerinden birindeyiz. Gökhan bir yandan nişanlanmak üzere olduğu kız arkadaşıyla görüşürken bir yandan mahalle arkadaşlarıyla halı saha maçı yapıyor diğer yandan da işine gücüne bakıyor. Hikâye bir gün telefonuna SoulMate (ruh-eşi) adlı bir uygulamadan Kübra adlı tanımadığı birinin attığı dinsel içerikli mesajlarla başlıyor aslında. Kimdir bu Kübra, neden Gökhan’a dinsel içerikli mesajlar atmakta ve daha da önemlisi birçok şeyi nereden bilmektedir?  

Bu vahiy benzeri mesajlar ve buna bağlı olarak yaşadıkları giderek Gökhan’ı seçilmiş kişi olduğuna, Allah’ın mesajını iletmesi gerektiğine ikna edecektir. Gökhan’ın adı zamanla Semavi’ye dönüşecek ve çevresine toplananlarla birlikte bir tarikat liderine dönüşmeye başlayacaktır. Bütün dizi boyunca Kübra’nın kim olduğunun merakını yaşıyoruz ve sonunda öğreniyoruz ki Kübra bir teknoloji şirketinin yarattığı bir yapay zekâdır ve şirketin kurucusunun izniyle yapabildiklerini gösterebilmek için Gökhan’ı manipüle etmektedir. Dizinin finalinde Allah’ın elçisi olduğuna giderek inanan Gökhan gerçeği öğrendiğinde kendisini yönlendirenin bir AI olmasına aldırmayacak, hatta şaşırmayacak aksine “onu da bir yaratan var” diyerek misyonuna devam edecektir. Bu mesajı nasıl okumalı?  

Elbette dizi teknolojinin insan hayatına müdahalesi ve etik sorunları üzerine bir tartışma yapıyor. Yapay zekâ, insanın en derin inanç ve korkularıyla oynayabilecek bir güce sahipken, bu gücün etik sınırları neler olmalı? İnsanın metafizik arayışları, teknolojik gelişmeler karşısında nasıl bir şekil alıyor? Dizi bu sorulara verdiği cevapta her şeye rağmen metafizik inançlarımızın var olacağını mı söylemek istiyor yoksa iki tür inancı eşitleyerek ikisinin de insan ürünü olduğuna mı varıyor? 

Aslında cevap Lacan’ın sinthome kavramında gizlidir, Gökhan finalde kendi sinthome’unu yaratır. Lacan için sinthome, bireyin psikanalitik yapısını bir arada tutan, çözülmeyen ve sıklıkla bilinçdışı olan bir unsur olarak işlev görür. Freud’un belirti (symptom) kavramından farklı olarak, sinthome, bireyin kendine özgü psikanalitik yapısının temel bir parçası olarak görülür. Belirti, genellikle bastırılmış arzuların veya çatışmaların bir ifadesi olarak ele alınırken, sinthome daha çok bireyin kimliğinin ve psikanalitik yapısının sürdürülmesinde önemli bir role sahiptir. Lacan, Joyce’un eserlerini sinthome kavramının bir örneği olarak kullanmıştır. Joyce’un yazı stili ve yaratıcılığı, onun psikanalitik yapısının temel bir parçası olarak görülür. Joyce, kendi sinthome’unu yaratıcılıkla ifade ederek, psikanalitik yapısını destekleyen ve onun kimliğinin bir parçası haline getiren bir yol bulmuştur. Bu bağlamda, sinthome hem bir sorun hem de bir çözüm, hem bir zorluk hem de bir ifade aracı olarak işlev görür. 

Gökhan’ın eylemleri ve finaldeki seçimi onun bireysel psikanalitik yapısının hem bir ifadesi hem de bir sürdürme mekanizması olarak görülebilir. Gökhan’ın davranışları, bu bağlamda, onun kişisel tarihinin, bastırılmış arzularının ve yaşadığı çatışmaların somut bir ifadesi olarak değerlendirilebilir. Gökhan Kübra kim olursa olsun, ister metafizik bir varlık isterse bir yapay zekâ kendi sinthome’u ile var olmuştur, geçmişte yaşadığı travmatik eylemden kurtulmuş kendini yeniden kurmuştur. Bu tür bir varoluş deneyimi, kendini kurma, çevresindekilerin onun toplumsal pozisyonunun devamı için, dolayısıyla kendi konforları için sahte bir “ölüp dirilme” sahnesi kurarak yaratmak istediklerinden daha etkilidir. 

Kübra Tanrı/yapay zekâ tartışmasına başta söylediğimizi tekrarlarsak asıl insanın ne yapacağının önemli olduğu şeklindeki bir savla yaklaşıyor. Bunu yaparken örneğin yapay zekâya dair korkutucu endişeleri tartışmaktan kaçınarak aslında hep yapılandan başka bir şey yapmaya çalışıyor. Sayısız hikâyede gördüğümüz korkulacak bir yapay zekâ ile karşı karşıya değiliz. Dizide AI, Kübra oynadığı oyunda Gökhan’a tümüyle olumlu işler yaptırmaya çalışıyor. Bu dizinin en büyük eksikliği ya da bilinçli olarak girmediği bir top. Ama boşta kalan bir soru var; eğer Kübra kötü niyetli bir AI olsaydı Gökhan kendi sinthome’unu yaratabilecek miydi, yeniden güçlü bir bireye dönüşebilecek miydi?  

Yönetmenler Taylan Kardeşler’in bu meseleyi bilerek ikinci sezonda gündeme getirmesi umudunu taşıyorum elbette.  

Kuşkusuz yapay zekânın da üzerinde bir gücün olduğuna inanmaya devam etmek bizi yapay zekânın yapabileceği olumsuzluklardan koruyabilecek bir yaklaşım olabilir. Ama vurguladığım gibi burada altı çizilen nokta “Mesih’liğin” bir travmatik kişiliğin nasıl sinthome’una dönüşebileceği, onun kurtuluşu olabileceği. Yuval Noah Harari’nin aynı adlı kitabından türeyen ve “Tanrısal İnsan” anlamına gelen Homo Deus’a dönüşmesi. Bu kavram tam da buradaki gibi insanlığın teknolojik ve bilimsel ilerlemeler sayesinde kendini aşarak, tanrısal yeteneklere sahip bir varlık haline gelebileceği fikrini ifade eder. Home Deus’a dönüşmek bir tür sinthome’dan ibaret karakterimiz için, Gökhan’dan Semavi’ye... 

Bu sayede karakterimiz askerlik travmasını, babasının ölümünün etkilerini atlatabilecek, Ormancılar (dizi her ne kadar bu sınıfsal meseleye de özenle çok girmese de) daha mutlu ve adil bir yer olacaktır. Bu sayede çevresindeki, kız arkadaşı dahil, sahte numaralar çevirenler onu kurtarmak için buna gerek olmadığını anlayacak, onun güçlenmesini fırsat bilen dinsel-politik oluşumlar boşa çıkacaktır. 

Dizide Kübra’nın attığı ilk mesajlardan biri Gökhan’a “Sen Özelsin” demektedir. “Sen özelsin” ifadesi, Gökhan’ın kendini değerli ve benzersiz olarak algılamasını sağlayan ve onun psikanalitik yapısının temel bir parçasını oluşturan bir sinthome kurulmasını teşvik eder. Yoksa şuraya mı varıyoruz; ister Tanrısal bir güç isterse kendi üretimimiz bir yapay zekâ, her ne olursa olsun özel kalmaya devam etmesi gereken, travmalarıyla baş etmek, sinthomelarını kurmak zorunda olan Home Deus’lar olmalıyız biz. Dizinin ikinci sezonunun çok daha tartışmalı olacağı kesin!