Hayatımızın bir köşesine bir hamak kurup da yavaş yavaş sallansak, hafif bir rüzgar hanımeli kokuları getirse

Hayatımızın bir köşesine bir hamak kurup da yavaş yavaş sallansak, hafif bir rüzgar hanımeli kokuları getirse, yüzümüzü okşasa saçlarımıza karışsa… Biz o hamakta bile rahat değiliz . O kokular çocukluğumuzu getirdiği sürece yerimiz rahat da olsa hamakta nasıl gidip geliyorsak bir sağa bir sola, düşüncelerimiz de öyle gezinip duracak bir oraya bir buraya. Affetmediklerimizin, kendimizi affettiremediklerimizin ağırlığı olduğu sürece o hamak, o bahar geceleri, o hanımeli kokuları bile huzur veremeyecek. Dargın olduklarımızı özleyeceğiz en çok. En çok özlediklerimiz en çok unutmak istediklerimiz olacak. Beyin de aptal ya unutacak işte, silecek bazı şeyleri. Ama bir koku böyle kolay hatırlatacak işte bir zamanlar o insanlarla nasıl hissettiğimizi. Olayları hatırlamakta zorluk çekeceğiz belki ama kokular, ifadeler hemen beliriverecek gözümüzün önünde.
Şimdi yüzlerinde çizgiler olan sert bakışlı o koca adamları, kadınları görenler bir zamanlar küçücük çocuklar olduklarına kim inanır?! Bir zamanlar hepsi kardeşken, hatıralarda anneleri babaları yaşarken hangi şarkılar dinlenirdi o evde kim hatırlar? Hatırladıklarında hepsi ayrı evlerde ayrı ayrı ağlar da yine de küslük bitmez. Ne zaman kulakları çınlasa herbiri bir kardeşini düşünür. “Yeter ama konuştuğun arkamdan” derler biraz kızarak. Nasıl da memnun olurlar aslında unutulmadıklarını hissettikleri için. Belli ederler mi hiç. Eski fotoğraflarda karşılarına çıkınca hepsinin içi acımasına acır ama ağızlarından tek kelime çıkmaz. Biri kaldığı yerden işine devam eder, diğeri saçma ayrıntılardan birini seçerek aceleyle bir konu açar. Kardeşler böyledir. Ne kadar benzemeseler de bazen saklı bir yanları hep aynıdır. Birinin sevdiği şarkı başka birinin evinde çaldığında o başka biri radyonun sesinin açmasına açar, gözleri dolmasına dolar da yine de elleri gitmez telefonlara. Siz görmezden gelmezseniz neler olacağından korkarsınız, onlar sonuna kadar dinler şarkıyı. Geçmişi bilmeyiz kaçıncı kez düşünür dururlar da hiçbirşey yapmaz, hiçbirşey demezler. Küslük böyle birşeydir. Gurur herşeyin önüne geçer; siz onun önünde dikilemez hale gelirsiniz. Bütün acılara bütün yalnızlıklara güçleri yeter ama kendilerini iyileştirecek güçleri kendilerinde bulamazlar. Kardeşlik ve küslük aynı harfle başlayıp aynı harfle biterler ama aynı cümlede bile güzel durmazlar.
Kardeşler onların gözlerinde hiç büyümeyecekler. Onların bu koca bedenlerini biz görebiliriz sadece, onlar birbirlerini eskiden oldukları gibi görürler, hatırlarlar hep. Mahallede top koştururken, yaramazlık yaparken, misket oynarken, dizleri kan, kıyafetleri çamur içindeykenki halleri belirecek her zaman belleklerinde… Biri kulaklarından çekmeden mızmızlıklarını bırakmayacaklar.. Kardeşlerin küslüğü iki düşmanın küslüğünden bile daha güçlü belki de. Ama kimse onları birbirlerinin sevdiği kadar da sevmeyecek. Savaşta da barışta da bu böyle olacak. Hayatlarının ortasında dikilmişken de, bir köşesine hamak kurmuş sallanırken de... Ne kapılar ne telefonlar çalacak belki. Ama hanımeli kokularını getirecek rüzgar. Kulakları çınlayacak…