2000’li yılların başından itibaren, Türkiye’de de gelişen ve giderek çetrefilleşen kültür endüstrisi, kurumları ve bürokrasiyi, kuşkusuz yeniden yapılanmaya zorladı. Dünyanın her...

2000’li yılların başından itibaren, Türkiye’de de gelişen ve giderek çetrefilleşen kültür endüstrisi, kurumları ve bürokrasiyi, kuşkusuz yeniden yapılanmaya zorladı. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, sanatın farklı disiplinlerinde gerçekleşen projeler, ekonomik ortaklıklarla vücut bulmaya başladı.  Çok uluslu diye tabir edilen sermaye, kültürün üretiminde de  kendini göstererek, küreselleşen bir işleyişi beraberinde getirdi.

Sponsorluk sistemleri, fonlar, bireysel destekler vs… Farklı mecralardan gelen ekonomik desteğin, dağıtılabilmesi, işlevselleşerek projeye dönüşebilmesi, bürokratik işleyişin sorunsuzluğuyla ilintilidir. Dünya ölçeğinde baktığımızda, ülkelerin Kültür Bakanlıkları pasif konumdadır. Paranın dağılımı, oluşturulmuş vakıflar üzerinden sağlanır. Bakanlık işleyişi denetler. Disiplinler arası oluşturulan uzman kadro, kriterleri belirler.

2010 kültür başkentine ev sahipliği yapmaya hazırlanan İstanbul, Frankfurt Kitap Fuarı onur konuğu ‘Türkiye’ vs. derken, uluslararası arenada giderek güçlenen ve merakla beklenen Türkiye, elbette kendi içinde işleyiş sorunlarını çözmelidir. Bağımsız oluşturulması gereken kurullar ve kurumlar süratle vücut bulmalıdır. Üretim kalitesi ve devamlılığı, ancak spektrumu gelişmiş, şeffaflaşmış bir kültür yönetimi içinde yükselen bir grafik çizebilir.

Kültür Bakanlığının, özel tiyatrolara verdiği destek yıllar yılı tartışılmış ama somut eleştiriler ve tartışma zeminleri açılmamıştır. Tartışan kişilere, “başvurma o zaman” diyerek, sistemi tıkayıcı çözümsüz yanıtlar verilmiştir.

Türkiye’nin, Kültür endüstrisinde geldiği nokta göz önüne alındığında, basit geçiştirmeler ya da akıldışı dağılımlara yer olmadığı aşikârdır. Tiyatro, sinema, edebiyat (teda projesi), çağdaş sanat ve diğer disiplinler, varlıklarıyla tıkalı olan yolları açmak için çabalamakta ve seslerini yükseltmektedirler.

Tiyatro DOT, bu yıl kültür bakanlığından çıkan desteği reddettiklerini açıkladı. Metni okuduğumuzda; girişimin önemini ve Türk Tiyatrosu adına tartışmaya mecbur olduğumuz birimleri görebiliyoruz. Tiyatromuz ve genel çerçevede kültür endüstrimizin işleyişi üzerine, zaman kaybetmeden düşünmeye başlamalıyız. DOT’un tavrının, hepimiz adına düşündürücü ve dönüştürücü olmasını umuyorum. Bu durum bir temenni değil bir zorunluluktur… Müdahil olma hızımız oranında, düzelecek ve dönüşecek bir zorunluluk…

Özlem Daltaban’ın metninin bir bölümü

“6 Kasım 2008 tarihinde Kültür Bakanlığının kendi internet sitesinden  yapılan  açıklamada,

Vur / Yağmala /  Yeniden için hazırladığımız başvuru  dosyasında belirttiğimiz  uygulama (yapım) gideri miktarının  yaklaşık olarak % 10’u kadarını destek olarak projemize vermeyi uygun bulduklarını görüyoruz. Bu durumda mevcut uygulamanın en başından başlayarak şeffaflık ve kriterlerin belirsizliği konularına bakmalıyız.  Daha projenizle başvururken, mevcut desteğin maddi ve teknik dağıtım kriterlerini bilmiyorsunuz.  Sanki bahsi geçen konu para değilmiş gibi, bütçeden, oranlarından ve dağıtımındaki kriterlerden bahseden hiçbir bilgi bulunamıyor.  Sonuçta bu destek bir bütçe dağıtımından ibaret değil mi? Manevi veya duygusal bir yanı olmasını beklemiyoruz.  Bütçenin dağıtılması konusundaki kriterlerin yazılı olması, sorulması, konuşulması, bilinmesi tuhaf bir talep midir?  Kısacası “Para Konuşmak”  ayıp mı? Her konuda olduğu gibi Avrupa üzerinden mi örnek vermeliyiz? Kültür bakanlığının sitesinde açıklanmış olan mevzuatta içerik açısından birçok madde görüyoruz ama mevcut fonun nasıl dağıtılacağına dair teknik ve matematik hiçbir açıklama yok.  Şu kadar yıllık tiyatrolar şu kadar kez oynayacakları ve şu kadar bütçeye hazırlayacakları projeleri ile şu aralıkta fona başvurabilirler gibi… Bu durumda proje sahipleri hangi aralıkta fona hangi koşullarda başvuruda bulunduklarını bilmiyorlar.  Bu projenin yapılması ve sürdürülebilmesi  için projemize uygun bulunan  % 10 desteğe ihtiyacımız yok. Destek miktarı bize az geldiği için değil,  ‘Vur / Yağmala / Yeniden’  projesi için yeterli ve uygun anlayışta olmadığı için kabul etmiyoruz. Desteği almayacağız. Gelecek yıllarda ‘şeffaf’  bir destek / fon uygulaması olmasını dileriz.”