Sarkozy faktörü sanıyorum önümüzdeki günlerde dünyayı epey meşgul edecek. Sarkozy, en son G8 toplantısında geçen ay uğurladığımız bir başka "tiran" olan Yeltsin'i...

Sarkozy faktörü sanıyorum önümüzdeki günlerde dünyayı epey meşgul edecek. Sarkozy, en son G8 toplantısında geçen ay uğurladığımız bir başka "tiran" olan Yeltsin'i hatırlatan görüntüler sergiledi. Sarhoş olarak basın mensuplarının karşısına çıkıp sallandı ve saçmaladı. Peki, Sarkozy gibi sağcı ve ırkçı olmasına ramak kalmış "geri" bir politik karakterle bu kadar niye ilgileniyoruz; çünkü maalesef Fransa'nın Cumhurbaşkanı.

Aslında Fransa burjuva demokrasisi konusunda tam bir laboratuvar ve bizim bu günlerimize de ışık tutuyor.

Genellikle Amerikan seçim sisteminde biri sağda biri solda olmak üzere iki parti olduğu bilinir. Ancak Fransa'da da bu böyledir. Burjuva demokrasisi, biri sağda diğeri "solda" olmak üzere iki partide şekillenir. Sistemin merkezi, ortanın sağı ve ortanın solu olarak rejimin güvencesini oluşturur. Bizde Ecevit'in "ortanın solu" çabası da özünde bir nevi "sol" De Gaullecülük'ten referans alan bir hevesti.

Sarkozy'nin partisi Halk Birliği Hareketi, (UMP) Wallerstein'in de çok yerinde belirttiği gibi, ideolojik oluşumunu De Gaullecülük'ten alır.

De Gaulllecülük ikinci savaş sonrası Fransa'nın, ABD ve SSCB arasına sıkışmaması doğrultusunda hareket eden, ulus-devleti öne çıkaran konjoktürel bir içe kapanma hattını öne çıkartır.

De Gaullecülük'ün bu dönemde üç temel hedefi vardı:

Birincisi her iki kutuptan da bağımsız Fransa. De Gaulle'ün Bretton-Woods sisteminin çökmesi üzerine Amerika'ya dolarlarla dolu uçak yollayıp Fransa'nın altınlarını istediği rivayet edilir.

İkincisi "planlı-devlet" ekonomisi, yani Key-nesyen politikaların ödünsüz uygulanması. Üçüncüsü azgın bir anti-komünizm.

De Gaulle, kökleri 1789*8 dayanan ve meşruiyetini bir devrimden alan burjuva demokrasisini baskıcı ama "bağımsız cumhuriyet" için budamaktan kaçınmamıştır.

Fransa'nın sonra da Avrupa'nın bir nükleer silah çöplüğü olması da yine De Gaulle'ün marifetidir.

Sarkozy, ABD'nin Irak'a müdahalesine Fransa'nın kayıtsız kalmasını "küstahça" buluyor. Yani ustasına, De Gaulle'e, dönüyor. Fransa, ABD ve İngiltere ile birlikte hareket etmeliydi, Sarkozy'e göre. Sarkozy kısaca şudur:

"Emperyal küreselleşmeye evet, ama insan haklarını, barışı, adil bir dünyayı öne çıkaran küreselleşmeye hayır. Avrupa'nın barış ve demokrasi içeren genişlemesine hayır!

Bundan dolayı "esmer" Türkler "Avrupalı" olamaz.

Sarkozy'nin dünyası ırkçı ve küstah emperyalistlerin, sömürgecilerin dünyasıdır.

Sarkozy böyle bir Avrupa kurmak istiyor. Ama başka bir Avrupa'nın mümkün olduğunu da görecek kadar, çok şükür, ömrü var.

Peki bizde, De Gaulle'ün, ve onun takipçisi Sarkozy'nin karikatürleri, benzerleri yok mu? Elbette var. Hem de şimdilerde bizden oy istiyorlar. Hem sağda hem de "solda" var.

Onları ayırt etmek için De Gaulle'ün ve onun takipçisi Sarkozy'nin Avrupa için savunduğu ilkelere bakın.

Onlar da hem sağda hem de "solda" Türkiye için aynı şeyleri savunuyorlar:

1) İçe kapalı "sömürgeci-emperyalist Türkiye"

2) Otarşik bir ekonomi.

3) Demokrasi düşmanlığı, anti-komünizm ve savaşa dayalı faşist bir rejim.

Onlara bu seçimde derslerini verelim. Sarhoş ve küstah emperyalistlerin "karikatürlerine" "antiemperyalist" olarak oy vermeyelim. Bu tuzağa düşmeyelim.