Yargıtay açılışında Diyanet İşleri Başkanı’nın Cumhurbaşkanı ile yan yana fotoğraf vermesi boşuna değildi.

Laik cumhuriyetin 100. yılında “medeni yasayı sil baştan yazacaklarmış!”

Dilek Bulut - Dr. 

Afganistan’lı Rohila’yı hatırlar mısınız? Laik hukukun kadınlar için ne kadar yaşamsal olduğunu hatırlattığından, ben hiç unutmam.

2012 yılında kız çocuklarının okuması için mücadele eden ve Taliban üyeleri tarafından başından vurulan Nobel Barış Ödüllü Malala Yousafzai’ ya şöyle seslenmişti: 

Sevgili Malala, 

Her sabah "okula geç kaldım" diye uyanıyorum ama sonra okulumun kapatıldığını hatırlıyorum. “Tuktuk”1 erkek kardeşlerimi alıp götürürken, ben geride kalıyorum. 

Umarım dünya bizi unutmaz ve Afganistan’da kız çocukları ve kadınların haklarına kavuşmalarına yardım ederler. 

Sabah kalktığınızda kızınızın saçlarını tarayıp, okula gönderemediğinizi düşünün.  

Artık bir işe gidip çalışamayacağınızı. Bir otobüse atlayıp tek başınıza yolculuk edemeyeceğinizi, araba kullanmanızın yasak, varlığınızın bir oğul doğurmaya bağlı olduğunu.  

Yanınızda akrabalarınızdan bir erkek olmadan sokağa çıkamayacağınızı, aldığınız bisikletin evde çürüyüp gittiğini. 

Her gün şiddet görüp boşanamadığınızı, dinî arabulucuların devreye girip “kırılan kolun yen içinde” kalmasını telkin edip o şiddete geri gönderildiğinizi. Erkek “boş ol” dediğinde evliliğinizin bittiğini. Boşanma hakkının başka erkeklerin onayına bağlı olduğunu, ardından hiçbir şeysiz sokakta kaldığınızı, hakkını arayacağınız bir mahkemenin olmadığını, “koca”nız öldüğünde, erkek çocuğunuz yoksa o evden kimsenin çalışamayacağını, yaşı kaç olursa olsun kız çocuğunun ve kadının payına düşenin, hangi adamın bilmem kaçıncı “eş” olacağını, devlet karşısında “yok hükmünde” olduğunuzu. 

Göklerden gelmiş, kutsanmış onun için de sorgulanamaz olduğu dayatılan, “fıtratınıza uygun” olanı, bir erkeğin gölgesi gibi yaşayıp, size çizilmiş duvarların içinde hapsedildiğinizi düşünün.  

Düşünmesi bile ürkütücü biliyorum.  

Şeriat hukukun uygulandığı ülkelerde çok daha ağırını yaşıyor kadınlar ve kız çocukları, LGBTİ+’ların neler yaşadığını tahmin etmek bile korkunç. İran’da başörtüsünü düzgün takmadığı için öldürülmedi mi Mahsa?  

Şarkı söyledikleri için kırbaçlanmadı mı genç kadınlar, yüzlerine kezzap dökülenler, kadınlıkları sünnetle parçalananlar hep bir kutsalın ardında gökyüzünün ve yaşamın kurallarını belirleyen şeriat hukukunun uygulandığı ülkelerdeki kadınların “yaşanmayan yaşamalarının” toplamı değil mi? Yok sayıldıkları bir yaşamı sürüklemektense, ölümü göze alarak mücadele ediyorlar.  

Laiklik, kadınların böyle bir cehennemi yaşamamasının koşulu, tanrısal olan ile dünyevi olanın ayrılmasıdır. “Kadını özgürleştiren, eşit yurttaş kılan, eşitlikçi aile yapısını kuran, kutsalın tahakkümünden koruyan, dinsel ilkelerle bir toplumun yönetilemeyeceğini belirleyen” laik bir hukuk sistemi ve ona bağlı oluşturulmuş medeni kanundur. 97 yıl önce kazanılmış haklarımızdır.  

Yargıtay açılışında Diyanet İşleri Başkanı’nın Cumhurbaşkanı ile yan yana fotoğraf vermesi boşuna değildi. 

Anayasanın laiklik ilkesine karşı gelerek imamlara nikâh kıyma yetkisi verdiler, arabuluculuk sistemi ile kadınları şiddet gördükleri yere geri göndermek istiyorlar, daha geçen gün Diyanet İşleri Başkanı faksla(!) erkeklerin boşanabileceğini, kadınların çalışmak için “koca”larından izin(!) almaları gerektiğini söyledi, yoksulluk nafakası da neymiş, karma eğitime saldırıyor, tarikatla anlaşmalar yapıyorlar, yetmiyor. Medeni yasayı değiştirmek istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki uygulamasalar bile o haklarımız anayasada var ve bir gün mutlaka kullanacağız.  

Çok yıldızlı otellerde toplanıp “Medeni yasayı sil baştan yazacaklarını” konuşuyorlar. Dinci, gerici ittifak istedi diye kazanılmış haklarımızdan, özgürlükten ve laiklikten vazgeçmeyeceğiz. Medeni yasaya, haklarımıza, kazanımlarımıza saldıranlara karşı yan yana, dün olduğu gibi bugün de mücadele edeceğiz. Ördüğümüz duvarlarının ardında kız kardeşlerimizin acısı, çalınmış yaşamları, kadınların 1926’dan beri ilmek ilmek örülmüş mücadeleleri var. Toplumsal muhalefetin tüm gücü ile bugün “anayasayı uygulamayanların anayasa yapamayacağını”, “medeni yasaya dokunma uygula” demenin, kadınlar kadar güçlü ve net ifade etmesinin zamanı.  

Medeni yasaya saldırı iktidarın laik hukuk düzenine karşı, kadın düşmanlığının altını çizen çok tehlikeli bir hamlesi. İstanbul Sözleşmesinin feshederek, 81 ilde “Aile Çalıştayları” yaparak döşediler taşları.  

Kadınlar kaybederse tüm toplum kaybedecek, kadınların eşit yurttaşlık ve medeni haklarına, laik eğitim düzenine saldırının, yaşamın her alanının dincileştirilmesinin, tarikatların güç gösterilerinin artmasının “laik hukuk rejime saldırı” olduğunu bilerek, mücadele barikatlarını toplumsal muhalefetin tüm güçleri birlikte kurmalı. 

21 Ocak’ta EŞİK yaptığı “Medeni Kanun Çalıştay”ı ile bu tehlikeyi ülke gündemine taşıdı.  

97 yıl sonra baktığımızda, iktidarın söylemlerinde Medeni Kanun’un LAİK hukukun simgesi olma niteliğinin ve hukuk birliğini sağlama işlevinin yok sayıldığı görülmektedir. Ancak, Medeni Kanunu sil baştan yapamayacaklar. 

Laiklik için, eşitlik ve demokrasi için mücadeleye devam.  

Medeni kanunun kabulünün 98. yılı yaklaşırken kazanılmış haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. “Korkma çünkü kadınlar var”.  

1 Afganistan’da kullanılan bir tür ulaşım aracı.