Geçtiğimiz haftalarda Ankara Üniversitesi’ne bağlı Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) ile eşcinsellerin hak ve sorunlarına odaklı sivil toplum örgütü KAOS GL’nin birlikte...

Geçtiğimiz haftalarda Ankara Üniversitesi’ne bağlı Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KASAUM) ile eşcinsellerin hak ve sorunlarına odaklı sivil toplum örgütü KAOS GL’nin birlikte düzenlediği 3. Homofobi Karşıtı Buluşma’da bir oturuma konuşmacı olarak katıldım. Bu oturumda söz alan bir genç, Hrant Dink’in öldürülmesi sonrasında “Hepimiz Hrant’ız-Hepimiz Ermeniyiz” şeklinde yükselen insani duyarlılığı hatırlattı önce. Sonra da buna benzer bir ‘empati seferberliği’nin eşcinseller açısından da “Hepimiz Eşcinseliz!” tarzında, bir toplumsal bilinç hali olarak ortaya çıkmadığı müddetçe bu ülkede eşcinsellerin rahat nefes alamayacağını vurguladı.

Ne kadar haklı olduğu, önceki gün BirGün’e manşet olan haberle ortaya çıktı.

Beyoğlu 3. Asliye Mahkemesi, Lambdaistanbul Lezbiyen Gey Biseksüel Travesti Transseksüel (LGBTT) Dayanışma Derneği’nin ‘genel ahlâka aykırı’ olduğu gerekçesiyle kapatılmasına karar verdi.

Böylece Türkiye kurtuldu! Bir ahlâk cenneti oldu memleketimiz!..

Ahlâkını ‘sevdiğim’ memleketin son durumunu da sıralamış BirGün o manşet haberinde: akraba tecavüzüne uğrayanlar, 14 yaşında kıza ‘dil uzatan’ 80’lik ‘teke’ler, dünyaca ünlü barış elçisi kadına tecavüz edenler, aynı evde üç karısıyla beraber ‘iftihar’la yaşayanlar...

Köylülüğün, cemaatçiliğin ve taassubun artık ‘norm’ haline geldiği, normalleştiği Türkiye’de bu ‘normal’den çıkacak ‘moral’ budur.

İngilizcede ‘moral’ bizdeki (ruhsal güç, yürek gücü, vb.) kullanımından farklı olarak ‘ahlâk’ anlamına gelen bir sözcük. Kökünde de ‘mores’ sözcüğü vardır ki bu da aynı zamanda ‘töre/töreler’ anlamına gelir. Hatta bu bağlantıdan dolayı olsa gerek, Türkiye’de Arapça ahlâk yerine Türkçe türetilmiş ‘aktöre’ kullanıma sokuldu bir ara, ama pek tutmadı.

Yukarıda da bir ‘çağdaş Türkiye’ mahkemesinde alınan kararda gerekçe gösterilen ‘ahlâk’, bu bakımdan hayli bize özgü bir ‘töreler seti’nden beslenmekte. Genel, evrensel ve ‘ulvi’ olmaktan çok, yerel, yöresel, mahalli ve nispî (göreli) temelde ortaya çıkıyor bu.

Bu ahlâkın, yahut ‘aktöre’nin tipik dışavurumlarını da bilmek isterseniz sıralayalım:

Namus cinayetleri, ahlâkımızdır bizim.

Kan davası da ahlâkımızdır bizim.

Çocuk yaşta kızları ölüm döşeğindeki ihtiyarlarla everip, helâllik kılmak da ahlâkımızdır bizim...

İşte LAMBDA’yı kapatan ahlâk, böyle bir ahlâk!

Eh, böyle bakıldığında, ahlâk bu olduğunda yani, LAMBDA’nın kapatılması bu ahlâka ‘mugayir’ olduğu gerekçesiyleyse eğer..., bu LAMBDA için bir onurdur.

KAOS GL’nin de bu durumda, bu ‘ahlâk’ karşısında hiç vakit kaybetmeden kendini kapatması dahi düşünülebilir, önerilebilir.

Lâkin, kazın ayağı öyle değil. ‘Teorik’ çerçevede ne dersek diyelim, pratikte bir mücadele kaçınılmaz.

Özgürlük, eşitlik ve ‘insanlık’ mücadelesi bu.

Maskülin cehalet ve heteroseksist adalet karşısında insanlığımızı tüm zenginliğiyle savunmak, korumak, kurtarmak, yaşamak ve yaşatmak zorundayız.

Eşcinsellik bir zenginliktir insanlık için. Bilimde, düşüncede, sanatta, edebiyatta bize insan olduğumuz için gurur duygusu yaşatan, ‘nev-i beşer’ olarak ‘iyi, doğru ve güzel’in içinde olduğumuzu hissetmeyi sağlayan nice eşcinseli hatırlamak yeter bu iddiayı temellendirmek için...

Ama ben biraz daha farklı ve ‘antropolojik’ diyebileceğim bir boyutta söz konusu etmekten yanayım bu zenginliği...

Eşcinsellik, hem cinsiyet kimliği hem de cinsellik yönelimi anlamında ‘erkek’ ve ‘kadın’ diye iki parçaya ayrılarak ‘insanlıktan eksilme’ halimize sürpriz bir karşı çıkış, beklenmedik bir kafa tutuş ve yararlı bir müdahaledir.

Bu anlamda eşcinsellik, bir kültürel farklılık, bir yaşama seçeneği olmanın ötesinde, insanlık adına bir tamamlanmışlık halidir. Daha fazla insan olma yolunda ‘normatif insanlık’ cenderesi içinde sancıyla, acıyla, ezayla süregelen bir arayıştır.

‘İnsan olmak’ adına eşcinsellerden öğreneceğimiz çok şey var. Varlığın, varoluşun ve yaşamın ‘kaotik’ gerçeğini; yani durağanlığı değil akışkanlığı, değişmezliği değil değişkenliği, yapılanmışlığı değil dönüşümselliği ve bölünmüş-parçalanmışlığı değil içiçeliği anlama yolunda, yolumuzu aydınlatacak bir ‘lamb(d)a’dır eşcinsellik...

Gündüz vakti elinde fenerle ne yaptığını soranlara “Adam arıyorum” diyen Diyojen geliyor gözümün önüne...

LAMBDA’ya yönelik kapatma kararını da gündüz vakti elinde fenerle dolaşan bu divane-bilgenin elindeki feneri söndürme girişimine benzetiyorum.

Diyojen’in elindeki fenere dahi tahammülü olmayanlara karşı “Hepimiz eşcinseliz!” demekten başka çaremiz yok; insaniyet nâmına!..