Libya için bu kabustan uyanmak mümkün değil gibi görünüyor. Geçen pazar, Trablus ve Tobruk-Beyda hükümetleri, iki yıl içinde seçim yapmaya ve uzlaşı hükümeti kurmaya karar verdiler. Ancak her iki cephenin içinde de birleşme fikrine karşı olan güçler var.

Libya’nın petrolü ve IŞİD

VIJAY PRASHAD

Libya’nın kuzeyinde yer alan Sirte, NATO ateşinin konvoyunu durdurmasının ardından yerel milisler tarafından öldürülen Muammer Kaddafi’nin doğduğu kent. Batı şehri Misurata’dan bir milis grup, şehrin kontrolünü ele geçirdi. Yerel yetkililer ve şehrin büyükleri kaderlerinden şikâyetçiydiler. Herkes bu grubu işgal gücü olarak görüyordu.

Kaddafi’ye olan sevgi yeraltına kaydı. Ona sadakat suç ilan edildi. Toplumun bir kısmı sustu. O yıl, yaz sonunda, IŞİD Sirte’de ortaya çıktı ve şimdi şehrin yüksek binalarından siyah bayrağını sallandırıyor. Avrupa’nın en fazla 650 kilometre güneyinde halifeliğin bir kolu yatıyor. Ve kolay kolay yerinden oynatılamayacak gibi görünüyor.

IŞİD Sirte’yi nasıl kuşattı? Cevap, Libya’daki genel politik kaos, petrol savaşı ve eski Kaddafi muhafızlarının memnuniyetsizliği arasında bir yerde. Konunun dört bir yanı ise petrol meselesiyle çevril. Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICG) yeni bir rapor -Ödül: Libya’nın enerjisi için savaşmak (3 Aralık)- cevabın bazı unsurlarını içeriyor. Raporda Sirte’nin eşiğindeki petrol tesisleri üzerinden dönen savaşa dikkat çekiliyor.

Trablus Hükümeti’ne bağlı Petrol Savunma Muhafızları’nın görevi petrol tesislerinde düzeni devam ettirmekti. Fakat muhafızları yöneten İbrahim Cadran, kendi başına hareket etmeye karar verdi. Ayrılıkçı eğilimleri var ve Libya’nın doğusunun bölünmesini istiyor. Cadran’ın kuvvetleriyle Misurata’dan gelen milisler (Fecr-i Libya, Libya Şafağı) arasındaki çatışma Aralık 2014’te patlak verdi. Savaş alanı Sitre Körfezi boyunca uzanan petrol tesislerinden oluşuyordu. Tobruk-Beyda’da, Libya’nın ikinci hükümeti tarafından Misurata güçlerine karşı gerçekleştirilen hava bombardımanı, gidişatı değiştirdi ama kimseyi öne geçirmedi. Bu Libya’da alışılagelen bir kördüğümdü.

Bölgede yaşanan savaş petrol üretimini azalttı. Halihazırda umutsuz olan halk, işsizlik ve belirsizlikle çöktü. İki hükümet arasında kalan milisler, petrol sahalarını ve petrol tesislerini ele geçirmek için savaştılar. Kazandıkları kadar yok ettiler. Ödül, Libya’nın petrol ve doğalgaz zenginliğiydi.

Savaşçılar ülke dışından, Tunus sınırı üzerinden ve doğu bölgelerinden geldiler. Ensar el-Şeria ile Libya İslamî Savaş Grubu’nun eski askerleri de oradaydı. Kaos Sirte’de yerleşmelerinin önünü açtı. IŞİD’in büyük planlarıyla karşılaştırdıklarında, kendi grupları gözlerine küçük göründü. Doğu’da, Derna’da yerleşen radikalliğin IŞİD’in kendini kabul ettirebilmesi için bölgeden atılması gerekiyordu.

Sirte’de bile, Selefi imam Halid Fercani gibi otorite figürlerinin, IŞİD kolunun buraya yerleşebilmesi için öldürülmesi gerekiyordu. Fercani’nin takipçilerinin isyanı birkaç günde bastırıldı. Camii’sine IŞİD’in atası Ebu Musab el-Zerkavi’nin ismi verildi.

Bu IŞİD’e, kendine karşı çıkanları, şehirden gönderme imkânı sundu. Bu aynı zamanda eski Kaddafi destekçilerine IŞİD’e katılmalarına neden oldu. Sadece “hilafet” ideolojisiyle bağlantılı değildi bu, bir kaynağın bana söylediğine göre, aynı zamanda tecritlerinden kurtulmanın bir yoluydu.

Sirte’de IŞİD’in yabancılardan oluştuğunu söylemek mümkün. Ama tamamı böyle değil. En öne çıkan liderlerden biri Hasan el Karami, Bingazi’den geliyor, Ensar el Şeria’yla ilişkisi var.

IŞİD Libya’da, şu ana kadar, Irak ve Suriye’de elinde bulundurduklarına benzer petrol sahalarına erişemedi. Önemli petrol altyapılarına çok uzak değiller ama bunları ele geçirmediler.

2015’in son aylarında, IŞİD Mebruk, Dahra, Kani, Bahi’de petrol pompalama istasyonlarını ve diğer tesisleri yok etmeye kalkıştı. Mesele, ICG raporunda da belirtildiği gibi, sadece “petrol sahalarını ele geçirmek değil, devleti zayıflatarak ve iddiaya göre Libya petrolüne bel bağlayan Avrupa ülkelerini zayıflatarak, ülkenin ekonomik cansuyu hattına zarar vermek.” Geçen yıl Libya’nın petrolünün çoğunluğu Avrupa’ya gitti. IŞİD’in hedeflemek istediği de bu.

Libya için bu kabustan uyanmak mümkün değil gibi görünüyor. Geçen pazar, Trablus ve Tobruk-Beyda hükümetleri, iki yıl içinde seçim yapmaya ve uzlaşı hükümeti kurmaya karar verdiler. Ancak her iki cephenin içinde de birleşme fikrine karşı olan güçler var.

En tehlikeli hatalardan biri Tobruk hükümetinin kendi merkez bankasını ve petrol bakanlığını kurmak konusunda ısrar etmesi olur. Ayrışmalar derinleşir. Genel hissiyat bu çözümü Birleşmiş Millerler’in (BM) dayattığı. İddialara göre, BM eski temsilcisi Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Libya’daki vekillerine iltimas karşılığında, BAE’den gelecek yardımı kabul etmiş. Büyük bir ihtimalle bu uzlaşma kısa ömürlü olmayacak.

İnsan hakkı ihlalleri rutinleşmiş durumda. Bir insan Hakları İzleme raporuna (Sonsuz bekleyiş: Batı Libya’da uzun süreli keyfi tutuklamalar ve işkenceler, 2 Aralık) göre 2011’den beri binlerce politik tutsak parmaklıkların ardında bekliyor, hiç yargılanmadılar.

Bu durum, Kaddafi’ye sadık olanlara benzer bir kaderi yaşamayacaklarına dair bir teminat vermiyor. IŞİD, onlara göre, çok daha güvenli bir yatırım.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif