Bayram Çelik, Zeytin Aslan, Enver Yılmaz, Mustafa Cumhur, Kadir Tıngıroğlu Beyler’i tanıyor musunuz? Ben, daha geçen haftaya kadar isimlerini bile duymamıştım. Beşi de...

Bayram Çelik, Zeytin Aslan, Enver Yılmaz, Mustafa Cumhur, Kadir Tıngıroğlu Beyler’i tanıyor musunuz? Ben, daha geçen haftaya kadar isimlerini bile duymamıştım. Beşi de, AKP milletvekili. Bizler, İstanbul Valisi’nin açtığı ‘Lambdaistanbul’un kapatılma davasını’ Beyoğlu Adliyesi’nde takip ederken, bu beyler TBMM Genel Kurulu’nda, milletvekili arkadaşları olan Kamer Genç’e saldırıyorlardı. Kamer Genç’in suçu mu neydi? AKP’yi eleştiriyordu. Yediği tokat ve tekmelerden sonra, diğer bazı milletvekilli arkadaşları tarafından hastanelik edilmekten zar zor kurtarılan bağımsız milletvekili Genç, gazetecilere “Beni linç edeceklerdi” dedi. Olayların yatışmasından sonra, muhalefet milletvekilleri yaşanan olayları protesto etmek için, Genel Kurul salonunu terk etti.

Parlamenter demokrasi ile idare edilen bütün ülkelerin parlamentolarında, Kamer Genç gibi İngilizlerin “maverick politician” dediği, “eksantrik ve sisteme ters düşen düşünce ve davranışları olan” politikacılar hep vardır. Özellikle muhalefetin zayıf olduğu demokrasilerde, bu politikacılar birçok insanın içini soğutan eylemler ve konuşmalar yapar. Örneğin; Birleşik Krallık parlamentosu üyelerinden George Galoway, ülkesinin askerlerine ‘Irak’ta savaşmayın’ çağrısı yaptığı için, İşçi Partisinden ihraç edilmiş, sonra da Birleşik Krallıkta ve dünyada milyonlarca insanın duygularını dile getiren bir sözcü olmuştu. Parlamento içinde ve dışında yaptığı birçok konuşması hadise olmuş, hatta Başbakan Tony Blair’in Irak’taki tutumu yüzünden bir suikasta uğramasının bile, etik açıdan anlaşılır olabileceğini söylediği, iddia edilmişti. Bu sıralarda, Washington’da başkan Bush ile görüşmekte olan Tony Blair’in resmi sözcüsü, böyle bir iddia karşısında bile “aklımıza gelen çok şey var ama, hiçbir şey söylememek daha iyi olur” demişti! Genç ile Galoway arasında bir sürü farklılıklar var ama, en dikkat çekici farklılık, hiç kimse Galoway’i linç etmeye kalkışmadı.

Merak ettim, sorup araştırdım; Genç, kendisine karşı linç girişimini haklı gösterebilecek neler demişti acaba? “Tayyip Erdoğan, bu memlekete Başbakan olmadan, siyasete atılmadan önce bir gecekonduda oturuyor muydu? Bugün, dünyanın sayılı zenginleri arasında mıdır, değil midir? Bu kaynaklar, nereden geldi size?” diye sormuş. TBMM’deki olaylardan sonra, Başbakan’a göre suçlu Kamer Genç. Başbakan, “Şiddet uygulayan bizzat o zatın kendisidir. Çünkü, her hareketi şiddettir” dedi. AKP Grubu Başkanvekili Mustafa Elitaş’a göre de, “Muhalefet partileri bu çirkin iftiraları atan şahsa destek vermemelidir.” Her iki politikacının (güya sorumlu) da kendi taraftarlarının, Meclis’te yaptıkları utanç verici linç girişimine karşı fazla söyleyecek lafları yok. Son iki paragrafı, Tony Blair liderliğindeki İşçi Partisi ile Erdoğan liderliğindeki AKP’nin, “maverick” bir politikacıya karşı olan tutumlarını karşılaştırasınız, diye yazdım. Aradaki fark, İngiliz soğukkanlılığı ile Akdeniz kanı kaynamışlığı farkının çok ötesinde, bu şahısların şiddete karşı olan tutumları ile ilişkili.

Bir zamanlar, Türkiye’deki linç kültürü üzerine, birçok şey yazılıp konuşuldu; sonrada unutuldu. Solcu oldukları için, birçok şehrimizde linç girişimleri ile karşılaşan gençlerden tutun da, camide liderlik çekişmesi nedeni ile katil olduğu söylenen insanın linç edilmesine kadar, sadece güncel olduğu zaman tartıştığımız ama sonra unuttuğumuz bu linç etme güdüsü, Türkiye’de çok kuvvetli. Kanaatimce de, bu “linç kültürüne” karşı göstermemiz gereken tepki, yeterince güçlü ve sürekli değil. “Birden fazla insanın, kendilerine göre suç olan bir davranıştan ötürü birini, yasadışı ve yargılamasız olarak öldürmesine ‘linç etmek’ diyoruz. Bu da bütün dünyada kanunsuzluğun, gayri medeniliğin, vahşetin bir numaralı göstergesi. İnsan her türlü provokasyonun, hak etmişliğin karşısında bile başka bir insanı; hem de çevresindeki sayı üstünlüğüne güvenerek, kalleşçe öldürmek isteyecek kadar insanlıktan çıkmamalı!

“Aman Kürşad, sen de nelere takıyorsun, burası Türkiye” (en nefret ettiğim laf) dediğinizi, duyar gibi oluyorum. “Lambdaistanbul kapatıldı mı? Sen, onu anlat” diyorsunuz. Hâkim azarı ile başlayan bilirkişi raporunu, henüz savcı okuyamadığı için 29 Mayıs’a ertelenen dava, başlı başına bir yazıyı hak ediyor. Şu kadarını söyleyeyim, ‘AKP’nin kapatılması büyük hukuk ayıbı’ diye, yaygara koparanlar, lütfen 29 Mayıs’ta Beyoğlu Adliyesi 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gelsinler. Gelsinler ki, hukukun Türkiye’de nasıl harcandığını görsünler!
Bu basın, bana Kamer Genç hakkında da yazı yazdırdı ya… Gücümü, Perihan’dan alıyorum. Hasan Abi’siyle, abi kardeş ne güzel anlaşıyorlar Radikal’de! (Bak 19 Nisan 2008 Cumartesi Radikal.)