Geçen gün bir arkadaşım hep politik hep enternasyonal konuları yazıyorsun diye serzenişte bulundu. Düşündüm haklı. Nerdeyse iki seneye yakın Türkiye'de, İstanbu

Geçen gün bir arkadaşım hep politik hep enternasyonal konuları yazıyorsun diye serzenişte bulundu. Düşündüm haklı. Nerdey-se iki seneye yakın Türkiye'de, İstanbul'da, Beyoğlu'nda oturuyorum. Çevrem hakkında da bir fikir edinmişimdir zahir. İşte size bir Beyoğlu yazısı: Ben Beyoğlu'nu seçtim. Yani hasbelkader buralara savrulmadım. Türkiye'ye dönmeye karar verdiğim zaman yaşamama en uygun yer burası gibi geldi ve Beyoğlu'na yerleştim. Ben ki dünyanın en renkli şehirlerinde oturmuş, vakit geçirmiş, soyulmuş, aşk yaşamışım, ama Beyoğlu bu mekânların hepsiyle aşık atabilir. Bilmem o ne düşünüyor ama ben Beyoğlu'ndan memnunum. Tabii yerel yönetim hariç. Nasıl söylesem belediye hizmetlerini az biraz banal ve çağdışı buluyorum!

Müsaadenizle örnekleyeyim: Meraklı olduğum için Beyoğlu'nda ki etkinlikleri maksimum takip etmeye çalışıyorum. Bu uğraş sürprizlerle dolu olabilir; 10 Nisan 2007 Salı günü, bir günde dört etkinliğe katıldım: İlk olarak Taksim metrosu içinde ki İS-MEK (İstanbul Büyükşehir Meslek Edindirme Kursu) "Rölyef" sergisine gittim. Bana izahat veren nazik bayanın anlattığına göre Büyükşehir belediyesi'nin böyle 190 kursu varmış! Rölyef diye sergilenen şeyler ben ilkokuldayken elişi derslerinde yaptığımız kabartmalar. Bunlardan bizim evde çok bulunurdu. İlkokul öğretmeni olan anneme, anneler ve öğretmenler gününde, öğrencileri bol bol getirir, bizde "çocukların en sıcak en içten duygularla getirdikleri hediyeler ayıp olur" diye atamadığımız için banyoda sergilerdik! Bu sergiyi gezmem üç buçuk dakika sürdü. Hemen yukarı çıkıp merakla beklediğim 2. İstanbul Lale Festivalini gezmeye başladım. Doğrusu beklentim yüksekti çünkü bütün yamuk şehircilik anlayışına rağmen iki senedir İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin diktirdiği laleler belediye icraatları arasında beni en mutlu eden şeyler. Ama ne göreyim festival adı altında üç beş yarı solmuş lale ve bir iki yavan çadır. III. Selim görse mezarında döner, benim balkonumda ki çiçek sergisi bundan zengin, bizim sokakta ki turist piyasası bundan daha renkli! İstiklal'de zaman zaman boy gösteren darbukacılar 2. Lale Festivalinin© sahnesindeki müzisyenlere ders verir. İnsan buna festival demeye utanır. Belediye yetkililerinin zırt pırt yurtdışına gittiğini duyuyorum. Rica etsem bir iki yetkiliyi mesela "Chelsea Flower Show"a gönderirleri mi? İnternetten baksalar da yeter! Ayıp.

Büyükşehir Belediyesi'nin hem de uluslararası lale festivali Taksim'de ki "Gezi" diye bilinen ve çevremizdeki yok denecek kadar az nefes alma alanlarından birisi olan parkın uzantısı gibi. Yani ihmal edilmiş bir havası var. Biliyorsunuz ülkemizin en önemli kültür merkezi Beyoğlu'muzda ki bu parkta fevkalade ağaçlar vardır ama bakımsızdır. Bu parkın çevresi, duvarları da öyle ve sık sık polis ve belediye araçlarının işgaline uğrar. Acaba ta Erbakan zamanından beri devam ede gelen buraya camii dikme projesinin hâlâ İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde takipçilerimi varda bu canım ve nadide park böyle kendi haline bırakılmış, ihmal edilmiş? Bizleri bıktırıp, usandırıp, hazır Atatürk Kültür Merkezini de yıkmışken büyük ama çirkin mimarili bir cami mi konduruverecekler?

2. İstanbul Lale Festivalli de uzun sürmedi. Üçüncü durağım Galerist oldu. Galatasaray'a yeni taşınan bu galeride Erinç Sey-men'in sergisi var. Tabii bu sergiyle belediyelerin uzaktan yakından alakası yok. Hatta belki belediye'nin elinden gelse Erinç'in sergisini kapattırır ama siz kaçırdıysanız yazık olmuş. Büyükşehir Belediyesi rica etse acaba Erinç, İSMEK kurslarında ders verir mi? Erinç'in beni korkutan ve uyaran ve de arada sırada kıs kıs güldüren belediyelerle hiç ilgisi olmayan sergisinden sonra Bedirhan Dehmen'in, "Güneşli Pazartesi"sini izlemeye Garajistanbul'a gittim. Oh be dünya varmış. Yine beledi-yesiz ve fevkalade bir gösteri. Bedirhan'ı daha önce ne görmüş ne de seyretmiştim. Çok beğendim yaşasın genç dansçılarımız. Kaçırdıysanız valla yazık.

Bilmem anlatabiliyor muyum? Belediyelerin ellerinin deydi-ği sanat©, kültür© etkinlikleri Beyoğlu'nda biraz ideolojik oluyor, ehem nasıl söylesem birazda banal! Bu şahane bahar günümün öyküsünü dinleyen bir arkadaşım "Ne olacak İmam Hatip Kültürü ve Zevki" dedi. Aman Ahmet Hakan duymasın "Onlardan her şey çıkar, sanatçı da çıkar" diye başlar. Sanatçıyı bilmem ama bu günlerde bol bol belediyeci çıkıyor!

Yine başladın dokundurmadan edemiyorsun dediğinizi duyar gibi oluyorum. Son derecede kontrollü yazdım. Beyoğlu Belediyecinin ben buraya taşındım taşınalı bizlere çektirdiği granit cefasını anlatmadım bile! Hani şu bir senede Çin Granitleri döşeyip Beyoğlu'nun sokaklarını bütün bir kış asfalt görmemiş köye çevirip de sonra hepsini söküp daha sağlam Türk Granitleri Döşeme rezaletini! (Eşi emsali görülmemiş kadar sağlam Türk granitleri oradan buradan dağılıp, çatlamaya, patlamaya başladılar bile!) Veya esnafın kollarını kırılma noktasına kadar büküp hayır© yaptırtma taktiklerini. Yıkma kararı olduğu halde bir değil iki kaçak kat çıkan bakan oğluna dokunamadıkları dedikodusunu... Bizim buralarda şöyle bir laf olduğunu: "Ses kirliliğinin had safha çıktığı yerler dâhil, hiçbir yeri aman kimseyi şikâyet etme, sadece Belediye'nin alacağı bahşişi artırırsın" bile söylemedim...

Beyoğlu Belediyesi'nde hiç mi kimseyi takdir etmiyorum? Ediyorum. Beyoğlu'nun temizlik işçileri üzerine yok. Gece gündüz demeden çekirge gibi mahallemizi istila eden ve aile terbiyesinden yoksun oldukları için her tarafı pisleyen, kendi mahallelerinde iken böyle davranmak akıllarından bile geçmeyen ama İstik-lal'e pıtpıtlanıpta gelen milyonlarca genç ve çocuklarınızın yarattığı dağ gibi pislikleri büyük bir mizah anlayışı ile yok eden temizlik işçilerimizi çok takdir ediyorum. Kendi dükkânları yukarıda kaldıkları için bencil bir vurdumduymazlıkla bizim Minare Sokağına gelip her gece bir çöp dağı yaratan Şehbender Sokağı ve Sofyalı Sokağı esnafının eline bırakmayıp; bizleri hastalanmaktan koruyan o emekçileri hem takdir ediyorum hem seviyorum.

Geçen gece gıcır gıcır orta boy yeni çöp arabalarının içinde İstiklal'de ki insan seli içinde hem çöp topluyor hem de arabalarında müzik açmış dinliyorlardı: "Beyoğlu'nda gezersin gözlerini süzersin". Valla doğru; kulaklarıma inanamadım. Umarım hepsi de sendikalıdır, hem de öyle abidik gubidik sendika değil. Toplusözleşme yapan, greve gidebilen, onların bizleri koruduğu gibi onları koruyup kollayabilecek bir sendika.