Birleşik Krallık’ta (BK) seçimler bitti ve ben Londra’dayım. İki, üç senedir görmediğim İngiltere’ye bir bakayım dedim, seçimlere denk

Birleşik Krallık’ta (BK) seçimler bitti ve ben Londra’dayım. İki, üç senedir görmediğim İngiltere’ye bir bakayım dedim, seçimlere denk geldi. Ülke genellikle sıkıntılı, havadaki gerginlik neredeyse elle tutulur gibi. BK’nin en onarılmaz dertlerinden “ırkçılık” ciddi bir artış gösteriyor. İki gün önce otobüs beklerken yaşlı bir Yahudi kadın, bizi aramızda konuşurken (ben, Kıbrıslı ve Brezilyalı iki arkadaşım) duyunca hiç utanmadan, çekinmeden “yabancılar, evinize niye gitmiyorsunuz?” diye soruverdi!
Normal olarak seçimlerde sık kullanılan ırkçı kart nedeniyle şaşırmamak gerekir ve genellikle seçimler sonrası ülkede bir rahatlama olur, ama bu sefer durum öyle değil. Çünkü seçim sonuçları, bu ülkede büyük bir olasılıkla bir rahatlama, yeni bir başlangıç havası estirir ama bu sefer öyle olmadı.
Seçimlerden hiçbir parti, tek başına ülkeyi idare edebilecek bir çoğunluk çıkaramadı. BK bütün çok partili demokrasi deneyimine rağmen, koalisyon pratiğine pek alışık değil. Şimdi pazarlıklar eşeğin kuyruğu gibi uzayacak, çıkan sonuç da kalıcı olmayacağı gibi ülkeyi bekleyen dağ gibi sorunlara da kalıcı çözümler üretemeyecek.
Gordon Brown’ın İşçi Partisi (İP), son 100 yıldaki seçimlerde partinin aldığı en düşük oylardan birini aldı. Hafızam beni yanıltmıyorsa, İP bir tek Micheal Foot’un liderliğinde iken,  herhangi bir genel seçimde bundan daha düşük oy almıştı. BK seçmeni diğer iki ana partiye de, tek başlarına hükümet olabilecekleri oyu vermedi. Tutucu partinin patronlarından, kritik secim bölgelerine 5 milyon sterlin harcamış olan, Lord Ashcroft çok kızgın. David Cameron’u azarlayıp duruyor.
Bu durumun iki ana nedeni var. Birinci neden; genel olarak BK’de politikacılara olan güven kökten sarsılmış durumda. Son yıllarda milletvekillerinin adlarının karıştığı yolsuzluk olayları, bütün partilere olan güveni eritmiş durumda. İkinci ana neden ise; BK seçmenleri, dürüstlüklerinden zaten şüphelendikleri politikacıların, ülkenin ana sorunları hakkında seçimler öncesinde yeterince açık ve dürüst olmadıklarını düşünüyorlar.
Ekonomik bunalımdan çıkabilmek için, Yunanistan’dan bile daha fazla borç altındaki BK devleti hâlâ ekonomik bunalımdan çıkmaya çabalarken, politikacıların bu konuda halkı ikna edemedikleri genel kanı. Ayrıca buradaki halkları derinden yaralamış, gururlarını kırmış olan ve hâlâ toplumun büyük bir kısmını sessiz bir kızgınlık içine boğan Irak işgalinden, geçtiğimiz seçim kampanyası sırasında hiçbir ana politik parti çok bahsetmemiş. Konuştuğum birçok insan, ABD’nin zorlaması ile Irak’ı işgal eden dış politikanın hesabının verilmediğini, sık sık şehit haberlerinin geldiği Afganistan’da, hâlâ BK askerlerinin ne yaptığını kimsenin açıklamadığından şikâyet etti.
Bu adaların dominant kültürü İngilizler, benim gördüğüm, bildiğim en adı konmamış “yükseklik kompleksi” sahibi millettir. Sık dile getirmeseler bile, mesela demokrasi konusunda, burunlarından kıl aldırmazlar. Yıllar önce BK’nin de, Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’ni imzalaması gündeme geldiğinde, ciddi ciddi “saçmalamayalım, bırak Avrupa’yı, dünyaya insan haklarını biz öğrettik” gibi bir argüman geliştirmişlerdi!
Bu nedenlerle de dünyanın dört köşesindeki seçimlere gözlemci gönderip, akıl verirler. Ama bu son seçimler, BK’nin nasıl arkeik bir demokrasi olduğunu da gösterdi. Kraliçe Viktorya döneminden beri hiç modernize edilmemiş oy verme sistemi sonucunda, birçok bürokratik nedenlerle binlerce seçmen oy kullanamadı. ‘Geç kaldınız’ diye, oy pusulaları ellerinde kalanlar mı, ‘bu kadar seçmen beklemiyorduk’ diye, kullanacak oy pusulası bulamayan seçmenler mi isterseniz? Birçok seçmen sonuçlar için mahkemeye başvurup, bazı bölgelerdeki seçimleri iptal ettirip yeniden seçim yaptırmaktan bahsediyor.
Kısacası BK, bugünlerde depresif bir yer. Londra’dan, 2010 genel seçimlerinin ardından Türkiye’ye bakınca, neredeyse MHP, CHP ve AKP bile göze o kadar kötü görünmüyor… Ben yine Türkiye’yi mi özledim ne?
Duyduğuma göre CHP’de bir tür bahar temizliği de başlamış. Havasına, suyuna, taşına toprağına…